HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |


Sünni-Alevi İlişkisi ve Çocuk Eğitimi

Soru:
Ben ...Lisesinde ...öğretmeniyim...
Sayın hocam, ben alevi bir anne ve babadan doğdum ve 18-20 yaşına kadar İslam dininden yeteri kadar nasibimi alamadım. Allah'ın nimeti ile İslam'ı tanıdım ve onu yaşamaya çalışıyorum. Altı yıldır evli ve üç çocuk sahibiyim. Eşim Sünni bir ailenin kızı. Alevi yaşam kültürünü tam olarak bilmediği için aile ziyaretlerinde bir takım sıkıntılar çekiyorum. Eşime tesettürüne dikkat ettiği sürece kardeşlerim ve onun çocuklarının yanında bulunmasının sakıncalı olmadığını anlatmaya çalıştım; fakat yine de mütereddidiz. Aile bağlarımız çok kuvvetli, bir zarar görmesini istemiyorum. İleride aynı binada oturma durumumuz olacak. Aile bağlarını da zedelemeden İslam'ın prensiplerini de ihmal etmeden yaşamak istiyoruz. Kendimizin ve çocuklarımızın onlara karşı tutum ve davranışlar konusunda bize yol gösterirseniz seviniriz.


Cevap:

Önce "Alevîlik nedir?" sorusuna kısa bir cevap verelim:
Alevîliğin ne olduğu konusunda farklı yaklaşımlar ve değerlendirmeler var. Onun bir tarikat, bir mezhep, farklı bir din olduğunu söyleyenlerin bulunduğunu görüyoruz. Bana göre Alevîlik aslında (kökü itibariyle) Şiîliğin bir koludur; yani bir İslam mezhebidir, zaman içinde Alevîlerin dini hayatlarına Bektâşîlik, Mevlevîlik gibi tarikatlardan, İslam öncesi kültürden bazı inançlar, âdâb, erkân ve uygulamalar da girmiştir veya eskiden var olan kılık ve anlam değiştirerek devam etmiştir. Türkiye'de inanç ve amel bakımlarından tek tip bir Alevîliğin bulunduğunu söylemek de zordur. Alevîlik okuma yoluyla değil, şifahî anlatım yoluyla yayıldığı ve çeşitli sebeplerle bir ölçüde gizli tutulduğu için çağlara ve bölgelere göre farklı Alevîlik anlayış ve uygulamaları ortaya çıkmıştır. Dinin siyasete alet edilmesi cümlesinden olarak Alevîlik de dün ve bugün siyasete alet edilmiştir, edilmektedir; bu vakıa da Alevî-Sünnî ilişkisinin sağlıklı bir zemine oturmasını zorlaştıran amiller arasındadır.
Bir Alevî, Allah'a, Peygamber'e, Kur'an'a ve âhirete iman ediyorsa (diğer iman esasları bu dördün içindedir) onu mümin ve müslüman kabul etmek gerekir. Hz. Ali, Mehdi, bazı sahâbiler hakkındaki inançlar ile ibadet ve ameldeki noksanlıklar onları mümin ve müslüman olmaktan çıkarmaz.
Sünnîlere göre Alevîlerin Hz. Ali ve bazı sahâbîler hakkındaki aşırı inançları hatalıdır. Namaz, oruç, içki, gusül gibi konulardaki -Sünnîlerinkine ters düşen- anlayış ve uygulamalar da kusurludur, muteber değildir. Tabîî onlara göre de Sünnîlerinki muteber değildir.
Aradaki ortak ve farklı noktalar, bu iki müslüman grubun bir arada kardeşçe yaşamalarına engel olmamalıdır. Farklı inanış ve anlayışlar tartışma dışı bırakılır, taraflar farklılıklarından dolayı aşağılanmaz ve kınanmaz, devamlı ortak noktalar vurgulanırsa bir arada kardeşçe ve hayırlı işlerde işbirliği içinde yaşamaları daha da kolaylaşacaktır.
Benim yaşadığım zaman diliminde ve bölgede cem evleri yoktu, özel mekanlarda dedeler dernek yaparlar, bu toplantılarda saz, söz ve ayinler olurdu. Şimdi aynı şeyler kısmen cem evlerinde oluyor; şu halde cem evleri, camilerin değil, tekkelerin bir çeşididir. Alevîler kimi beş vakit, kimi Cuma ve bayram namazları için hep camilere gelirlerdi, bugün de öyle yapıyorlar. Şu halde camiler, her iki grubu, ortak inançlar ve uygulamalar yönünden bir araya getiren önemli islami kurumlardır; cem evlerini, amaçlarının dışına çıkararak camilere alternatif yapmaya uğraşanlar, bilerek veya bilmeyerek kötülük yapmakta, birlik ve beraberlik yerine ayrılığı körüklemektedirler.
Eğer Alevîler, kendi özel din anlayışlarını ve kültürlerini yeni nesillerine aktarmada ve din hayatlarını yaşamada bazı sıkıntılar çekiyorlarsa bunların açık ve seçik olarak ortaya konması ve -ayrılığı körüklemeden, çatışmayı ateşlemeden- uygun çözümlere kavuşturulması hiç de zor değildir.
Bir arada nasıl olunur?
Ben çocukluğumu Alevî komşuların çokça bulunduğu bir mahallede geçirdim. Annemin ve babamın dostları arasında birçok Alevî müslüman vardı. Benim çocukluk ve gençlik arkadaşlarım arasında da öyle idi. Birbirimizi hiç etkilemedik diyemem; ama -işin içine son zamanlardaki çirkin siyaset girmediği sürece- çatışma olmadı, herkes kendi inancını yaşamaya devam etti. Komşulukta böyle olduğu gibi akrabalık ve aile ilişkilerinde de böyle olması mümkündür. Taraflar, farklı inanç, anlayış ve yaşantılarına saygı göstermeli, bunları asla tartışma ve çatışma konusu yapmamalıdırlar. Bir uygulama bir arada bulunmamayı gerektiriyorsa; yani bu uygulama sırasında tarafların bir arada bulunmalarında sakıncalar bulunuyorsa o esnada ayrılmalıdırlar. Bunun dışında, taraflar kendi anlayışlarına göre helal ve harama, caiz olana ve olmayana riayet ederek bir arada olur, kardeşlik ve akrabalık ilişkisini kurar, yaşatır, hak ve ödevleri yerine getirirler.
Alevî-sünnî olarak mezhepleri farklı çiftler çocuklarına, farklı yönleri değil, ortak inanç ve amelleri öğretmeli, bunların eğitimini vermelidirler. Çocuk büyüyünce farkları ve ailesinin durumunu öğrenir, hayatını kendi tercihine göre yaşar.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: