HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Demokrasilerde Çözüm

Demokrasiler genellikle laik oluyor, Müslümanların kendilerine mahsus bir demokrasilerinin olabileceği yazılmış ve tartışılmış ise de bunun hem teorisi hem de uygulaması üzerinde ittifak oluşmamıştır.

Laik demokrasi ile yönetilen bir ulus devlette "İslami çözüm"den söz etmek "deniz üzerinde ev kurmaya" veya "karada gemi yüzdürmeye" benziyor. Daha önceki bir yazımda, İslami çözüm isteyenlerin işe nereden başlamaları gerektiğini yazmıştım.

İslam da, laik demokrasi de parçalı uygulanamaz; bunlar ayrı ayrı birer bütün teşkil ederler ve her bir kurallarının, uygulamalarının, bünyenin diğer parçalarıyla irtibatı ve alakası vardır.

Ulus devletin, etnik aidiyete dayalı davalar ve talepler bakımından en çıkmaz sokağı, belli bir ırkı veya etnisiteyi ülkenin diğer vatandaşlarına dayatmasıdır. Asırlar oyunca Kürt belli bir ırkın, kavmin, etnik grubun adı olmuş ise, Kürtlerin çoğunlukta olduğu bir ulus devlette Kürt olmayan unsurlara da -hangi yorumla olursa olsun- Kürt derseniz problem çıkar ve çözüm ister. Çözüm ise ülkede yaşayan farklı etnik aidiyetleri bir bütün halinde ifade edebilecek bir kavram ve bu kavrama dayalı mevzuat ile olur.

Bir kısım Kürtler "Biz kardeş olmak istemiyoruz, eşit vatandaş olmak istiyoruz" diyorlar. Müslüman olan Kürtlere "din kardeşiyiz" derseniz bunun bir manası, bir karşılığı olur ve buna kimse itiraz etmez. Ama önce Kürd'e "Türk" , arkasından da "kardeşiz" derseniz başa; yani çözümsüzlüğe dönersiniz.

"Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olanlar hak, özgürlük ve ödevlerde eşittirler" veya "eşit vatandaştırlar" derseniz kimseye, ait olmadığı bir kavmî aidiyeti dayatmadan meselenin bu parçasını çözmüş olursunuz.

"Her Türk müslümandır ve müslüman Türktür" cümlesi problemli olduğu gibi, Türk'e ve Kürd'e hangi manayı verirseniz verin bunları tarihi ve sosyal bağlamından koparamazsınız ve "Her Türk Kürttür veya her Kürt Türktür" diyemezsiniz; derseniz çözülmesi gereken bir problem oluşur.

Demokrasinin hak ve özgürlükler temeline oturduğu söylenir. Bu hak ve özgürlük sahibi insanlar hem bireylerdir, hem de gruplardır. Bireyler ve grupların her "hak iddiaları" hukuki, ahlaki evrensel kurallar bakımından hak olabilir de, olmayabilir de. Eğer hak ise ülkenin bütün fertleri ve grupları bunun, sahibine verilmesi için görüş ve işbirliği yapmalıdırlar. Eğer hak değilse, bunu talep edenler insafa gelip taleplerinden vazgeçmelidirler. Her iki durumda da olmaması gereken, herkesin kırmızı çizgisi "hakkın, silah zoruyla alınmasına kalkışmak"tır.

Bugün eğer girdiyse, Türkiye'nin girdiği çözüm süreci işte budur: Yani hakkın silaha sarılarak değil, barış, siyaset ve diyalog yoluyla talep edilmesi ve bundan asla vazgeçilmemesidir.

03.05.2013



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: