HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


Açlık ve adâletsizlik de kıyâmet alâmetidir
Amerika'da ikiz kulelere ve Pentegona yapılan hücûmları bazı gazeteler "kıyâmet" olarak nitelediler. Arkasından mektupla gönderilen şarbon virüsü olayı ortaya çıktı. Bu yüzden midir bilmem, son günlerde kıyâmetten ve onun alâmetlerinden çokça söz edilir oldu. Kıyâmet deyince de önce onun alâmetleri (işaretleri, belirtileri) akla geliyor. Dînî kaynaklarda kıyâmetten önce onun yaklaştığını bildirecek bazı olaylardan söz ediliyor ve bunlara "kıyâmet alâmetleri" deniyor. Kur'an'da ve sahîh hadîslerde, yorumcuların küçük ve büyük diye ikiye ayırdıkları alâmetler hakkında açıklamalar vardır. Küçük alâmetler arasında ahlâksızlık, aile bağlarının gevşemesi, gösterişili, isrâflı, şatafatlı bir kentli hayatının yaygınlaşması vardır. Büyük alâmetler arasında ise Hz. İsa'nın gelmesi, Deccal, Dâbbetü'l-arz... zikredilmiştir. Geçen Ramazan Hz. İsa meselesi ile meşgûl edildik, bu Ramazan yaklaşırken de bir yandan "meleklere ve kadere inanmanın hurafe olduğu"iddiası yayılmakta, öte yandan kıyâmet alâmetleri ve özellikle Dâbbetü'l-arz konusu tartışma zeminine çekilmektedir. Halbuki bize göre tartışmamız gereken konu, açlık ve adâletsizlik yüzünden yaşanan sosyal kıyâmet ile dünya sisteminin başımıza belâ ettiği "doğal dengenin bozulması" kıyâmetidir.
Kur'an'da (Neml: 27/82) kıyâmet alâmeti olarak Dâbbetü'l-arz ismi verilen bir yaratıktan söz edilmiştir. Terkibin sözlük anlamı "kımıldayan, debelenen, kendine özgü bir şekilde hareket eden yer yaratığı"dır. Âyete göre kıyâmet gerçekleşeceğinde yerden bir "hareket eden canlı" çıkarılacak ve insanlara, inanmadıkları dînî gerçekler, Allah'ın âyetleri (veya insanların ilâhî âyetlere hakkıyla inanmadıkları) konusunda konuşacaktır. "Yerden çıkarma", "dâbbe: debelenerek ilerleyen, hareket eden canlı", "konuşma" ve "bunların kıyâmet alâmeti olması" yanyana getirlip düşünüldüğünde bu yaratığın "normal olarak doğup büyümüş bir insan" olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü kıyâmet, Allah'ın âyetleri ve inançsızlık üzerinde asırlardır -başta peygamberler olmak üzere- insanlar konuşuyorlar, bu yeni olacak bir olay değil. "Yerden çıkarmak" Kur'an'da "bitki gibi yerden bitirmek" mânâsına gelir, "bu yaratık gökten değil, yerden olacak, anadan doğacak" mânâsına gelmez. "Teklîm: Konuşma" anlamı belli bir kelimedir; bunu sağa sola çekmeye gerek yoktur, Kur'an'da da bildiğimiz anlamda kullanılmıştır. S. Hawking isimli "sandalye mahkûmu, kımıldayamaz, yürüyemez, konuşamaz..." durumdaki İngiliz bilim adamı Dâbbetü'l-arz olamaz; çünkü nitelikleri ve işlevi uygun düşmemektedir. Bize göre henüz Dâbbe çıkmamıştır, ne ve nasıl olduğu bilinmemektedir, Kur'an'da anlatıldığı kadarına inanmak, zorlama yorumlardan uzak durmak ve beklemek gerekir. Ve bize göre asıl üzerinde durulması gereken "kıyâmetler ve alâmetler", "açlık, adâletsizlik ve doğal dengenin bozulması"dır.
Kur'an'da malın ve servetin haksız yoldan edinilmesi, insanların rızâsı olmadan malvarlıklarının ellerinden alınması yasaklanırken (Nisa: 4/29) "böyle yaparak kendinizi öldürmeyin" buyuruluyor. Şu hâlde haksızlık ve adâletsizlik, yapanlara ölüm (bir mânâsıyla kıyâmet) getircektir, haksızlığa uğrayan, servetleri çeşitli oyunlarla ama rızâları olmadan ellerinden alınan fertler ve topluluklar, haksıza karşı savaş açacak, gerekirse onun canına kıyacaklardır. Haksız mal ve servet kazanan da bunu elden kaçırmamak için, hakkını geri almak isteyenleri, bunun için başkaldıranları ödüreceklerdir; sonuç ölümdür, savaştır, terördür, kıyâmettir.
Her insanın (hatta canlının) yaşama hakkı vardır. Açlıktan ölmekle yaşamak arasında bir hayat sürenler veya ölenler bulundukça insanlık bundan utanmalı ve gelişmiş ülkeler, zenginler, elinde fazla mal bulunanlar yaptıkları hiçbir şey ile öğünmemelidirler; ne bilim, ne teknoloji, ne ekonomik büyüme, ne de başka bir şey; çünkü bunlar insandan kıymetli değildir; derisi, dini, bölgesi ne olursa olsun "insandan kıymetli değildir". Bu aç insanların doymak için -başka çâre kalmadığında- elinde fazlası bulunanlara (zengin fertlere ve topluluklara) saldırmaları kaçınılmazdır ve bu da bir kıyâmettir.
Yine Kur'an'da "İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünde -bunun bir kısmının acı sonucunu tatsınlar diye- karada ve denizde denge/düzen bozuldu; umulur ki geri dönerler" buyurulmaktadır. En az iki asırdır küreselleşerek dünyaya egemen olan kapitalist düzen, "durmadan büyümek, üretmek, tüketmek, kârı maksimize etmek" tutkusu yüzünden dünyamızın yalnızca sosyal ve kültürel denge ve düzenini değil, doğal dengesini de bozdu, fesada uğrattı, dünyayı giderek yaşanamaz hâle getirdi (kıyâmet). İnsanlığın ümidi olsa olsa ilâhî irşadda (yol göstermede) olabilir. Bu yol da son olarak hak din olan İslâm'da gösterilmiştir. Onun güzel yüzünü çirkinleştirmek için medya deccalı dahil her imkânı kullanan dünya düzeni patronlarına karşı; aklı başında ve insanlığını yitirmemiş olan düşünürler yeni bir dünya düzeni oluşturma çabalarında "Doğu'dan gelen bu ışığa" da yönelmelidirler. Bu ışık, bütün insanlığın hayrına olacak ve mecazî mânâdaki (veya küçük) kıyâmetleri engelleyecek, geciktirecek bir dünya düzeninin kurulması çabasında olanların yolunu aydınlatma gücüne sahiptir.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: