HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |


Ötekilerle Diyalog

Son günlerde bu konu etrafında hararetli tartışmalar cereyan ediyor. Ben de bu konuda bazı yazılar yazdığım için okuyucularımdan mektuplar aldım. Bunlardan ikisini aşağıda nakledecek sonra da açıklama mahiyetinde bir şeyler yazacağım.

Birinci mektup:
...Hocam son yıllarda gündemde olan dinler arası diyalog ile ilgili sorular sormak istiyorum.
Bu diyalogun maksadı nedir? Benim aklıma şu ikisi geliyor:
a) Onların kalplerini İslam'a ısındırmak ve İslam'ı yaymak.
b) Onlarla olan ilişkilerde barış ortamını tesis edebilmek.
Hocam ikisi de çok sağlam hedefler, ama acaba bu durumda bizim zarar görme ihtimalimiz yok mu? Bu adamlar bizim onların dinine baktığımız gibi mi bakıyorlar bizim dinimize? Bizim bir hoşgörü ortamı oluşturma niyetimizi kötüye kullanabilirler mi? Hele günümüzde islam coğrafyasının her tarafını kana boğmuş bir toplumla ("idarecileri öyle, halk razı değil" gibi bir savunmayı da kabullenemiyorum) diyalog neticesinde ne gibi bir kazanım elde edebiliriz ki? Biz bizi katledenlere karşı daha şiddetli olmamalı mıyız? Toplumumuz için harcamalı değil miyiz tüm emeğimizi?
Hocam netice olarak ben gereksiz bir katılık mı gösteriyorum? Yanlışım varsa düzeltmek istiyorum yani bu tip bir diyalog yüzünden nur cemaatindeki kardeşlerime karşı kalbimin soğumasını da istemiyorum? Ama "Hristiyan ve yahudiler siz onlara tabi olmadıkça hoşnut olmazlar" ayetini nasıl anlamalıyım. Dinler arası diyalog global bir kafir oyununun yansımalarından biri midir? Yoksa netice alınabilecek bir mücadele midir? Zahmet olmazsa vereceğiniz cevabı merakla bekliyorum...

İkinci mektup:
Son günlerde yoğunlaşan diyalog ve misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yaşadığım bir olaydan bahsetmek istiyorum. Trabzonda işlek bir caddede yürürken bir kaç genç arasında şöyle bir konuşma geçti:
-Hıristiyanlık ile müslümanlık arasında bir fark yok; ha müslümanlık ha hıristiyanlık arada ne fark var ?...
Sözün gerisini, arkadaşlarının cevabını duyamadım. sizden ricam hoşgörü konusunda, Allahın hoş görmediğini hoş görenlerin oyununa gelmemeniz. Bilirsiniz ki hiç kimse Allah'ın hoş görmediği ile ona yaklaşamaz...


Cevap/Açıklama:

Bu konuya dair bir yazımda diyalogun mana ve maksadını şöyle açıklamıştım: "Farklı inanç, dünya görüşü ve hayat tarzına sahip fertler ve guruplar arasında yapılan buluşma ve görüşmelerin birden fazla amacı vardır; bunlardan bazıları da şunlar olabilir: 1. Birbirlerini tanımak, doğru bilgi sahibi olmak, 2. Biri diğerini ikna ederek kendi inancına ve hayat tarzına insan kazanmak, 3. Guruplar arasında veya bütün dünyada mevcut ortak problemlerin bir kısmını çözmek, bütün taraflar için faydalı olacak bazı eylemlerde işbirliği yapmak..."
Başka yazılarımda, geçmişten günümüze, bu maksatlara da örnek teşkil edecek diyalog uygulamalarından söz ettim, örnekler verdim. Ancak geçen günlerde izlediğim bir tv programında diyaloga karşı olanların, daha çok, 1962-1965 yıllarında yapılan II. Vatikan Konsili'nden sonra papalığın adını koyduğu, kavramlaştırdığı ve uygulamaya başladığı diyalog üzerinde durduklarını fark ettim. Maksadımı daha iyi anlatabilmem için TDV İslam Ansiklopedisi'nin Konsil ve Hristiyanlık maddelerinde iyi bir özeti bulunan II. Vatikan Konsili, misyonerlik ve bunlara bağlı diyalog kavramı ile ilgili bir iki pasajı aktarmam gerekiyor:
"Kapsayıcı yaklaşımın (kurtuluşun Yahudilik, İslam gibi diğer ilahi dinlerle de olabileceğinin kabulünün) doğurduğu bu problemler karşısında papalık Dinler Arası Diyalog Konsili, 1984 ve 1991 yıllarında iki doküman neşretme gereğini duymuş...bu dokümanlarda misyonerlik açısından diğer dinlerle ilgili resmi tutum belirlenmiştir" (17/359).
"Katolik kilisesi, diğer dinlerin mensuplarıyla birbirini tanımak ve inancı paylaşmak için diyaloga girmek durumundadır. Çünkü kilise bütün insanlık içindir; dolayısıyla diyalog, bütün insanlığı kurtuluşa ulaştırma diyalogudur. Katolik kilisesi, dinler arası diyalogu, hristiyanlaştırma misyonunun bir aleti olarak kullandığını açıkça belirtmekten kaçınmamıştır." (360).
"Bu yüzden yahudiler, kilisenin diyalog yaklaşımına daima şüphe ile bakmışlardır" (s. 361).
Papalık kapsayıcı yaklaşımı benimsemekle beraber" Hristiyanlığın tek gerçek kurtuluş dini olduğu iddiasından vazgeçmemiştir. Diyalogun, hristiyan öğretisi çerçevesinde 'kurtuluş diyalogu' olduğunu açıklayan Papalık Dinler Arası Diyalog Konsili, hristiyan mesajının diğer kültürler içinde enkarnasyonu (diğer kültürlerin bünyesine sokularak hayat bulması ve yayılması) anlamına gelen enkültürasyonu teşvik etmiştir" (s. 363).
Yukarıdaki alıntılar, papalığın diyalogdan maksadının misyonerlik olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ben de yukarıda, "Biri diğerini ikna ederek kendi inancına ve hayat tarzına insan kazanmak" ifadesiyle bu maksada yer vermiştim.
Hristyanlığın vazgeçemeyeceği vazifelerinden biri misyonerlik; yani bütün insanları hristiyanlaştırmak için çaba göstermektir ve bunu da asırlardan beri yapmaktadır. Buna rağmen müslümanlar onlarla diyalog içinde olmuşlar, "hristiyanları müslümanlaştırmak" amacı da dahil birçok maksatlarla bir araya gelip görüşmüş, tartışmış, ortak bazı işler tutmuşlardır. Bugün yurt dışında yaşayan dindaşlarımız yoğun bir misyonerlik taarruzu karşısında bulunuyorlar ve oradaki din rehberlerimiz çeşitli maksatlarla hristiyan din adamlarıyla bir araya geliyor, diyaloglar yapıyorlar.
Bu noktada önemli olan husus, "kırmızı çizgilere dikkat etmek, dengeyi bozmamak, kâr zarar hesabını iyi yapmak"tır; eğer bu çeşit diyalog İslam'ın ve müslümanların menfaatine değil, zararına olursa zinhar ondan uzak durmaktır.
Müslümanlar, "Dinler arası Diyalog İçin Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere" diyaloga girmezler, kendi davalarının şuurlu bir "misyoneri: davetçisi, tarafı" olarak diyaloga girerler.
Evet yahudiler ve hristiyanlar, kendi dinlerine girmemiş kimselerin din ve inançlarından hoşnut olmazlar, ama onlar içinden İslam'a girenler hoşnut olurlar, ayrıca taraflar birbirlerinin inançlarından hoşnut olmamakla beraber dünyanın bazı problemlerine ortak çözüm aramayı isteyebilirler.
Sonuç yerine şunu söyleyebilirim: Diyalog zorunludur, kendi duvarlarımızın içine hapsolarak, tebliğ başta olmak üzere, İslam'ın çağdaş temsilini gerçekleştiremeyiz, oyunlara müdahale edemeyiz; ama oyuna gelmemek, pirinç peşinde iken eldeki bulguru da kaybetmemek için azami titizliği göstermek de ayrı bir vecîbedir, vazifedir.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: