HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler | Tarihe Göre: Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Yalnız bırakılan Filistin

Değerli yazarımız İbrahim Karagül, İsrail'in Gazze'den çekilirken oynadığı tiyatroyu tasvir ediyor ve bu çekilmenin amacını, arkasından gelecek olan olayları -ki, tamamı müslümanların ve bölgede istikrar, huzur ve barışın aleyhinedir- sıraladığı yazısını şöyle bitiriyor: "Tüm bunların ötesinde Gazze'de çelik gibi bir Filistin iradesi vardı ve bu sonuçların bir kısmını belirledi. İsrail hangi stratejiyi uygularsa uygulasın, bir gün Filistin'in özgürlük tutkusu, o utanç Duvarı'nı da yerle bir edecektir." (19 Ağustos tarihli Y. Şafak)

SAAD MUHYU'nun 25/08/2005 tarihli Radikal'de iktibas edilen ve "Uyanın Araplar Filistin Elden Gidiyor" başlığını taşıyan yazısı da, Karagül'ün yazdıklarının çoğunu içeriyor ve yazar şu noktalara dikkat çekiyor: "Zira Ariel Şaron gece gündüz Gazze'den George Bush'la varılan uzlaşma gereği çekildiğini açıklıyor. 14 Nisan 2004 tarihli bu uzlaşma gereği İbrani devletinin Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşim birimlerinin çoğunluğunu koruma hakkı olduğunu, Filistinli mültecilerin dönmesini ve keza 1949 ateşkesi sınırlarına çekilmeyi reddettiğini açık açık söyledi Şaron. İsrail'in Haaretz gazetesi İsrail ile ABD arasındaki Gazze uzlaşmasına Roma'da 17 Kasım 2003 tarihinde varıldığını ortaya çıkardı. Bu gizli uzlaşının ayrıntıları su yüzüne çıkmasa da etkileri çabucak belirdi: Bush, Filistin sorununun nihai çözümünün 2005'ten 2009'a ertelenmesini onayladı, uluslararası sahada Şaron'a mutlak Amerikan desteği sundu ve son olarak İsrail'in Gazze'den çekilmesinin maliyetini üstlenmeyi vaat etti... Bizim tek isteğimiz 300 milyon Arap'a şu iki şeyi hatırlatmak: İlki Ortadoğu'nun gerçek gücünün kendileri olduğu. İkincisi ise Arap hükümetlerinin bu sınırsız ilgisizliği yüzünden İsrail ve Amerikan planlarının Filistin'i alabildiğine aşağılamasına göz yumulduğu. Bu hatırlamalar bugün değil belki ama yarın etkilerini gösterecek. 300 milyon Arap, Filistin coğrafyasındaki yokluklarının kendilerini tarihten silmek isteyen Bush ve Şaron'un elindeki en önemli kart olduğunu anladıkları zaman... (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 19 Ağustos 2005)"

Karagül kurtuluşu Filistinlerin çelik iradelerine bağlarken S. Muhyu 300 milyon Arab'ı uyanmaya ve güçlerini kullanmaya davet ediyor.

Her iki yazarın da Filistinlerin haklı davalarında yalnız bırakılmaları karşısında büyük ıztırap duydukları açık; benim de bu alıntılar ve satırlarla dile getirmek istediğim kendi ızdırabımdır. Bir de şunları eklemek isterim: İradeler ne kadar çelikten ve güçlü olursa olsun ortada bir "güç dengesi" gerçeği de vardır. Yıllardır sürdürülen bu dengesiz mücadelede Filistinlilerin neleri kaybettiklerini ve ne duruma geldiklerini bilenler biliyor. Araplar bir zamanlar bir şey yapmasalar da atıp tutuyor, toplantılarda Filistin davasına - sözde- sahip çıkarak -halklarından- puan toplamak istiyorlardı, son zamanlarda bunu bile bıraktılar. Filistinliler tek başlarına bırakılırlarsa veya ABD destekli İsrail işgaline karşı yalnızca -güçleri, imkanları ve tecrübeleri belli olan- Araplara güvenilirse kavuşmanın başka bahara kalacağında şüphe yok gibidir. Küreselleşen dünyada şirketler bile güçlenmek için içeride ve dışarıda ortaklar bularak birleşiyor da İslam dünyası güçlenmek için birleşmiyor; birleşmek bir yana çeşitli vesileler bularak dayanışma ve yardımlaşma yapamıyor. Kaldı ki, yalnız İslam dünyasının elbirliği etmesi de günümüzde yetmeyebiliyor; dünyada siyasi ve ekonomik alanlarda kıyasıya mücadele veren rakip taraflar var, bunlarla da işbirliği yapmak ve desteklerini almak zorunlu görünüyor. Peki bütün bunları kim (İslam dünyası adına hangi kurum veya kuruluş) yapacak? Bunu Türkiye'den bekleyenlerin sayısı oldukça kabarık, ama gel gör ki, Türkiye, halkı, aydını ve yöneticileri ile bölünmüş, parçalanmış, birbirine düşmüş, farklı yönlere yönelmiş durumda; bütün tarafların tek vücut olduğu bir tane davamız var mı?

26 Ağustos 2005
Cuma



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler | Tarihe Göre: Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: