HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Sünnet, İslâm ve ahlâk

Muhtemelen bilgi eksikliğine dayalı bir yanlış var; tekrar edilir durur: “Efendim sünnete riayet edelim derken ümmetin birçok zayıf ve eksik noktaları ihmal ediliyor; kılık kıyafet, nafile namaz, Efendimizden (s.a.) bize intikal eden âdâb-ı muaşeret iyi de, ya ümmetin bozulan ahlakı, ötekilere göre güçten düşmüş, kendisini koruyamaz hale gelmiş olması… ne olacak, niçin bunların üzerinde durulmuyor?”

Evet, işte bu yanlışı biraz açarak düzeltmek gerekiyor.

Buradaki yanlış, sünneti, yukarıda sayılanlardan ibaret bilmek ve eksik taraflarımızı sünnetin dışında kaynaklardan ıslaha yönelmektir.

Önce biz sünneti, kılık kıyafet, tesbih ve nafile ibadetlerden ibaret bilmiyoruz. Doğru anlaşılan sünnetin tarifi şudur: Peygamberimizin açıkladığı, örnek olduğu ve uyguladığı İslâm.

Bu İslâm’ın içinde, Müslümanların muhtaç oldukları, insanların ferd ve cemiyet olarak karşılaştıkları ve yaşadıkları bütün alanlar, olaylar, problemler… ile ilgili irşadlar, karar ve davranışları yönlendiren özel ve genel hükümler, açıklama ve işaretler mevcuttur.

Sevgili Peygamberimizin (s.a.) hayatına bakalım, “O İslâm’ı nasıl anlamış ve uygulamış”, bunu anlamaya ve öğrenmeye çalışalım; göreceğiz ki O, hem bir kâmil beşer, hem bir peygamber, hem bir aile reisi, hem bir cemiyet ve devlet lideri, hem de eşi bulunmaz bir eğitimcidir. Hayatında ve cemiyet içinde bu vasıflarının tamamıyla var olmuştur.

Evet O, kılık kıyafetinde kâfirlere benzememeye özen gösterir, gece sabahlara kadar namaz kılar, daima Rabbi ile huzur halindedir ama aynı zamanda eşlerine ev işlerinde yardımcı olur, adil dağılımı sağlar, maddi ve manevi temizliğe önem verir, düşmanlara karşı çağının en ileri silah ve tekniğini kullanır, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildiğini ifade eder ve Allah’ın onayladığı üzere “en güzel ahlaka sahiptir”, liyakat ve ehliyette maharet ve yetişmişlik yanında ahlakı da arar, boynunda kul hakkı bulunanların cenaze namazlarını kılmaz, kadınlara ve çocuklara özel sevgisi, şefkati ve koruması vardır, naziktir, zariftir, edeplidir, israfı da cimriliği de sevmez… hasılı insanı iki cihanda mutlu ve Allah rızasına ermede başarılı kılmak için neye ihtiyaç varsa onun tamamını sünnetinde barındıran bir “Allah Elçisi”dir.

Onun ümmeti bugün O’nun sünnetini bütünlük içinde temsil edemiyorsa bunun kusuru tek başına ne âlimlerde, ne meşayihte, ne kitaplarda, ne hitaplarda, ne de halktadır; bunların tamamı ve daha başkaları bu kusurun amilleridir.

Yol gösterenler bir taraftaki kusuru düzeltmek, eksiği gidermek için diğer tarafı bozma yanlışına düşmemelidirler.

Gençliğimden beri bu ikamelerden (şunun yerine şunu yapalım tavsiyelerinden) bîzar olmuşumdur.

İmam Hatip yapmayalım, açmayalım, lise ve kolej açalım, cami yapmayalım okul yapalım, hacca ve umreye gitmeyelim yoksullara yardım edelim (veya Araplara para kaptırmayalım), saç, sakal, kıyafet, âdâb, tesettür, nafile ve şekil ile meşgul olmayalım; siyasi, ictimai, ahlaki, ekonomik eksiklerimizi gidermeye çalışalım (bu çalışmalar ibadettir, başka ibadetlerin yerine geçer)… diyenler oluyor.

Bu da önemli bir yanlış.

Dinimiz insanı yalnızca bu dünyada mutlu etmeyi ve mesaisinin çoğunu bu maksatla harcamayı değil, ömrümüzü harcarken fani dünya ile ebedî hayat arasında dengeli davranmamızı istiyor ve emrediyor. Bunun aksini yapanlar için “Değerliyi verip değersizi aldılar ve bu manevi ticarette zarar ettiler” diyor.

Dine farz, vacib, müstehab olarak dahil olan her şeyi önemsemek ve önceliğe riayet ederek tamamına yetişmek için çaba sarf etmek en uygun davranıştır.

Haram ve mekruh olan nesnelere ve davranışlara gelince bunlarda da tamamına riayet etme gayreti yanında dereceyi de göz önüne almak gerekir. Haramı işleyen ama mekruhtan uzak duran, sünneti ve nafileyi kaçırmayan ama haram işleyen veya farzı kaçıran müminler ziyandadır.

Mümin nefsinin arzusuna veya ötekinin etkisine kapılarak dini hükümleri ve ödevleri tasnif etmeye kalkışmamalı, ilâhî, tasnife riayet etmek için azami çabayı sarf etmelidir vesselam.

18.02.2018



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: