HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |


Tâğuta gitmek ve faiz

...Ben Almanya`da oturan bir öğrenciyim ve çok mühim ve çok araştırmama rağmen halen tam mutmain olamadığım bazı konular var:
1. Bildiğiniz gibi Nisa Suresi 60. ayetinde, Allah (c.c.) hükmüne göre muhakeme olmayı bırakıp tağûti muhakemeyi tercih etmenin imansızlık alameti olduğu vurgulanıyor. Buna dayanarak kimileri her halükârda islami olmayan muhakemelere gitmenin küfür olduğunu söylüyorlar. Mesela Seyfuddin el Muvahhid, "Davetcinin Tefsiri" adlı kitabında bir akdin altında, "İhtilaf vukuunda Köln muhakemesine başvurulur" gibi bir madde yazdığı zaman bunu imzalamanın da küfür olduğunu söylüyor.
Biz Daru'l-İslam olmayan bir ülkede yaşıyoruz. Burada kira akdi, software-lisansı gibi birçok akidlerde bu gibi satırlar geçiyor ve ben bunları imzalamaktan korkuyorum. Bu konudaki fikriniz nedir?
Bir arkadaş ve ben bir firma kurmayı düşünüyoruz. Bunu yaptığımız zaman başta program-lisansları, telefon akitleri gibi akitler önümüze çıkacak. Sizce bu işi mi yapmak gerek yoksa alternatifler mi arayalım - yani değişik iş mi yapalım? Alternatif olmasına rağmen böyle akitlerle karşılaşacağımız işler yapmak haram veya küfür müdür?


Cevap:

Soruda zikredilen âyetin meali ve kısaca tefsiri şöyledir:
"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Onu tanımamaları kendilerine emredildiği halde tâğutun önünde mahkemeleşmek istiyorlar. Şeytan da onları büsbütün saptırmanın yollarını arıyor."
Önceki âyette "Allah'a ve âhirete gerçekten iman edenlerin, anlaşmazlıkları Allah'a ve Resulü'ne götürecekleri" ifade buyurulmuştu. Bu âyette ise "inandım" dedikleri halde gerçekten inanmayanların (münafıklar) anlaşmazlık çıktığında nasıl hareket ettikleri anlatılıyor ve onların şahsında âdeta bir iman testi yapılıyor. Hz. Peygamber'in Medine hayatı başladığında bazı yahudiler menfaatleri icabı İslâm'ı kabul etmiş gibi göründüler. İlk münafıklar arasında bunlar da bulunduğu için "...senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenler" ifadesi kullanılmıştır.
Âyet için birkaç nüzûl sebebi rivayet edilmiştir. Bunların tamamında ortak olan unsur, mümin olduğu veya mümin göründüğü halde anlaşmazlığı Allah'a ve Resulü'ne götürerek çözmeye razı olmamak, bir başkasını (tâgutu, meselâ Kâ'b b. el-Eşref'i veya kâhin Ebû Bürde el-Eslemî'yi) onların yerine koymak ve onun çözümüne rızâ göstermektir (nüzûl sebepleri için bk. Buhârî, "Şirb", 6-9; Müslim, "Fezâil", 129; İbn Kesîr, II, 304-305; Şevkânî, I, 544).
Açıklamada verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi Tâğût, Allah'ın yerine konan, kendisine tanrı gibi tapınılan veya itaat edilen varlıktır, kurumdur, kuraldır. Laik ülkelerde yaşayan müminler, dinlerinin kurallarına ve kurumlarına göre çözüm imkanı var iken buna aykırı olana gider, onu hakem kılar ve çözümü ondan beklerlerse yukarıda meali geçen âyetin muhatabı olurlar. Ama böyle bir seçenek yoksa, devletin tanıdığı mahkemeler ancak laik mahkemeler ise hüküm/durum değişir. Bu durumda anlaşmazlıkların öncelikle hakemlik yoluyla çözülmesi gerekir. Müslümanlar akit yaparken aynı zamanda hakemler belirlemeli ve anlaşamazlık çıkarsa çözüm için bu hakemlere gidileceği üzerinde mutabık kalmalıdırlar. Böyle bir imkan da yoksa veya hakemlerin kararlarına uymama ihtimali varsa yahut da devlet bazı akit ve sözleşmelerde mahkeme kaydını koymayı şart koşuyorsa buna razı olmak, bu şartın altını imza etmek "Allah'ı bırakıp tâğûta gitmek" manasına gelmez; çünkü bırakmak yoktur, iki seçenekten bâtıl olanı seçilmiş değildir, tek seçenek vardır ve mümin sonuçta laik mahkeme ne ile hükmederse etsin -aksine mecbur olmadıkça- Allah'ın hükümlerine göre meşru olana uyacak, ancak ona göre hakkı olanı alacaktır. Bu inanç ve tek seçenek mecburiyeti bulundukça "şeriatı bırakıp tâğûta gitme" söz konusu olamaz.
İslam devletler hukukuna göre İslam ülkesi dışında yaşayan müslümanların o ülke kanunlarına uymaları gerekir. O ülkelere gitmek için izin (pasaport vb.) alanlar, oralarda bulundukları sürece ülke kurallarına göre hareket edeceklerine ve kuralları ihlal etmeyeceklerine söz vermiş olurlar ve -İslam'a göre- bu söze uymak mecburiyeti vardır. Bunu yapmak "şeriatı bırakıp tâğuta gitmek" manasına gelmez.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: