HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Medreseler mi İmam Hatip Okulları mı?

Bir kimsenin, medresede ve/veya imam hatip okullarında okumadığı, bunları yakından ve içinden bilmediği halde ikide birde bu iki değerli kurumu karşı karşıya getirmesi, birini diğerine tercih etmesi, daha doğrusu birini atıp diğerini tutması müminlerin ortak amacına ve hedefine uygun düşmüyor.

Bir zamanlar ne mektep vardı, ne medrese, ne de tekke. Peygamberimiz'in (s.a.) mescidini ve meclislerini bunlara benzetmek isabetli değildir. O mübarek mescidde ve meclislerde olup bitenler, kıyamete kadar her şartta ihtiyaç duyulacak, adı ve şekli şöyle ya da böyle olacak bütün İslâmî eğitim-öğretim faaliyet ve kurumlarının ruhunu ve istikametini belirleyecektir, belirlemelidir; adını ve şeklini değil.

Medrese teşkilatının başka din ve kültürlere ait kurum ve uygulamalardan alındığına dair de kayıtlar vardır.

Hikmet nerede bulunursa alınacaktır. Şekil ihtiyaca göre kurulmuş, gelişmiş, değişmiş, ruh ve vazife ise o mübarek rehberin imamlığında yürütülmeye çalışılmıştır.

İlk müstakil medrese muhtemelen Abbâsî halifesi Memun zamanında açılmış, 10. yüzyılda Nisabur'da açılan medreseye "Dârussünne" adı verilmiş, 11. yüzyıldan itibaren de meşhur Nizamiye medreseleri kurulmuştur.

Nizamiye medreselerinin en büyük müderrisi İmam Gazzâlî'nin medresede aradığını bulamayıp inzivaya çekildiğini de önemli bir not olarak buraya kaydediyorum.

İddia edildiği gibi medreselerde daima tek hoca bulunmamış, birden fazla hocanın bulunduğu ve birden fazla çeşitte ilmin okutulduğu medreseler de olmuştur.

Medreseler ruh ve kalite olarak aynı çizgide devam etmemiş, ilerlemiş, gerilemiş, başa bela olduğu dönemler ve yerler de olmuştur. Bu sebepledir ki, medresede yetişmiş bir kısım ulema, müderris ve yöneticiler belli bir dönemden sonra "medreselerin ıslahı" konusunu önemli bir problem olarak ele almış, hayli emek sarfetmiş, önemli değişiklikler yapmışlardır.

Önce bu yazdıklarımın ilmî dayanağını TDV İslam Ansiklopedisi'nin medrese maddesinden nakledecek, sonra asıl maksadım olan "medrese ve mektebi bütünleştirme" tezimi ifadeye çalışacağım:

"Medrese görevlilerinin sayısı, kurumun büyüklüğüne ve okutulan derslere göre değişmekteydi. 631'de (1233-34) tamamlanan Bağdat'taki Müstansıriyye Medresesi'nde dört Sünni mezhepten birer müderris vardı. Burada altmış iki fakih, dört muîd, bir şeyhü'l-hadîs, iki kari, on müstemi', bir şeyhü't-tıb, on kadar da tıp öğrenimi gören öğrenci bulunuyordu. Bünyesinde yetim çocuklar için bir mektebin yer aldığı medrese halifenin yanı sıra emir, vezir, kadı, fakih, sufi ve şairlerin de katıldığı büyük bir törenle açılmış, halife; müderris, fukaha ve muidlere hil'at vermişti (İbn Kesîr, XIII, 150)."

"Ayrıca kadılar derslerin şartlara uygun yapılıp yapılmadığını, yolsuzluk vb. konuları bazen şikayet üzerine, bazen re'sen teftiş ederdi. Nitekim XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren medrese talebelerinin giderek artan taşkınlıkları, müderrislerin derslerini ve diğer görevlerini gereği gibi yerine getirmemeleri üzerine devlet, başta kadılar olmak üzere bütün ilgililere hükümler göndermekte idi."

"Medrese talebesi arasında zaman zaman zorbalık ve ahlak dışı işler yapanlar olurdu. Daha XVI. yüzyıldan itibaren devletin resmi kayıtlarına intikal eden şikayetler dikkat çekicidir. Özellikle suhte/softa denilen medrese talebelerinin isyanı XVI. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vurmuştur. Taşra medreselerinde sayıları çok artan talebeler gruplar oluşturarak çeşitli eşkıyalık hareketlerine karışmışlar, yüzyılın sonlarına doğru adeta bütün Osmanlı Devleti'ni sarsan Celalî isyanlarının öncüleri olmuşlardır. Sadece taşra medreseleri değil, İstanbul'daki büyük medreselerde de talebelerin zaman zaman devleti müdahaleye zorlayacak problemlere yol açtıkları dikkati çekmektedir."

" ...Bununla beraber başlangıçta dinamizm kaynağı olan medrese zamanla hantal duruma gelerek esnekliğini kaybetmiş, daha da önemlisi kendini yenileyecek zihniyet gelişim ve dönüşümünü sağlayamamıştır. İçeride ve özellikle dışarıda çok hızlı ve çok defa da aleyhte gelişmelerle sarsılan Osmanlı Devleti alternatif olabilecek çözüm arayışları içerisine girmişse de medrese sistemi kendini yenileyememiştir."

(Cuma'dan sonraki yazımda konuya devam edeceğim)

03.03.2016



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: