HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Yatay irtica (2)

Önceki yazıda verdiğimiz "yatay irtica" tarifinin detaylı tahlil ve tenkidini bu yazıya bırakmıştık.

"Yatay irtica tarikatlar ve cemaatler marifetiyle yürütülmektedir."

Yatay irtica diye tarif edilen dinî davranış ve uygulamaların tamamının "din hürriyeti" çerçevesine girdiğini, dindarların hakları olduğunu ifade etmiştik. İnsan hakları belgeleri inancın açık ve gizli, tek başına ve toplu olarak ifadesine ve uygulanmasına imkan vermektedir. Tarikatlar ve cemaatler de toplu olarak din hizmeti veren ve dini uygulayan oluşumlardır. Cemaatleri yasaklayan bir kanun yoktur. Tekke ve zaviyelerin kapanmasına dair kanun ise "bir müminin, bir mürşide intisap ederek aldığı dersi uygulamasına" mani olamaz. Bugün ülkemizde açık olarak tekke yoktur, ama bizde ve dünyanın her yerinde tarikat vardır, tasavvuf vardır, mürşid veya bu iddiada olan adamlar vardır, bunlara intisap edenler vardır; bunu engellemeye kimsenin gücü yetmez. Akıllı politika bunları yasaklamak değil, açık olmasını ve denetlenmesini sağlamaktır. Denetlenmekten maksadım da "Bunlar dine uygun davranıyorlar mı" sorusuna değil, "Bunlar dini istismar ederek haksız gelir, nüfuz ve eylem elde ediyorlar mı" sorusuna yönelik olabilir. Din yönünden denetim laik devletin işi değildir.

"Yatay irtica, halkı hurafelerle aldatmakla başlar."

Bu içi boş veya karanlık bir iddia ve ithamdan ibarettir. Çünkü laikçilerin bir kısmına göre bütünüyle din hurafedir. Yazar "halkın hangi hurafelerle aldatıldığını, hurafeden maksadının ne olduğunu" açıklarsa anlar, ona göre mukabelede bulunuruz.

"...devlet ve hükümetin bıraktığı siyasi ve sosyal boşlukları dinsel jest ve müdahalelerle doldurur: Türban ve tesettür, ramazan çadırları, imam-hatip okulları, mahallelerde hücre tipi örgütlenme, fitre ve zekatların tek bir merkezde toplanması, vb."

Bu mantığa göre laik devlet, yukarıda sıralanan kurum, hizmet ve ibadetlere yer bırakmayacak tedbirler almalı, onların yerini başka şeylerle doldurmalı veya bunları yasaklamalıdır. Laikçilerin yaşadığı toplumda Müslümanlar olsa bile "örtülü kadın, sakallı erkek, Ramazan çadırı, İmam hatip okulları, zekat ve fitrelerin özel kesim tarafından toplanıp yerlerine harcanması hizmetleri..." olmamalıdır. Erkeklerle beraber denize ve havuza girmek istemeyen kadınların faydalanacakları özel yerler olmamalı, ezan sesi duyulmamalı, içkisiz lokanta olmamalı, faizsiz banka bulunmamalı, kamuya açık yerlerin lavabolarında kimse abdest almamalı, cami sayısı azalmalı, yenileri yapılmamalı, görülen yerlerde kimse namaz kılmamalıdır...

Ey laikçiler! Siz böyle söyler, böyle davranırsanız mağdurlar ve farklı inananlar da sizin düşünce ve inanç hürriyetinizin kısıtlanmasını isterler; kendi inanç, dünya görüşü ve hayat tarzlarına aykırı olan her şeye karşı mücadele bayrağı açarlar. Peki bunun sonu ne olur? Kaos, çatışma, bölünme ve parçalanma olur. Bu mu isteniyor?

Cevap "Hayır" ise bırakın laiklik, din, inanç, düşünce hürriyeti olarak anlaşılsın, farklılar birbirlerine tahammül etsinler, farklılık içinde -ortaklıklara bağlı- birliğin formülleri öne çıkarılsın, enerjimizi birbirimizle uğraşarak, hürriyetlerimizi kısıtlamaya çalışarak harcamayalım, ülkemiz şaha kalksın, bütün dünyaya "Biz de varız" diyelim.

11.01.2008



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: