HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


Allah'ın Hükmü
Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın indirdiği (Peygamberine vahyettiği talimat) ile hükmetmeyenlerin:yani bunlara iman etmeyen ve hayatlarında uygulamayanların zâlim, fâsık ve kâfir oldukları ifade buyurulmuştur. Bu emir yalnızca toplumu ve devleti değil, ferdi de bağlamaktadır; Allah'ın dinini hayatın dışına atan toplum ve devlet, Allah karşısında ne kadar sorumlu ise aynı şeyi yapan fert de o kadar sorumludur. Devlet ve toplum hayatında dinin uygulanmasını talep edenler ve bütün dikkat ve mesailerini bu nokta üzerinde yoğunlaştıranlar kendi nefislerinde, ferdî hayatlarında, diğer insanlarla ilişkilerinde Allah'ın indirdiği ile hükmetmezlerse, devletin ve toplumun müslüman olması onları kurtarmaz.
Allah'ın indirdiği (hükmü ve talimatı) Kur'an-ı Kerim'de ve Sünnet'te yer alarak bize kadar ulaşmıştır ve insanlık yaşadığı müddetçe gelecek nesillere de ulaşacaktır. Ancak bu talimatı asırlar boyu gelip geçmiş bütün insanlar, ilişkiler, nesneler ve olaylara uygulamak istediğimizde ictihad zaruri olmaktadır; çünkü bütün bunları mezkûr iki kaynakta tafsilatıyle ve özel (her birine mahsus) açıklamalar şeklinde bulmak mümkün değildir. Alimler ictihad ederek; yani anlama, kıyas ve faydalıyı tercih gibi yöntemleri kullanarak sayıları ve konuları sınırlı olan ayet ve hadislerden, her asrın ihtiyacına cevap veren hükümleri çıkarırlar. Hükmü doğrudan ayet ve hadis bildiriyorsa, araya ictihad girmiyorsa bu kesin olarak Allah'ın hükmü ve talimatıdır. Araya ictihad giriyorsa elde edilen hüküm muhtemelen (ictihadı yapana göre) Allah'ın hükmüdür. Birincisine hiçbir müslüman itiraz edemez, ikincisine ise başka müctehidler itiraz ve muhalefet edebilirler. Ortaya birden fazla ictihad çıktığında bu ümmet için rahmettir, çeşitli çözümler ve seçenekler sunulmuş demektir.
Bu malumu ilam etmemizin (bilineni bildirmemizin) elbette birden fazla sebebi var: Bazı müslümanlar, hem de ehli olmadıkları halde ictihad ediyorlar, belli bir ayet ve hadise dayanarak bir hüküm çıkarıyorlar, sonra da bu hükmü benimsemeyenleri küfürle, şeytan ve bel'am olmakla, Allah'ın hükmüne uymamakla suçluyorlar, suçlamakla da kalmıyor, gıyabında hüküm vererek eyleme kalkışıyorlar. Düşünmüyorlar ki, bu davranış da Allah'ın indirdiği ile hükmetmeye aykırıdır. Bilmiyorlar ki, Allah Resulü (s.a.) ictihadın hata da edebileceğini ifade etmiş, ictihad ile varılan hükmün başka müctehidleri bağlamıyacağına işaret buyurmuştur. Ehliyetli bir hâkimin bile hata ederek cezalandırması yerine, hata ederek beraat ettirmesini tercih ve tavsiye eylemiştir.
İctihad ve kanaatlerimizi dinin kesin hükümleri yerine koyduğumuz müddetçe tevhidi yakalamamız mümkün değildir. Ümmetin üzerinde ittifak ettikleri ölçüler yerine şahsımızın veya gurubumuzun ölçülerini koyduğumuz müddetçe de vahdeti bulmamız imkan haricindedir.
Bu kör döğüşünden kurtulmanın yolu, bütün gurupların temsilcilerinden veya bütün gurupların razı oldukları alimlerden oluşacak bir "ulema meclisinin" oluşturulması ve müslümanlar arası anlaşmazlıklarda bu meclisin hakem kılınmasıdır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: