HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler | Tarihe Göre: Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Ordu Yıpratılmamalı

Hükumetin tasarısının kanunlaşmasını ve Yüksek Öğretimin ıslahını engellemek için YÖK başkanı ve bazı rektörlerin kendisine sığınmaları bir süre gündemi meşgul eden Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman bir törende yaptığı konuşmada ordunun yıpratılması üzerinde duruyor ve "TSK'yı yıpratmaya çalışan milleti yıpratmaya çalışır" diyor. Millet ve memleketini seven her insanın, dış düşmanlara karşı güvenliğimizi sağlama vazifesini üstlenmiş bulunan ordusunun yıpranmasına razı olmayacağında şüphe yoktur. Sayın Yalman'ın bu konuşmasının da iyi niyetten, millet ve memleket sevgisinden kaynaklandığı açıktır. Ancak söylenen sözler ile "ordunun yıpranmasında komutanların payı" üzerine, biz de iyi niyetle bir şeyler söylemek gerektiğini düşündük.
Bize göre yalnızca orduyu değil, yargıyı, eğitim kurumlarını ve elemanlarını, bürokrasiyi, emniyet teşkilatını, ekonominin aktörlerini, milletin rüşdünü (kendi menfaatini koruma yetkinliğine sahip bulunduğunu), milletin yegâne temsilcisi olan meclisi, millet iradesiyle iktidara gelmiş bulunan hükumeti... yıpratanlar da milleti ve devleti yıpratmış olurlar. Ama demokrasilerde bunlar yıpranacak diye haklarında söz söylemeyi yasaklamak da mümkün ve doğru değildir; yasaklanması gereken kötü niyetli, hukuka, ahlaka ve ülke menfaatine aykırı olan yıpratmalardır. Bunlar da zaten ya hukuka aykırı olduğu için cezalandırılır veya kamu oyunun hışmına uğrar.
Sayın Yalman, "Batı'dan farklı olarak Türkiye'nin demokrasiye geçişinde demokrasiyi kurma, koruma ve geliştirme görevini halkın yerine askerlerin üstlendiğini, laik devletin dinin siyasallaşması konusunda koruma mekanizmalarını geliştirdiğini, zaman zaman normalleşme ve zihinsel değişim adı altında demokrasiyi kullanarak, hem demokrasiyi hem de Cumhuriyet'i yok etme girişimleri ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır" diyor.
Demokrasiyi kurma, koruma ve geliştirme görevini halkın yerine başka hiçbir şahıs ve kurum üstlenemez; bu demokrasinin kitabında yazmaz. Üslenirse demokrasi kurulmaz ve gelişmez, demokrasi adı altında totaliter bir sistem ortaya çıkar; ülkenin yönetiminde halkın değil, kendilerini seçkin ve ergin, halkı ise vesayete muhtaç sanan bir avuç insanın iradesi hakim olur. Diyelim ki tarihi şartlar bir zaman askerin böyle bir "durumdan vazife çıkarmasını" gerektirmiş, bunun bir asır sürmesi, yapılanın yanlış olduğunu, veya sürecin yanlış işlediğini gösteren en açık ve en kesin delildir. Batı'da halk, bedelini ödeyerek demokrasiye geçmiştir ve orada demokrasi vardır; kurtarıcı seçkinlerin kendi başlarına kurmaya çalıştıkları demokrasiler ise dünyanın her yerinde arızalıdır.
"Laik devletin dinin siyasallaşması konusunda geliştirdiği koruma mekanizmaları" bizde, dünyanın tanıdığı, din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olmayan, onu zedelemeyen laiklik anlayışına ters düşmüş, devletin dine müdahalesini kurallaştırmış, millet-devlet kaynaşmasının en önemli engellerinden biri olmuştur.
"Zaman zaman normalleşme ve zihinsel değişim adı altında demokrasiyi kullanarak, hem demokrasiyi hem de Cumhuriyet'i yok etme girişimleri ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır" uyarısı iyi niyetli ve demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan düşünce ve açıklamaları da şaibe altına almaktadır. Demokratik-hukuk devletinde düşünce suçu olmaz, düşüncenin açıklanmasının, kesin olarak ülkenin ve halkın zararına bir sonuç doğurduğu ortaya çıkarsa ancak bu durumda bazı kısıtlamalar getirilebilir. Bu kısıtlamalar da yalnızca anayasa yoluyla getirilir, güçlülerin açık veya kapalı tehditleriyle değil.
Devletin kurumlarının yıpratılmasında bu kurumların temsilcilerinin de önemli kusurları, dolayısıyla katkıları vardır. Diğer kurumların kusurlarını başka yazılara bırakarak ordudan birkaç örnek vererek yazıyı bitirelim:
İster açık, ister kapalı (postmodern) darbeler orduyu yıpratır.
Başörtüsü takma (örtünme), namaz kılma, haramlardan kaçınma gibi davranışları suç saymak, kendileri veya eşleri bunları yapıyor diye mensuplarını cezalandırma orduyu yıpratır.
Milli iradenin temsilcisi olan meclisin çalışması ve kararlarına karşı çıkan bazı gurupların kendilerine sığınmaları, onların da "Hukuk devletinde bu işler sizin yaptığınız gibi yürümez" diyecek yerde onlara kucak açmaları orduyu yıpratır.
Ordumuz hakkında böyle söylentiler vardır; bunlar yapılıyorsa yapılmamalı, yapılmamış ise, iftira ise halka açıklanmalı, gerçek anlatılmalıdır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler | Tarihe Göre: Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: