HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


KÖLELİK VE ÇOK EŞLİLİK
Açık veya üstü örtülü bir şekilde İslâm'a hücum eden, onun çehresini çirkin ve bozuk göstermek için her çareye başvuranlardan biri, katıldığı bir TV programında, kendine göre mürteci olan birine hitaben: "Siz şeriatı; yani köleliği ve dört karılılığı getirmek istiyorsunuz..." demişti. Ona göre İslâm başka, şeriat başka idi ve "dinsel hukuk" demek olan şeriatta birçok çağdışı hükümler vardı, bunlardan ikisi de kölelik ve dört karılılık idi. İyi niyetli ve samimi dinleyenlerin kafası karışmış olabilir diye bu iki konuya açıklık getirme ihtiyacını duydum.
İslâm ve onun önemli bir parçası olan şeriat ne dört karılı aile yapısını ne de köleliği getirmiştir. İslâm'ın geldiği coğrafyada çok karılı aile yapısı oldukça yaygın bulunuyordu. Hem zevce sayısı sınırlı değildi, hem de kadın hakları yok hükmünde idi. Şeriatın temel kaynağı olan Kur'ân-ı Kerim azami eş sayısını dörde indirerek işe başladı, eşler arasında adaleti gerekli kıldı ve buna hakkıyle riayet etmenin imkânsızlığını dile getirerek "haksızlık etmekten korkarsanız bir eş ile yetinin" emrini verdi. Ayrıca genel olarak kadın haklarına eğildi, o devirde kimsenin aklından geçmeyen hakları bütün insanlar meyanında kadınlara da tanıdı; "insanlık mahiyeti, şerefi ve kemale yolculukta fırsat" bakımlarından kadını erkeğe eşit kıldı.
Kölelik neredeyse insanlıkla yaşıttır ve ancak son asır içinde, hiç olmazsa kağıt üzerinde kaldırılabilmiştir. İslâm geldiğinde kölelik ve köleler vardı, onlara insanla hayvan arasında bir yer verilmişti, ilişkiler de bu yere ve seviyeye göre düzenlenmişti. İslâm'ın kölelik konusunda getirdiği ıslahatı iki aşama şeklinde tesbit etmek mümkündür: Durumlarını iyileştirmek ve topluluğu alıştırarak hürriyetlerini sağlamak.
Hemen işaret etmek gerekir ki, Kur'ân-ı Kerim'de düşman ve esir de olsa hür bir insanın köleleştirilmesine dair bir tane bile âyet yoktur; ilgili birçok ayet, mevcut kölelere nasıl muamele edileceği ve onların nasıl hürriyetlerine kavuşacakları konusu ile ilgilidir. Hz. Peygamber (s.a.) de bir tane insanı bile köle haline getirmemiş, aksine kendisine intikal eden bütün köleleri hürriyetlerine kavuşturmuştur.
Köle ve cariyelerin durumlarını iyileştirme konusunda İslâm'ın getirdiği ıslahat -o dönem için- hayret vericidir ve birçok kâfirin İslâm'a itirazlarının birinci maddesini teşkil etmiş, "köleyi böyle gören ve ona böylesine bir yer veren dine girmeyiz" demişlerdir. Bu ıslahat hükümlerine göre köle insandır, ona evlat ve kardeş gibi muamele edilmelidir, "kulum, kölem" değil, "oğlum, kızım" denilmelidir, itilip kakılmamalı, dövülüp sövülmemelidir; sahibi, köle ve cariyesine yediğinden yedirmeli, giydiğinden giydirmelidir; ona, gücünü aşan bir iş yüklememelidir...
Önce cemiyeti alıştırmak, sosyal ve ekonomik düzenin kölesiz yürümesini sağlamak suretiyle zaman içinde köleliğin kaldırılması yönünde alınan tedbirlerden bazıları da şunlardır:
Kölelere iyi muamele konusunda öyle yükümlülükler getirilmiş ve tavsiyelerde bulunulmuştur ki, Allah'tan korkan mü'minler köle kullanmaktan çekinir hale gelmişlerdir.
Köleleştirmenin bütün kaynakları kurutulmuş (yasaklanmış), tek kaynak halinde kalan savaş esirliği için de "bedelsiz serbest bırakma, bedel alarak serbest bırakma, işledikleri suçlara göre idam" gibi köleleştirme dışı seçenekler getirilmiştir. Bu seçeneklerin hedefi, bütün dünyada veya karşılıklı olarak iki devlet arasında köleliğin kaldırılması gündeme geldiğinde İslâm devletinin bunu öncelikle kabul edebilmesi imkânının verilmesidir.
Mü'minlerin ellerinde bulunan kölelerin hürriyete kavuşmalarını sağlamak amacıyla hükümler getirilmiştir: Kaza yaparak ölüme sebebiyet veren, zıhar denilen yemini yapan, Allah üzerine yemin eden mü'minlere kölelerini hür bırakmaları emredilmiştir (keffaret kılınmıştır). İslâm'ın beş şartından biri olan zekâtın sarf yerlerinden biri de köleleri hürriyete kavuşturmaktır. Köleler, bedellerini ödeyerek hürriyete kavuşmak isterlerse sahiplerine bunu kabul mecburiyeti getirilmiş, kölelere de bu maksatla çalışma ve kazanma imkânı tanınmıştır. Hiçbir hukukî sebep bulunmadan Allah rızası için köle azad etmek, onları hürriyete kavuşturmak ibadet sayılmış ve sevabı cennet kılınmıştır.
İmansız, namazsız, oruçsuz, faizli, içkili, rüşvetli, yalanlı, iftiralı, hileli... bir İslâmî hayat olmaz, ama kölesiz ve tek eşli İslâmî hayat bu dinin amaçları arasındadır.
İşte İslâm'da ve onun bir parçası olan şeriatta dört karılılık ve köleliğin hükümleri, durumu bundan ibarettir. Bunun dışında kalan iddialar, yakıştırmalar iftiradır, uygulamalar olmuş ise bunlar da İslâm dışıdır, isyandır, günahtır, fâsıklıktır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: