HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


Şoklayarak Boğazlama, Namaz Vakti, Nişanlılar Arasında Mahremiyet
(Yurtdışında okuyan üniversiteli gençlerin sorularını cevaplandırmaya devam ediyoruz)

Soru: Kurban kesiminde hayvanın elektrik şoku veya başka bir yolla bayıltılması, İslâmî kurallar içinde câiz olur mu?

Cevap:
Hayvana acı vermemek için önce bir şekilde bayıltıp sonra kesmekte bir sakınca yoktur; yeter ki hayvan ölmeden önce usûlüne göre kesilmiş olsun!

Soru: Bir hesaplamaya göre yaz aylarında bazı bölgelerde yatsı namazının vakti girmediği için o vakit kılınmamaktadır, bu uygulama doğru mudur?

Cevap:
Müslümanlar vakte, zamana, aya, güneşe, gölgeye değil Allah'a ibâdet etmekte, O' istediği, rızâsı buna bağlı bulunduğu için namaz kılmaktadırlar. Normal mıntıkalardaki namaz vakitlerinin "şafak, gölge, tan" gibi alâmetleri bulunmadığında da Allah vardır, O'nun lutûf ve nimetleri kesintisiz olarak kullarına akmakta ve yağmaktadır. Namaz kesintisiz nimetlere şükrün en güzel şekillerinden biridir. İmkânlar elvermediğinde, ortada bir daralma ve sıkıntı bulunduğunda namazın dış ve iç unsurları, parçaları ve şartlarından bazıları terkedilir, ama namaz terkedilmez. Su bulamayan teyemmüm eder, elbise bulamayan çıplak kılar, kıbleyi bilemeyen bir tarafa kıble niyetiyle yönelir, yolculukta, darlıkta bir namaz, diğerinin vaktinde kılınır, Arapça okuyamayan kendi dilinde okur, hiç okuyamayan Alllah'ın adını anar, rükû ve secdeyi normal yapamayan îmâ (baş işlaret) ile kılar... Şu halde bir vaktin alâmetini göremeyen de o alâmet bulunmadan namazını kılar.
Yatsı namazının iki vakti vardır. Birincisi batı ufkunda, güneşin batmasından sonra oluşan "kırmızı şafak"ın kaybolması ile başlar, ikincisi ise bu kırmızı şafaktan sonra oluşan "beyaz şafak"ın kaybolması ve batı ufkunun kararması ile başlar. Kırmızı şafağın kaybolması olayı, sözü edilen mıntıkalarda da olmaktadır; orada bulunan müslümanlar yatsı namazını buna göre kılabilirler.
Farzedelim ki kırmızı şafak da kaybolmuyor, bu takdirde, daha önceki vakitte veya 45. enlem dairesindeki vakitte yatsı namazlarını kılarlar.
Bazı fıkıhçıların, "nasıl kolu olmayan kimseye kolunu yıkamak farz değil ise, vakti (vaktin alâmeti) olmayan kimsenin de o vakti kılması gerekmez" şeklinde bir kıyas yapmışlarsa da bu kıyas geçerli değildir. Çünkü ibâdeti koymak ve kaldırmak için kıyas yapılamaz. Ayrıca vakit vardır ve insan o vakti yaşamakta, o vaktin bütün nimet ve imkânlarından yararlanmaktadır. Olmayan alâmettir (meselâ beyaz şafağın kaybolmamasıdır), bu takdirde namaz terkedilemez, alâmete riâyet etmeden kılınır. Nitekim Deccâl olayını anlatırken Peygamberimize (s.a.v.), "Bir yıl güneş gökte kalıp hiç batmadığında namazları nasıl kılacağız?" diye sorulmuş, o da "Daha önceki normal vakitleri hesap ve takdir ederek kılarsınız" cevabını vermiştir. Hadîs Müslim isimli sahîh kitapta vardır.

Soru: İslâm fıkhına göre nişanlı iki genç namahrem olur mu? Bu iki genç için tanınan bazı tavizler olabilir mi?

Cevap:
Nişanlı olmak evli olmak değildir, nişan sözleşmesi, evlenme akdi (nikâh) yerine geçmez; şu halde nişanlı çift birbirine namahremdir. Nişan döneminde çiftin birbirini daha iyi tanıması ve ileride kuracakları yuvanın sağlıklı ve devamlı olması için gerektiği kadar görüşmeleri, konuşmaları câizdir. Bu cevazı kötüye kullanmadıkları, sınırı aşmadıkları takdirde tavsiye de edilmiştir. Sınır, avret yerlerinin açılmaması ve buralara dokunulmamasıdır. Eğer sınırı koruma konusunda kendilerine güvenemiyorlarsa yapılacak iki şey vardır: 1. Nişanla beraber nikâhı da yapmak. 2. Nişanlı iken -zorunlu tanıma amacı dışında- görüşmemek.
Nişanlı iken fiilen evlenmeden nikâhlanan çiftin arası açılabiliyor, taraflardan biri veya ikisi nişanı ve nikâhı bozmaya karar verebiliyorlar. Bu durumda kız ayrılmak ister, erkek de boşamazsa problem çıkıyor. Bu problemi çözmenin de iki yolu vardı:
a) Evlenme akdi yapılırken kız da boşama hakkı talep edebilir, erkek buna "evet" derse, gerektiğinde kız da boşar ve evlenme akdini sona erdirir.
b) Böyle bir şey yapılmamış, boşama hakkı alınmamış olup kız ayrılmak ister, erkek de sırf ona zarar vermek için boşamazsa mesele iki tarafın belirleyeceği hakemlere havâle edilir. Hakemler makûl ve meşrû sebeplerle bu evliliğin yürümeyeceğine, evli kalmanın taraflara veya birine zarar vereceğine kanî olur, karar verirlerse çifti ayırırlar (tefrik), hakemlerin ayırdığı çift boşanmış gibi olur; yani artık evli değillerdir, taraflar başkalarıyla evlenmekte serbest hale elmiş olurlar.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: