HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Arap Baharı ve ötekiler

Arap Baharı'nı küçümseyenler, itibarsızlaştıranlar, dünya düzeninin zalim patronlarının işi diyenler, hatta alelade bir isyan, meşru yönetime karşı bir kalkışma olarak değerlendirenler var; bunlara katılmadığım gibi vebale girmemeleri için biraz daha okuyup düşünmelerini ve gerçeği öğrenmeye gayret etmelerini diliyorum.

İslam ümmetini parçalayanlar, Ortadoğu diye bir coğrafya uyduranlar, bu coğrafyayı uyduruk sınırlarla bölenler, maddi menfaat dışında bir değere bağlı olmadıkları için büyük enerji kaynaklarının deposu, ucuz ham madde ve emek alanı olarak bu bölgeyi bir şekilde ellerinde tutmak isteyen -solcusu ve sağcısı ile- Batı, bu uyduruk ulus devletlere, ya kendi ülkelerinde veya İslam ülkelerinde açtıkları kendi okullarında okutup toplumunun değerlerine yabancılaşmış, kendileriyle işbirliği yapmaya hazır olanları -kral, asker, sözde demokrat, diktatör- ne olursa olsun iktidara getirdiler ve desteklediler. İnsan haklarına riayet etmeyen, ülkenin maddi değerlerini yabancılara peşkeş çeken, yolsuzluğu 'ahlak' edinen bu yerli kılıklı zalim yabancılara sonunda halk baş kaldırdı, 'insan hakları, islâmî veya Batı tipi demokrasi' istediler. Zalim diktatörlerin çoğu bu masum ve şiddetle alakası olmayan taleplere silahla cevap verdiler, binlercesini öldürdüler, ancak o zaman halk da bazı yerlerde kendini savunmak için silaha sarıldı. İşte Arap Baharı budur.

Tunus'ta muvaffak oldular sayılır, Libya'da en azından diktatörü yıkmaya muvaffak oldular, Mısır'da bütün dünyaya örnek olacak meşru bir yöntemle iktidara geldiler...

Eğer engellenmezlerse ümmetin birliğine doğru adım atacaklarını, bütün dünyaya islâmî toplum ve yönetimin nasıl olabileceğini göstereceklerini, Allah'ın bu ülkelere lütfeylediği nimetleri yine bu ülkenin insanlarına adaletli olarak dağıtacaklarını... anlayan Batı büyük telaşa kapıldı, derhal bütün kanallarını harekete geçirerek Suriye'de Esed'i destekleyerek, Mısır'da meşru iktidarı antidemokratik bir askeri darbe ile devirerek, Libya'nın başına kendilerinin yetiştirdiği bazı işbirlikçileri bela ederek, Tunus'ta iktidarı hakkı olana vermeyerek, Irak'ta mezhepçi Maliki'ye destek vererek... Arap Baharı'nı doğmadan boğdular.

Bu yapılanların kısa vadede hak talebini ve isyanı bastırabileceğini ama uzun vadede bu yolun çıkmaz olduğunu hesaplayamadılar. Meşru usul ve çaba ile zulümden kurtulmaktan ümit kesen bir kısım gençler görünüşte zulme başkaldıran ama meşruiyetleri en azından tartışmaya açık hareketlere aktılar. IŞİD'in canlanıp güçlenmesinde bu vakıanın da etkisi oldu. Yine boşluktan yararlanan bir kısım Kürtler, Rojava'da kurdukları kantonda hem ırkçı hem sosyalist rejimin laboratuarını oluşturmak ve rejimi denemek istediler. Buna karşı çıkan soydaşlarını bile dışladılar ve 'ya ölüm ya göç' arasında sıkıştırdılar.

Türkiye'nin siyaseti bu ülkelerde toprak bütünlüğünü korumak, mazlum ve mağdur halkı desteklemek, zalim yönetimlere hakkı tavsiye etmek ve asla destek vermemek, ölümden ve zulümden kurtulmak için sığınan halklara kucak açmak, Batı'nın faydacı ve ikiyüzlü politikasına alet ve araç olmamak şeklinde belirlendi ve yürütüldü.

Ne yazık ki iç muhalefet, 'uluslararası siyasette aslolan ülkenin menfaatidir' şeklindeki vicdansız ve ahlaksız düsturu tercih ederek iktidarı tenkit ettiler; 'başka ülkelerde yapılan haksızlıklar ve zulümlerden bize ne, biz haksız da olsa mevcut iktidarları destekleyelim ve menfaat devşirmeye bakalım' dediler, demeye getirdiler. Arap Baharı'nın saiki ve muharriki o ülke halklarının artık tahammül edemeyecekleri zalim ve işbirlikçi yönetimler olduğu halde, sanki onları Türkiye tahrik etmiş, onlara akıl hocalığı yapmış gibi ele aleme karşı ülkeye zarar verecek propagandalara kalkıştılar.

Hasılı kelam, İslam ülkelerinin toparlanması, kendi maddi ve manevi değerlerine sahip çıkabilmesi, sömürüye son verebilmesi, asırlardır hasreti çekilen 'İslam Birliği' davasının bir şekilde gerçekleşebilmesi Arap Baharı benzeri hareketlerin başarısına bağlıdır. Kendilerinden başkasını dışlayan, tekfir eden, bu manada ümmeti bölen, düşmanı bırakıp dost ile savaşan hain veya gafiller ile ulaşılabilecek hayırlı bir hedef yoktur.

26.10.2014



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: