HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


Kürek boşa mı çekiliyor?
Uçlar ipi geriyor, ipin kopmasının her tarafa (uçlara da, ortalara da) zarar vereceğini, bu zararı dînin, ahlâkın ve hukukun meşrû ve câiz görmediğini bilenler ise farklı inanç, düşünce, dünya görüşü ve hayat tarzına sahip olanlar içinden evrensel erdemlere sahip kişileri seçerek, onlarla bir araya gelerek veya başka şekillerde iletişim kurarak gerginliği azaltmaya, kin ve nefreti hoşgörü ve tahammüle çevirmeye çalışıyorlar. Amaç bütün tarafların "hak etmediği zararı görmeden, hak ettiği adâlete nail olarak" kendi inanç ve değerleri çerçevesinde, farklı olanlarla bir arada (bir dünyada, bir ülkede, bir toplulukta, bir okulda, bir iş yerinde...) yaşamasını sağlamak; dünyada "hak ve adâlet temeline oturtulmuş" bir huzur ve barışın hâkim olmasına katkıda bulunmak.
İpi kimler, hangi uçlar geriyor?
1.Bağlı olduğu inanç ve ideoloji gereği şiddete başvuranlar geriyor.
İslâm'a bu açıdan baktığımızda onu doğru anlayan ve uygulayanların barış yerine şiddeti ve savaşı istemelerini, sulh ve huzura karşı çıkmalarını gerektiren bir buyruğun, bir talimâtın bulunmadığını görüyoruz. Müslümanlar, güçleri yettiği takdirde (veya yettiği kadar) dünya yüzünde, bütün insanlar için hak, adâlet ve hürriyetin gerçekleşmesi, rezâletler yerine erdemlerin hâkim olması yolunda çaba sarfederler ve buna İslâm'da cihad denir. Bu yolda çaba göstermek, akıllı ve erdemli bütün insanların ödevi olduğu için insanlık câmiasının da böyle bir çabaya katılması veya destek vermesi tabîî olacaktır; çünkü bu, dünyanın bir bölümünün diğer bölümünü sömürmesi için kurulmuş bir tuzak, parlak elbiselerle gizlenmiş bir zulüm değil, "insanlık ve fazilet mücadelesidir".
2. Dünya sistemininin (kapitalizmin) patronları; yani ulusaşırı şirketler, ekonomik topluluklar ile bunlara hizmet için var olan devletler geriyor. Devamlı sermaye toplamak, sermayeyi ve kârı kesintisiz büyütmek "din, iman, ahlâk ve ilkeleri" olan bu patronlar, amaçları gerekli kıldığı takdirde, diledikleri yerde savaş, anarşi, terör, "siyasî, sosyal, ekonomik" kriz çıkarıyorlar.
İslâm böyle bir sistemi de, bu sistemi besleyen egoizmi ve zulmü de tasvip etmez; şu hâlde müslümanlar, böyle bir eylemin ne plânlayanı ne yürüteni ne de destekleyeni olabilirler.
3. Ülke içinde siyasî veya ekonomik çıkarları ipi gergin tutmayı gerekli kılanlar ile belli bir ideolojik guruba taassupla bağlı olanlar geriyor.
Bir müslümanın dünya menfaati elde edebilmek için insanlar ve guruplar arasında gerginliğe ve kavgaya sebep olması, gerginliği bir araç olarak kullanması, istismar etmesi -dindarlık çerçevesinde- düşünülemez.
Muhafazakâr, dindar, takvâ sahibi, hassas bir müslüman olmak başkadır, taassup sahibi olmak başkadır. Taassup hâlinde taklit, heyecan, duygu devreye girer; dînin hoşgörüye imkân verdiği yerlerde ve durumlarda bile kesinlik, keskinlik, dargörüşlülük, tektipçilik, tekelcilik olur; inat, ısrar, öfke, tarafgirlik, tahammülsüzlük, dışlama gibi düşünce, duygu ve davranışlar görülür. Taassup (bağnazlık) yalnızca dîni inançlarda olmaz; bütün ideolojilerde ve guruplaşmalarda taassup belâsı vardır. Taassubun bulunduğu yerde ise mutlaka gerginlik, çatışma, bölünme olacaktır.
Birlik veya beraberliği sağlamak için zarûrî olan ortak değerler, ortak kamu alanı, ortak kurallar, hakkâniyet ve adâlet dışında farklılıklara imkân tanıyan, farklı olanların, müşterek nitelikler ve değerler çerçevesinde bir arada -huzur içinde- yaşamalarını sağlayan bir sosyal, politik, ekonomik, kültürel ortam hazırlamak için çırpınan "farklı tarafların akıl ve hikmet sahibi fertleri ve gurupları"var, acaba bunların gayretleri "boşa kürek çekmek midir? Sonunda akl-ı selîm, insan fıtratının gereği ve hedefi olan düzen taraftarları mı kazanacak yoksa bozguncular, fitneciler, fesatçılar, şeytanın hizmetçileri mi?
Ben iyimserler safında yer almak istiyorum; "iyiler kötüler kadar gayretli, cesur ve fedâkâr olurlarsa mutlaka bunlar kazanırlar" diyorum; bir de iyiliğe yönelmek için mutlaka felâketleri beklemenin, sopa yemenin akıl kârı olmadığını hatırlatıyorum.

(7.Ekim.2001 tarihli gazete makalesi)


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: