HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


İşte böyle bir halk gerekiyordu32

Hükumeti, zalim saldırı karşısında daha etkili tavır almaktan alıkoyan ve ahlaki olmayan bir davranışı, zaruret ölçüsünde bile olsa zalime yardımcı olmayı sineye çekmek mecburiyetinde bırakan en önemli sebep, savaşın getireceği ekonomik zarar ve kriz yüzünden içeride meydana gelecek ve altından kalkılamayacak sosyal ve siyasi krizlerdi. Hukuka ve ahlaka aldırmadan ganimet peşinde olanlar, kurdun arkasından giderek artıklarını yemeye razı olan çakalları taklit edenler, "ABD'nin yanında yer almayacağımızı, bu savaşa girmeyeceğimizi belli ettiğimiz gün Türkiye ekonomisi çöker, bunu da bir sosyal kriz izler" diyorlardı. Tezkere geçmediği gün ekonomi çökmedi, sosyal kriz de çıkmadı; ama hükumet "bunun bedeli var" deyince, "savaşa hayır" deriz, ama "bedelini ödemeye hazır değiliz" kabilinden bazı itiraz sesleri de yükseldi. Bu arada hükumete sövenler, son 50 yılın en büyük fırsatı kaçırıldı diye çakallar gibi uluyanlar da oldu. İşte yöneticileri tereddüde sevkeden, kafalarını karıştıran da bu davranışlardı.
Ülkenin bir ucundan diğer ucuna kadar her bölgeden mektup yazanlar, zarfa para koyup gönderenler, işini gücünü bırakıp kendisi gibi tüccar ve iş adamı olan vatandaşları ziyaret ederek bir yardım kampanyası için nabız yoklayanlar... çığ gibi büyümeye başladı. Fark edebildiğim kadarıyla artık yöneticilerin de boynu bükük değil, ellerinin mahkum olmadığına dair güçlü kanıtlar ortaya çıktı.
Aslında bu savaş olsa da olmasa da Türkiye'nin, yalnızca ekonomisini değil, bağımsızlığını bile etkileyen borçlara bir çare bulması gerekiyordu. Ama ortaya konan, uygulanabilir, hayali olmayan, ayağı yere basan bir çare de yoktu. Akla ilk gelen çarelerden biri, devletin iç borçlarının faizlerini vermemesi, veya hem faizlerini hem de ana paralarını, ekonomi düzlüğe çıkıncaya kadar ertelemesi idi. Bunu hükumet telaffuz bile edemiyordu. Partide olmayan sivillerin, ilim adamlarının tartışmalarında birisi kazara böyle bir çareden söz edecek olsa, sözü ağzına tıkanıyor, bunun yapılması şöyle dursun, söylenmesinin bile caiz olmadığı ifade ediliyordu. Geçenlerde dinlediğim bir tv. tartışmasında, önem verdiğim bir ekonomi hocası, beni hiç de tatmin etmeyen bir gerekçe ileri sürdü: "Hükumet borcunu ertelerse bankalar da ertelermiş, bankalar erteleyince de faizle geçinen dar gelirli vatandaşlar perişan olurmuş..."
Şu anda borç ertelemeyi tartışmıyorum, ama şu kadarını da söylemeden edemeyeceğim: a) Bedel ödenecekse herkes üzerine düşeni öder. b) Faizle geçinenler yoksullar değil, rant yiyenlerdir; bunların bankaya yatırıp faizi ile geçinecek kadar paraları vardır. c) Devleti iflasa, ülkeyi krize sürükleyen bela borçtur ve faizdir; hiçbir gerekçe ile bu iflas ve kriz sebebi tefecilik savunulamaz.
Kuvây-ı milliyye vârisi büyük halk, sen var oldukça, sende bu değerler yaşadıkça ülkemin sırtı yere gelmez. Sen, değerlerinle var ol!



32 Yeni Şafak, 04.04.2003



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: