HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Rü’yet-i hilal konferansı [01.09.2016]

Dost Yeni Akit gazetesinde bir dostumun kızı, benim “Fetönün peşine takılıp ABD eyaletlerini dolaştığımı” yazmış. Bu acıtıcı yalanı Pazar yazısında ele alacağım.

Şimdi bayram günlerimizin tespiti yazısına devam edelim.

Ramazan'ın başlangıç ve bitimi, Vakfe ve Kurban Bayramı günleri yaklaşınca tartışmalar başlıyor, Müslümanlar ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Konferansa yakın günlerde Almanya'dan gelen aşağıdaki soru tipik bir örnektir:

“1977 yılı Kurban Bayramı Mekke'de ayın 20'sinde yapıldı. Sebil gazetesi 21, Diyanet takvimi ise 22 tarihini veriyordu. Gerçi biz Diyanet'e uyduk amma tereddüt ve şüphe içinde kalmaktan da kurtulamadık. Bu farklılık tabiî midir, yoksa bilgi eksikliğinden mi ileri gelmektedir?”

Bu soruya cevap yazdıktan 8 ay kadar sonra 27-30 KASIM 1978 günlerinde İstanbul'da, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın daveti üzerine “kamerî aybaşlarını tespit (rü'yet-i hilâl)” konferansı adıyle milletlerarası bir ilmî toplantı yapıldı, aşağıda bu konferanstan söz edeceğiz.

Belli başlı İslam ülkelerinden katılan delegeler, sundukları tebliğlerde Müslümanların Ramazan başları ve sonları ile dini günlerde ve bayramlarda birbirlerinden farklı görünümlere sahip olmalarının ortaya çıkardığı esef verici durumu ele almışlardır.

Konferansa katılan ilim adamları arasından “Din (fıkıh) Komisyonu” ve “Astronomi Komisyonu” olmak üzere iki ayrı komisyon teşkil edilmiştir. Bunlardan her biri kendi ihtisası dahilindeki konularda sunulmuş tebliğleri etüt etmiştir. Detaylara inilerek enine boyuna yapılan tartışmalardan sonra konferans, son oturumunda oy birliği ile aşağıdaki kararları almıştır:

-İster çıplak gözle, isterse modern ilmin rasat metotlarıyla olsun, asıl olan Hilal'in Rü'yeti'dir.

-Astronomların hesapla tespit ettikleri Kameri Aybaşlarına dinen itibar edilebilmesi için, onların bu tespitlerini Hilal'in güneş battıktan sonra ve görüşe mani engellerin bulunmaması halinde gözle görülebilecek şekilde, ufukta fiilen mevcut olması esasına dayandırılmaları gerekir ki, bu rü'yete “hükmi rü'yet” denir.

-Hilal'in görülebilmesi için iki temel şartın gerçekleşmesi zorunludur:

a) İçtima(kavuşum)'dan sonra Ay ile Güneş'in açısal uzaklığı 8 dereceden az olmamalıdır. Bilindiği üzere rü'yet, 7 ile 8 dereceler arasında başlamaktadır. 8 derecenin esas alınmasında, ihtiyat bakımından görüş birliğine varılmıştır.

b) Güneş'in batışı anında Ay'ın ufuktan yüksekliğinin açısal değeri, 5 dereceden az olmamalıdır. Sadece bu esasa göre normal durumlarda Hilal'in çıplak gözle görülebilmesi mümkündür.

-Hilal'in Rü'yet edilebilmesi için belli bir yer şart değildir. Yeryüzünün herhangi bir bölgesinde hilal'in rü'yet'i mümkün olursa, buna istinaden ayın başladığına hükmetmek doğru olur. İslam dünyasının birlik ve beraberliğini sağlamak için rü'yet'in ilanı, müteakip maddede işaret edilen Müşterek Hicri Takvim'in tespitleri uyarınca Mekke-i Mükerreme'de tesis edilecek olan rasathane tarafından yapılmalıdır.

-Anılan komisyon, yukarıda açıklanan kriterlere göre Ramazan, Şevval ve Zilhicce ayları için Hilal'in görülebileceği bölgeleri gösteren haritalar hazırlayacaktır. Böylece durum müsaitse, bizzat Hilal'i gözleyerek Rü'yet-i gerçekleştirmek ve hesabın doğruluğu konusunda ikna olmak isteyen herkese kolaylık sağlayacaktır. Ayrıca bu haritalar, isteyen her devletin yetkili kılacağı uzman ve güvenilir bir heyete rasat yaptırmasına yardımcı olacaktır.

-Bu karar ve tavsiyeler, İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansı Genel Sekreterliği'ne sunularak Dışişleri Bakanlarının Rabat'ta yapılacak olan ilk toplantısında kabulü ve uygulamaya konulması istenecektir.

Buraya kadar yapılan çalışmalar hakkında bilgi vermiş olduk. Bu yıl yapılan toplantıda da öncekine yakın kararlar alındı. Altını imzaladıkları halde alınan kararlara uymayanlar olduğu için ihtilaf bugüne kadar devam etti. Benim görüşüm şudur:

*Ferdi ve ümmeti ilgilendiren faydaları ve çoğunluğun içtihadı bu yönde olduğu için bayramların aynı günlerde yapılması en iyisidir.

*Buna uymayıp “Biz kendi coğrafyamızda hilali görmeye itibar edecek ve bayramı ona göre yapacağız” diyenlere de itiraz edilemez; çünkü böyle bir ictihad da vardır.

*İlk yazımda özetlediğim görüş “kavuşumu esas alma” görüşüdür. Bu kabul edilirse zaten ihtilaf kalmaz.

*Hiç değilse Kurban Bayramı'nda Mekke rü'yetine uyulmalı ve bayram aynı günde yapılmalıdır.

*Bu konu birbirini suçlamaya ve tefrikaya sebep kılınmamalıdır.

01.09.2016



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: