HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


İşgalcilerin aldatıcı gerekçeleri

Bir İslam ülkesinde halk, zulme ve küfre başkaldırınca bazı Müslüman yazarlar "öküzün altında buzağı aramaya" kalkışıyor ve "Şimdi durup dururken bu kazığı hangi yabancı, emperyalist, İslam düşmanı... güç oynattı" sorusunu soruyor ve cevaplar arıyorlar.

"Eğer durup dururken" şartı gerçek ise onlara katılmamak mümkün değildir. Ama "durup dururken" değil de ortada apaçık ve kesin bir zulüm, bir İslam ve islamlaşma karşıtlığı var iken ve beşerce hesaplara göre şartlar da müsait görülerek isyan gerçekleşmiş ise müslümana düşen bunu desteklemek ve başarısı için elinden geleni yapmaktır.

Gelelim ötekilere; yani Müslüman olmayan, İslam'a ve sahih manada İslamlaşmaya da karşı olanlara... Bunlar başkaldıranlar ile buna muhatap olanlara, kendi çıkarları ve ideolojileri açısından bakıyorlar: Eğer kendileri için gelen gidenden kötü/zararlı ise derhal dünya kamu oyunu yönlendiriyorlar, sonra de gerekli müdahaleyi yapıyorlar.

İslam dünyasındaki ayaklanmaları emperyalistlerin işine gelmeyen halk kesimi veya İslami gruplar yapmış ise dünya kamu oyunu kandırmak için başvurulan ithamlar "terör, radikal İslam , selefîlik, insan hak ve özgürliklerinin çiğnenmesi" dir.

Daha önceki birkaç yazımda bunların bahanelerden ibaret olduğunu, sömürücülerin işlerine geldiği takdirde selefilere de, insan haklarını ihlal edenlere de ses çıkarmadıklarını açıklamıştım.

Şimdi vereceğim örnek İhvan ile ilgilidir. Bilindiği gibi Müslüman Kardeşler, mesela Suudiler gibi selefî değillerdir; hatta bu ülkenin bazı Vehhabî alimleri, İhvan aleyhinde kitaplar yazıp yayınladılar. Arap Baharı adı verilen hareketlerde İhvan'ın etkisi ve mesela Mısır'da iktidarı ortaya çıkınca bu defa "selefilik veya terör" bahanesini bir yana bırakarak doğrudan "şeriat düzeni" tehlikesinden söz etmeye başladılar. Onlara göre şeriatı uygulayacak olanlar Hanefî-Mâtürîdî de olsa, Selefî de olsa sonuç aynıdır; karşı çıkılmalıdır.

Siyonist varlıktaki Ariel Siyasi Araştırmalar Merkezi'nde dış politika analisti Mark Silverberg'in aşağıya aldığım ifadesi bunun örneğidir (TIMETURK, 30 Temmuz 2012):

"Mısır'da Askeri Konsey, siyasi sahaya egemen İslami akım karşısında bir süre direnecek. Ancak sonunda Humeyni döneminde İran'da, Erdoğan döneminde de Türkiye'de olduğu gibi boyun eğecek. Batı, bölgede politikasının neden başarısız kaldığını hala anlayabilmiş değil. Bu nedenle de tamamen farklı kültüre ait başkalarının üzerine düşüyor. Arap Baharı karşısında hala bu hatalı yolu izlemeye de devam ediyor.
Mısırlıların yüzde yetmiş beşinin parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Müslüman Kardeşleri ve Selefileri seçmesinin sebebi budur (halkın çoğunluğunun şeriatçı olmasıdır). Bu yönelim gölgesinde Mısır'ın İslam'ı seçmesi de gayet doğaldır. Müslüman Kardeşler ile Selefiler gelecek birkaç sene zarfında Mısırlıların günlük hayatında şeriatı uygulamaya başlayacaklardır".

İslam dünyasında bir problem varsa bunun hem değerlendirmesini hem de çözümünü yine Müslümanlar yapmalı, çıkar ve ideolojileri farklı olan emperyalistlere asla kulak asmamalı, fırsat vermemelidirler.

01.03.2013



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: