HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Bir tarikat mensubunun soruları

Soru-1:
“...tarikatine girmek için tövbe aldım. Orada bana tövbe alınan gece neler yapılacağını anlattılar; ölüm ve mürşit rabıtası denen birşey var; ölüm anınızı düşünüyorsunuz, kimse size faydalı olamıyor, tam şeytan gelip sizin imanınızı çalacakken mürşidiniz geliyor ve şeytanla mücadeleye giriyor sizi imansız olarak ölüp ahirete imansız gitmekten kurtarıyor.”
Cevap-1:
Peygamberimiz (s.a.) en büyük mürşid, Allah'ın sevgilisi, kendisine şefaat imkanı bahşedilmiş, Kur'an ayeti ile “tezkiye” görevi verilmiş bir zat olduğu halde amcası Ebu Talib'in iman etmesini sağlayamadı, bazı hidayetini istediği kimseler de hidayete gelmediler. İman insanın elinden zorla alınmaz, son nefes de dahil kişi imandan çıkmak istemedikçe onu kimse imandan çıkaramaz. Kim olursa olsun bir insana, insanları iman ettirme ve imanlarını kurtarma yetkisi tanımanın Kitapta, Sünnette, İcmada yeri yoktur.

Soru-2:
“Mürşid rabıtasında da şeyhiniz yüksek bir yerde oturuyor, yukarıdan süt gibi beyaz bir nur iniyor ve mürşidinizle buluşuyor. Sonra mürşidin iki kaşının ortasından parlak süt gibi beyaz bir nur çıkıyor ve sizin ağzınızdan giriyor. Kalbinize ulaşıyor ve kalbinizi kirlerden arındırıyor. Hocam böyle düşünmek dinen sakıncalı mıdır? Buna inanmamak kişiyi dinden çıkarır mı?”
Cevap-2:
Tezkiye, terbiye, ruhu (nefsi) kirlerinden temizleme süt banyosuyla değil, iman ve ibadetle olacak bir şeydir. Meşru, İslam'a uygun tasavvufun yaşandığı devirlerde böyle şeyler yoktur. Mürşid önce haliyle, sonra kâliyle talipleri terbiye etmeye çalışır. Kâmil bir mürşidin yanında bulunmak veya onu hatırlamak mâsivâ ilişkisini zayıflatır, insanı Allah'a yöneltir; çünkü o -kâmil ise- nefsini ıslah etmiş, ihlas devletine ulaşmış, şirkin her çeşidini aşmış olur. Böyle bir mürşidden İslam akaidine, Peygamberimiz'in (s.a.) Sünnetine aykırı hiçbir fiil sadır olmaz, olmamalıdır.

Soru-3:
“Bir de sohbeti yapan mürşidin vekili hanım bir gün mürşidinin namazda elini yumruk yaparak değişik hareketler yaptığını gören insanlardan bahsetti. Çevresindekiler bu hareket namazı bozmaz mı demişler. Mürşid de o hareketi elinde olmadan yaptığını, o esnada sekerat halinde olan bir müridin yardımına gittiğini, şeytan tam müridin imanını çalacakken ona bir yumruk attığını, bu hareketin o sebeple oluştuğunu söylemiş. Böyle bir şey olabilir mi hocam? İnanın gerçekleri öğrenmek için soruyorum. Buna inanmazsak dinden çıkar mıyız?”
Cevap-3:
Namazda böyle bir hareket ve masiva ile meşguliyet (Allah'ı değil de mesela ölen bir kimsenin halini düşünmek) kâmillerin işi değildir. Ayrıca mürşidin böyle bir gücü varsa bunu yalnızca müritleri için kullanması, bunca günahkâr ve şeytana yakasını kaptırmış insanlarla meşgul olmaması, onların İslam'a girmiş (Müslüman) olmalarına bakmayıp, yardım için tarikatına girmiş olmalarını şart koşması insaf, vicdan ve ahlak ile bağdaşmaz. Böyle bir şeye inanmamak gerekir, inanmak zararlıdır.

Soru-4:
“Mürşidin cübbesinin içinde sofilerini alıp Sırat'tan geçirip cennete taşıyacağı da rivayetler arasında. Eğer bunlar doğruysa ben bu tarikate devam etmek isterim. Ama kafama takılan bunlar doğru olabilir mi? Yalansa koskoca mürşid Allah dostu neden yalan söylesin. Hepsi seyyid ve dinine bağlı insanlar böyle bir yalan söyleyebilirler mi? Ne yapacağımı şaşırdım. Ne olur bana yardım edin. Allah razı olsun.”
Cevap-4:
İşte böyle aslı astarı olmayan, Allah'tan başkasının bilmesi imkansız olan şeylere inanmak imanı tehlikeye sokar. Ahirette bir kişinin böyle bir yetkiye sahip olabileceğini bir Allah bilir ve Peygamberimiz'den sonra hiçbir kimse Allah'tan kesin bilgi alamaz. Rüya, ilham vb. şüphelidir, kesin değildir, bunlara dayanılarak itikad kuralı konamaz.

Namazında niyazında olan, seyyid olduğunu iddia eden adamlar da günah işleyebilir, yalan söyleyebilirler. Niçin böyle yaptıklarını kendileri bilir, meşru olmayan bir gerekçeleri bulunabilir. Ayrıca hayal ile hakikati birbirine karıştırmış, hayali hakikat sanmış da olabilirler. İşte bu sebepledir ki, mümin, aklına ve kalbine geleni Hz. Peygamber'in Sünneti, Ehl-i Sünnet itikadının temel kuralları ile test etmelidir.

Kimin hangi manevi derece ve yetkiye sahip olduğunu kimse bilemez. Ortalık sahte şeyh ve mürşid kaynıyor. İnsanları dinden, imandan, sahih İslam'dan uzaklaştırıyor, kalplerini, bedenlerini ve emeklerini çalıyorlar. Sıradan bir insanın bu konuda doğru seçim yapabilmesi oldukça zordur. İyi niyetli ve iyi halli (güzel ahlak ve müspet etki sahibi) müminlerle dostluk kurarak, sıkça bir araya gelerek, muteber kitapları okuyarak, ibadetleri aksatmayarak kemâle doğru yürümek hem mümkündür, hem de en tehlikesiz yoldur.

01.05.2016
--------------------
(Editörün Notu:) Bu yazı serisinin makaleleri şunlardır:
A-) Makale-1: "Tarikat Tuzağı": http://www.HayrettinKaraman.net/makale/1486.htm

B-) Makale-2: "Şeyh mi, âlim mi?": http://www.HayrettinKaraman.net/makale/1487_28-04-2016.htm
Makale-2'nin video versiyonları vardır:
YouTube: https://www.youtube.com/watch?v=NRcawfX-I04
Facebook: https://www.facebook.com/HayrettinKaraman.net/videos/1080027852043964/

C-) Makale-3: "Bir tarikat mensubunun soruları": http://www.HayrettinKaraman.net/makale/1489_01-05-2016.htm



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: