HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


Kurban Bayramı İzlenimleri
Kurban bayramı yaklaştığı günlerde medyada bir kurban edebiyatı başladı; önce eğitimci/psikolog/psikiatrist rolüne soyunan her şeyi bilmiş bazı bay ve bayan yazarlar meşhûr "kurbanın şiddet eğilimini körüklediği" bilimsel tesbitini (!) ileri sürdüler, o günlerde vukûbulan cinayetleri örnek olarak kullandılar. Arkadan merhametleri, acıma duyguları fazla gelişmiş köşe yazarları "hayvanların da çok gelişmiş sezgi ve duygularının olduğunu, başlarına geleceği sezdiklerini, korkuya kapıldıklarını ve acı çektiklerini yazdılar. Kurban aleyhtarlığını güçlendiren argümanların bir ayağı eksik kalmıştı,"temizlik ve çevrecilik". Onu da Çevre Bakanı F. Aytekin'in ağzından vererek tamamladılar: "Kurban Bayramı'ndaki kanlı görüntülerin hemen arkasından Avrupa Birliği'nin aday ülkelerle yaptığı çevre bakanları toplantısı için Brüksel'e gelen Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, "Avrupa Birliği'ne rezil olduk" dedi.Aytekin, AB üyesi ülkelerle aday ülkelerin çevre bakanlarının katıldığı ve Türkiye'nin ilk kez aday ülke kabûl edilerek dâvet edildiği toplantıda, sokaklardaki kurban görüntülerinin sorulması üzerine yanıt vermekte güçlük çekti ve önümüzdeki yıl sert tedbirler alınacağı sözü verdi...
Aytekin, bayramın ilk günündeki görüntüleri 'felâket' sözüyle yorumladı, kaçan danaların nasıl katledildiğini gözleriyle gördüğünü ve bunu bu toplantıda nasıl açıklayacağını da 'kara kara 'düşündüğünü itiraf etti. Önümüzdeki yıl bu konudaki tüm tedbirler alınarak bayrama girileceğini belirten Aytekin, kesilen ve kesilmek istenen kurbanların kaçışını ve devlet memurlarının bu hayvanları vurarak öldürüşünü üzüntüyle izlediğini de anlattı. AB'nin veteriner gözetiminde kurban kesilmesini istediğini hatırlatan Aytekin, önümüzdeki yıl bu sistemi de oturtacaklarını belirtti..."
Bu koronun tuttuğu tempodaki garipliği, tuzağı, perdeyi sezerek tepki gösteren yazarlarımız da oldu. Meselâ Perihan Mağden şöyle diyordu: "Sonra Türkler, kurbanlarını ve ellerini kollarını bacaklarını kesikesiverdiler. Ama artık anlaşılan o ki, bu 'kurban verme ritüeli', postmodern bir hoşnutsuzlukla, Türk Medya Korosu tarafından, karşılanmakta. Tek kelimeyle: tasvip etmiyorlar! "Ne bu vahşet canım, Avrupa Birliği'nin kapısını tekmlediğimiz tam da şu günlerde", tarzı ecnebî bir ikrâh duygusuna kapılanmış görünmekteler. Oysa başka kurbanları memleketin, insan kurbanları meselâ, hiç de umurunda değil gibi Türkiyecilik Medyası'nın... Ben onun için, tam da kavrayamadım, ansızın beliriveren bu "Kurban kesmek mi! Bu ne vahşet!" hissiyatlarını. Bir düğmeye basılmışçasına, hepsinde birden belirivermiş olan. Her konuda: gördükleri ve asla görmedikleriyle, tercihli mönüleriyle yani, bu denli senkronize bir kuğu gölü takımı olmaları, güzel tabii. Uyumun her nevisine hasretiz: Uyumun uyutuculuğuna. Mayıştırmasına..."
Tarafımızdan şunlar ilâve edilebilir:
Eğer hayvan kesmekle insana karşı şiddet eylemi arasında bilimin isbat ettiği bir sebep-sonuç ilişkisi olsaydı kasapların tecrit edilmesi gerekirdi.
İnsanlar, hayvanlara acıdıkları için et yemememeye karar verirlerse, vahşi hayvanları avlamak, ehlileştirilmiş olanlarını da kesmek yasaklanırsa kurban hakkında da bu bakımdan (acıma, acı duyma vb.) bir şeyler söyleme hakkı ve imkânı doğar. Her gün dünyada milyonlarca hayvan boğazlanırken ses çıkarmayıp da müslümanların kurban ibâdetleri sözkonusu olduğunda yazı döktürenlerin samîmiyetlerinden şüphe edenlere "haksızsınız" denilemez.
Aile büyüklerimiz hasta oldukları için kurban bayramını Çorum'da, onların yanında geçirdik. Belediye kurban kesmek isteyenlere kolaylık olsun diye, alt yapısını hazırladığı yeterli sayıda yer tahsis etmiş, vatandaş kurbanını götürüyor, usta kasaplar parasız kesiyorlar, yüzüyorlar, birkaç büyük parçaya da ayırıp teslim ediyorlar. Şehirde ne pislik gördüm, ne kan, ne de sağa sola kaçışan ve görevliler tarafından vurulan hayvan. Bazı gazetecilerin haber değeri bulunduğu için tesbit ettikleri birkaç tane kaçma vurma olayını diline dolayan bakan da -yukarıda değerlendirilen- medya misyonunu üslenmiş oluyor. Kendisine veya başka bakanlara Türkiye'nin, insan hakları ihlâli ile ilgili ayıpları sorulduğunda "rezil olmuyor, cevap vermekte güçlük çekmiyorlar" da, kurban sebebiyle mahcup oluyor! Her iki ayıp da Türk halkına ve -hakkı korumayı, temizliğe riâyet etmeyi ibâdet kılmış olan- İslâm dînine ait değil, ehliyetsiz yöneticilere ve temsilcilere aittir. İdeolojilere, tabulara bağlanıp kalmak yerine uygar dünyadan aldıkları, fakat uygulamaya yanaşmadıkları sistemi doğru dürüst uygularlarsa, -kurban konusunda da- Çorum Belediyesi'nin aldığına benzer basit tedbirleri alırlarsa ortada utanacakları bir şey kalmaz. Bizimkiler bunu yapmak yerine kanun çıkarmak, yasaklamak, din özgürlüklerini kısıtlamak, dînî vazifeleri yerine getirmeyi zorlaştırmak yolunu tercih ederler. Yıllardır bunu yapıyorlar, halkın verdiği dersi de idrak edemiyorlar, ama edecekler, er geç edecekler.
Avrupa ve Amerika'nın ayıplamaları üzerine de bir not düşmekte fayda var: İsrail'i destekleyen, Filistinlilerin oluk oluk akan kanları karşısında duygusuz kalan, yoksul ülkeleri yıllardır sömüren, kaburgası dışarı vurmuş aç çocukların veballeri omuzlarında olan Amerika ve Avrupa'nın hiçbir kimseyi ve gurubu ayıplama hakları yoktur. Çünkü bu zulmün, bu pisliğin yanında birkaç gün sürüp ortadan kalkan kurban kalıntılarının lâfı bile edilemez.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: