HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Ne değişti?

Cumhuriyeti kuranlar dini, düşünceyi, medeniyeti, kültürü, Batı örneğinde kökten değiştirmeye karar verdiler. Asırlarca İslam merkezli bir medeniyet ve kültür içinde haşrü neşr olmuş milletin akşam Osmanlı yatıp sabah Batılı kalkması elbette mümkün olamazdı; direniş tabii idi. Kültür değişimi cebrî olduğu için direnişin eğitim ve ikna yoluyla değil, şiddet kullanılarak kırılmasına karar verdiler. Astılar, kestiler, zindanlarda çürüttüler, haklardan mahrum ettiler… sonunda fiilen veya potansiyel olarak direnen insanlar tısladı, sindi, duygusunu ve emelini içine gömdü; bir kısmı ümitsizliğe düştü, bir kısmı da 'elbet günü gelir, fırsat elverir' diyerek bekledi.

Çok partili demokrasiye geçinceye kadar milletin çoğunluğunu teşkil eden Müslümanların kutsalları ve değerleri, güç yoluyla ülkeye hakim olanlar ile onları benimseyenler tarafından kutsal ve değerli olarak kabul edilmedi; tam aksine bunlara sahip çıkanlar aşağılandı, ikinci sınıf, cahil, köylü, gerici… olarak yaftalandı. Bu yaftayı yiyenlerin bir kısmında aşağılık duygusu oluştu, bir kısmında ise kalbin derinliklerine gömülmüş öfke ve zamanı gelince karşı hamle azmi.

Bu fetret döneminde Anadolu ve özellikle köy çocukları bir ara Köy Enstitüleri sayesinde ilkokuldan fazla okuma imkanı buldular; ama bu okulların da amacı öze yabancı idi. Geri kalanı ilkokulu ya okudu ya okuyamadı; çiftçi, esnaf, çoban olarak hayata atıldı. Orta, lise ve özellikle yüksekokul okumak, hele yurt dışına giderek lisansüstü öğrenim görmek daha ziyade 'Cumhuriyet muhafızları'nın çocuklarına nasip olurdu.

Çok partili demokrasiye geçince bir parçacık din hürriyeti geldi, kasabalıya, köylüye, dindarlara üstten bakış biraz yumuşadı, egemenliğin halka geçişi sürecine girildi. Halk şiddet ve isyan yerine demokratik haklarını kullanarak iktidarları değiştirme yolunu tercih etti. Halkın oyuyla iktidarın değiştiğini gören siyasetçiler –dinsizlik dinlerini bozmamaya yeminli bir zümre dışında- halkın kutsalları ve değerlerini tanımaya ve bunlara saygı duymaya (veya öyle görünmeye) başladılar. Bu arada İmam Hatip Okulları açıldı; bu okullar sayesinde köylü ve kentli muhafazakârlar da çocuklarını okutmaya başladılar. Yıllar geçtikçe dindarlık ayıp ve ikinci sınıflık bir durum ve vasıf olmaktan çıktı; köylüler şehirlere, küçük şehirler büyük şehirlere açılmaya başladılar, devletin verdiği yardımlar, teşvikler ve krediler çiftçiyi ve esnafı tefecilerin elinden kurtardı. Köylüsü ve kentlisiyle Anadolu çocukları da okumuş yazmışla, seçkinler, yöneticiler, oyuncular arasına katıldılar…

Hasılı günler geçti, devran döndü, ebediyen yok ettiklerini sandıkları düşünceler, imanlar, hayat tarzları (milletin öz kültür ve medeniyeti) uygun iklim sebebiyle toprağın altından yeşermeye başladı. İş, namazında niyazında olan, kızları ve kadınları tesettürlü akademisyenler, iş adamları, yöneticiler, yüksek bürokratlar, mebuslar, bakanlar, başbakanlar ve Cumhurbaşkanlarının var olma noktasına kadar geldi.

Cebri kültür değişimi toplumu yarmış, kaba hatlarıyla iki bölük yapmıştı. Öz kültür ve medeniyet temsilcileri, Batıyı örnek alarak değişenlere tahammül ettiler; onların meşru (bazen gayr-i meşru) yollardan kullandıkları hakları ve imkanları engellemediler, kendi edeb, ahlak ve din anlayışlarına ters düşen görüntü ve davranışlara karşı harekette bulunmadılar (O, Vurun Kahpeye hikayeleri ya nadir veya uydurmadır). Geldiğimiz son aşamada da bu ülkede hayatı farklılarla, eşit haklar ve hukuk çerçevesinde paylaşmaya razılar. Gel gör ki, öteki taraf 'korku, endişe, hayat tarzlarına müdahale' gibi bahaneler ileri sürerek eski saltanatlarına dönmek, ülkede yalnızca kendi borularını öttürmek istiyorlar.

Nasihatim şudur:

Farklılar birbirini sevmese, farkı korumak isteseler de bu ülkede birlikte yaşamak mecburiyetindeler; barış, huzur, anlayış ve tahammül var iken kavganın kimseye faydası olmaz ve farklıyı yok ederek var olmak mümkün değildir.

30.03.2014



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: