HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


En büyük tehdit

İsmet Berkan geçen cuma günkü yazısını şöyle bitirmiş: “Esasen eğer AKP 22 Temmuz'daki seçimi tek başına kazanamazsa veya düpedüz kaybederse de darbe tehlikesi atlatılır. O zaman nasıl bir demokrasimiz olur, bunu tartışmak mümkün ama en azından güncel darbe tehlikesi sona erer. Ama yok seçimi AKP kazanır ve yeniden tek başına iktidar olursa (bence hiçbir şart altında bugünkü çoğunluğunu koruyamaz) 23 Temmuz'dan başlayarak kasım sonuna kadar kılıçların çekildiği çok gergin günlerden geçeriz ve umarım Cumhurbaşkanı seçimine kadar da ulaşabiliriz. Ama ulaştığımızda da Türkiye'de demokrasi rüştünü ispat etmiş olur. Sandıktan Cumhurbaşkanı olarak kim çıkarsa çıksın bu böyle olur. Bu ülke tarihinde ilk kez, seçim yoluyla darbe tehlikesi bertaraf edilmiş, rejim üzerinde halen var olan asker gölgesi büyük ölçüde kalkmış olur.”

Sayın Berkan yazısının başında, mahut bildiriyi de “Gül'ü cumhurbaşkanı seçerseniz darbe yaparım” şeklinde anladığını ifade ediyor.

Eğer bu anlayış doğru ise ki, öyle görünüyor, Türkiye'de yaşayan, ülkesini ve milletini seven, selameti demokraside gören bütün vatandaşların tek bir tehlike (tehdit) üzerinde yoğunlaşmaları gerekiyor; yani ülkemizde -diğer bütün tehditlerden önemli olduğu için- tek tehdit “askerin siyasete karışması, darbe yaparak yönetimi ele alması, hala sıhhat ve kemaline erememiş bulunan demokrasimizi öldürmesidir”. Bu tehdidi örtmek, dikkatleri başka noktalara çekmek, insanları psikolojik olarak (korkutarak, ölümü gösterip sıtmaya razı ederek) darbeye hazırlamak için birçok korku ve tehdit icad edilmiş durumdadır. Bunların en önemli olan ikisi bölücü terör ile irticadır.

İrtica tehdidi konusunu defalarca yazdık; Türkiye'de dindarlaşma eğilimi ve faaliyetleri vardır, ama başkalarına İslam'ı dayatacak, mecbur edecek bir rejim peşinde koşan, bunun için örgütlenen ve faaliyet gösteren ciddi (korkulacak) bir oluşum mevcut değildir.

Bölücü terör konusuna gelince:

Terör bölücü olsun olmasın lanetlenmeli, üzerine gidilmeli ve yok edilmelidir; ama bunun da yolu demokrasiyi ortadan kaldırmak, askeri siyasete sokmak değildir; çünkü bu bela, terör kadar püsküllü bir beladır.

Bölücülü oluşumlar ve faaliyetler elbette tasvip edilemez. Ülkenin bir karış toprağına göz dikenlerin hadleri bildirilir. Ama meşru siyaset zemininde iş gören parti bölücülük istemediğini, milli birlik ve bütünlüğü de sağlayacak olan “hak talebinde” bulunduğunu iddia ediyor. Bu talepler içinden örtülü olarak bölücülüğe götürecek olanları varsa bunlar ortaya çıkarılır ve verilmez. Ezilmişlik, itilmişlik, ikinci sınıfa konmuşluk, bastırılmışlık duygularını besleyen haksızlıklar varsa bunlar da ortadan kaldırılır, gereken haklar verilir. Ve bütün bunlar demokrasi içinde olur; silah zoruyla, kırıp geçirmekle olmaz, olmuyor; olur gibi gözükse de ilk fırsatta olmadığı ortaya çıkıyor, çatlak daha da büyüyor, tamiri daha güç hale geliyor.

Şimdi yazının başına dönemlim: Muhalefetin dediği olursa demokrasi zedeleniyor, darbe olursa ülke altından kalkılamaz zararlara uğruyor, demokrasi işletilir, sandığa rıza gösterilirse hem demokrasi hem de ülke kazanıyor.

İyi niyetli muhalefetin de bu açık ve seçik sonucu gözden uzak tutmaması gerekiyor.

3 Haziran 2007
Pazar



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: