HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


ALTINCI BÖLÜM
Abant'da Türkiye okumaları


I. Abant toplantısı notları

Vahiy ve akıl ilişkisi

Vahiyciler ve akılcılar diye iki fikrî yaklaşımı ele alırsak, vahiyciler vahyin mahiyetini tam bilmedikleri halde onu kutsal, dokunulmaz, üzerinde yorum yapılmaz, akılla müdahale edilmez telakki ediyorlar. Akılcılar ise vahyi varsaymıyorlar. Aklın mahiyeti hakkında bu kadar ihtilaf bulunmasına ve birbirinden farklı birçok görüş ileri sürülmüş olmasına rağmen, yani kimi zaman mabudlaştırılan, kimi zaman da ayaklar altına alınan akıl, akılcılar tarafından kutsallaştırılıyor ve o akıl dedikleri şey her ne ise, ona muhalif gördükleri vahyi bu sefer ona uydurmaya çalışıyorlar.

Benim şahsî kanaatim, akıl ile vahiy iki ayrı bilgi kaynağıdır. Vahiy dediğimiz bilgi yolunun kaynağı Allah'tır, vahiy üzerinde beşerin hiçbir müdahalesi yok. Akıl ise beşerî'dir, Allah'ın insanlara verdiği bir melekedir. O olmasaydı, insanların mükellefiyeti olmazdı. Fakat akıl da sonsuz, sınırsız selahiyet sahibi bir meleke, bir güç, bir bilgi aracı değildir. "Âlem-i gayb", "âlem-i şehadet" diye iki âlem tasarlar isek, "âlem-i gayb"la alakalı aklın söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Çünkü aklın bilgi yolları "âlem-i gayb"a açık değildir. "Âlem-i şehadet" konusunda da akıl tek başına yeterli değildir. Allah'ın din göndermesinin, peygamber göndermesinin sebebi, aklın sadece "âlem-i gayb" için değil, "âlem-i şehadet" için de yeterli olmadığındandır.

Akıl, çok değerli bir varlıktır, insanlığımızın vazgeçilmez şartıdır. Akıl, bizi insan kılan özelliklerimizden biridir ama yeterli değildir. "İnsanın tuğyanı kendini müstağni kılmasıyla başlıyor" der İhlas Suresi'nde Allah. Bu istisna işlem, "Bize akıl yeterli, biz yolumuzu göksel güçlerle bulacak değiliz"le başlıyor ve devam ediyor. Bu Firavun'da var, bu Ebu Cehil'de var, bu vahyî dışlayan, İlahi irşada kendisini muhtaç hissetmeyen bütün düşünürlerde var. Fakat ben bunun da yanlış olduğunu düşünüyorum. "Âlem-i gayb" konusunda "sem'iyat" esastır. Akıl, aklın genel ilkelerine aykırı olmadıkça, kulağı yoluyla yani "haber-i sadık" yoluyla elde ettiği bilgiyi alır, inanca dönüştürebiliyorsa dönüştürür ve iman hasıl olur. "Âlem-i şehadet" mevzuunda ise, akılların ittifak ettiği konular vardır. Onlara din muhalif olmamıştır. Zaten böyle bir vak'a yoktur. Akılların ihtilaf ettiği konularda ise dindarlar vahyin irşadı ve ışığını kullanarak akıllarını devreye sokmalıdırlar.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: