HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Hırsızlık ve Ahlak (2)

Yukarıdaki başlık ile yazdığım bir yazı üzerine değerli bir meslektaşım şunları soruyor:

"...'hayati mecburiyetlerin sebep olduğu bazı suçlar suç olmaktan çıkar' ifadesiyle hukuki bir kuralla çözmeye çalışıyorsunuz. Halbuki teori ve tartışma, neyin hukuki olduğu değil neyin ahlâki olduğu konusundadır. Yazınızın sonunda hukuki temellendirme yaparak bu durumun ahlâka aykırı olmadığını belirtiyorsunuz. Yani hak ve sorumluluktan yola çıkarak ahlâkî bir sorunu hukukla temellendiriyorsunuz. Böylece sorun değişik bir boyut kazanmış oluyor.

Bendeniz ve belki yazınızı okuyan çok kimse sizden şu soruların cevaplarını bekliyor:

1- Bir davranışın ahlâki olabilmesi için hukuki kurala dayanması şart mıdır?

2- Hukuken suç olan fakat vicdanın onayladığı bir davranışı hukuk suç olmaktan çıkarır mı?

(Bu soru şöyle de sorulabilir: Normalde suç olan bir davranışta bulunan kişiyi vicdani gerekçeyle suçlu bulmamak o davranışı suç saymamak anlamına gelir mi?)

3- Vicdanî ve zarûrî olmak gibi genel geçer kesinliği bulunmayan göreceli gerekçelere dayanılarak genel geçer hukuk kuralı konulabilir mi?

Değerlendirmelerinizi öğrenmekten çok memnun olacağımı bildirir..."

Önce etik öğretisinden bilinen bir pasaj aktarayım:

"Felsefenin bir dalı olan ve ahlakı sistematik biçimde inceleyen etik, çeşitli soru ve sorunları sorar ve bunları inceler; birisinin belirli (spesifik) bir durumda nasıl davranması ("uygulamalı etik"), birisinin ahlaki bir durum veya görüşü nasıl kanıtlayacağı ("normatif etik") ve birisinin etik veya ahlakın kökten yapısını nasıl anlayacağı ("meta-etik") gibi. Mesela, bugün ABD'de kürtajın ahlaki açıdan izin verilebilir (caiz) olup olmadığı uygulamalı etikte tartışılan güncel meseledir.. Normatif etikteki yaygın bir soru da, kişinin birisini korumak amacıyla yalan söylemesinin ahlaki olarak savunulup savunulamayacağıdır. Meta-etik ise, "iyi"nin varlığını nasıl doğruladığımızı, her şeyin göreceli olup ahlakın da sadece birisinin tercihlerinin ifadesi olup olmadığı sorularını sorar ve inceler."

Bu ifadeden şu sonuçlar çıkıyor:

Seküler/felsefî ahlakın tanımı ve muhtevası kesin, açık ve tartışmasız değildir.

Kürtajın ahlaki meşruiyeti ve birisini korumak amacıyla yalan söylemenin ahlak kurallarına uygun olup olmadığı tartışılmaktadır.

Birinin hayatını korumak ve kurtarmak için yalan söylemek ahlaka aykırı olmazsa hırsızlık yapmak da aykırı olmaz. Tabii bunun aksini iddia etmek de mümkündür.

İslam'a gelince:

Burada hukuk, ahlak ve dini, seküler sistemlerde olduğu gibi birbirinden ayırmak mümkün değildir. Genel olarak hukuka uygun olan ahlaka ve dine de uygundur. Hukuk ahlaka aykırı bir kural oluşturmaz, ahlak da hukuka aykırı bir kuralı bünyesinde barındırmaz.

"Vicdanî ve zarûrî olmak gibi genel geçer kesinliği bulunmayan göreceli gerekçelere dayanılarak genel geçer hukuk kuralı konulabilir mi?" sorusunun cevabı şudur:

"Vicdanî" olan sübjektiftir, ama ahlaki değerlendirmelerde, objektif olan Müslüman kamu vicdanı ölçüt olabilir.

Hukuk kuralı (zaruretin suçu ve/veya cezayı ortadan kaldırması), sübjektif olan vicdana değil, onu harekete geçiren açık ve kesin o zarurete dayanmaktadır.

26.10.2007



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: