HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


Çağdışı mı, tutsaklık simgesi mi?
Kadisiyye harbinin başlarında, İslâm tarafından Rib'iyy b. Âmir, Farslılar'ın komutanı Rüstem'in, "Buraya niçin geldiniz?" sorusuna şu cevabı vermişti: "Bizi Allah gönderdi, gönderdi ki, dilediklerini, kullara kul olmaktan Allah'a kul olmaya, daralmış dünyadan geniş bir dünyaya, (yörüngesinden saptırılmış) dinlerin zulmünden İslâm'ın adâletine çıkaralım. Bizi, dinine dâvet edelim diye halkına Allah gönderdi." (Taberî, Târîhu'l-ümem..., 14. yıl olayları).
Evet, İslâm'ın temel hedeflerinden biri insanı, kula kul olmaktan kurtarmak ve yalnızca Allah'a kul olmanın yolunu açmaktır. Ortada üç değil, iki ihtimal vardır; insan ya Allah'ın kulu olur ya da başkasının; bu başkası içinde kendisi (nefsi, şehveti, hırsı, tutkusu, menfaati...), kendisi gibi insanlar ve ilgili bulunduğu eşya vardır. Gerçek mânâda özgürlük, bağımsızlık, denge ancak Allah'a iman ve itâat sâyesinde elde edilebilir. İnancı gereği başını örten bir kadın, kendisi gibi insan olan varlıklar ile eşyaya karşı bağımsızlığını ve özgürlüğünü ilân etmekte, bu özgürlüğün simgesini taşımaktadır. O, bütün güzelliklerin, olgunluk ve yetkinliklerin kaynağı, yaratıcısı ve mutlak sahibi olan Allah'a bağlanmıştır, O'na itâat etmektedir. O'nun emir ve rızâsına aykırı istek ve arzu kimden ve nereden gelirse gelsin çirkindir, kötüdür, yanlıştır, zararlıdır. Allah'ın kulu olmaktan saparak bu aykırı emirlere, arzulara boyun eğenler tutsaktırlar; ya kendileri gibi insan ve eksikli olanların tutsağıdırlar veya kendi arzu ve tutkularının tutsağıdırlar. Bir insan hem Fâtiha okuyor, "Rabbim, yalnız sana kulluk eder ve sadece senden yardım bekleriz!" diyor hem de bu imana bağlı olduğu, Allah'a itâatin gereği bildiği için başını örten insana "tutsak" diyorsa şaşkınlık içindedir, ne dediğini, ne yaptığını bilmiyor demektir.
Başörtüsü "çağdışıdır" diyenler de var. Bir şeyin çağdışı veya çağdaş olduğuna karar veren bir mercî yok, böyle bir karar için kullanılacak objektif ölçütler de mevcût değil. Ayrıca her şey çağdaş olduğu için değerli de olmaz. İkinci dünya harbi, siyasî, ekonomik ve kültürel sömürgecilik, İsrail'in ve Sırpların zulmü, iki erkek veya iki kadının birbiri ile evli gibi yaşamaları ve bunu hukûkî hâle getirmeleri, uyuşturucu kullanımı, kadın ve çocuk ticareti, hortumculuk, düşünce suçu, ... çağdaştır, bu çağın ürünleri veya uygulamaları arasındadır, ama çirkindir, kötüdür, değersizdir. Çağın değerli bir ilkesi din ve düşünce özgürlüğüdür. Kâmil mânâda bir din özgürlüğünde kişinin istediği inancı benimsemesi ve inancına uygun bir hayat tarzını sürdürmesi de vardır. İnacına uygun bir şekilde giyinmek ve bu giysi içinde okumak, çalışmak çağdaştır, buna engel olmak ise çağdışıdır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: