HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


Şirket ve Hisse Senetlerinin Zekâtı Üzerine
Şirket:
18. Asırdan sonra büyük bir hızla gelişen teknoloji karşımıza makinaları çıkarmış, makinalar da ağırı ve hafifi ile makina sanâyiini ve fabrikaları doğurmuştur. Çok eski zamanlardan beri insanların, ticaret için sermayelerini bir araya getirmelerinden doğan ticarî şirketlerin yanında, son iki asırda makina ve techizat almak, fabrika kurmak ve böylece daha büyük ölçüde üretim yapmak için sermayelerin bir araya geldiğine, sanayi şirketlerinin kurulduğuna şahid oluyoruz. Eskiden el, kol ve kafa gücüne dayanan zanâat ve üretimde âlet, techizat ve benzerine yatırılan sermaye önemli bir yekûn tutmaz iken günümüzde sermayenin tamamı veya büyük bir kısmı makina, âlet, bina ve techizattan ibaret olan yatırım, kuruluş, fabrika ve üretim vasıtaları ortaya çıkmıştır. Bu yeni durumların meşrûiyet ve şer'î (dinî) yükümlülükleri üzerine eğilen muâsır İslâm âlimleri bu arada şirketlerin ve bunlara ortak kimselerin elinde bulunan hisse senedlerinin zekâtını da araştırma konusu yapmışlardır.
Elinde ortaklık (hisse) senedleri bulunan hakiki şahıslar ve ferdlerden önce zekât mükellefiyeti açısından şirketlerin durumunu incelememiz gerekecektir. Zekât mükellefiyeti bakımından ticârî şirket ve sınâî şirket ne demektir? Bu iki nevi şirketin zekât mükellefiyetleri farklı mıdır? Sınâî şirketlerin büyük yekûn tutan sâbit sermayeleri zekâttan muaf mıdır? Bu takdirde büyük rakkamlarla ifade edilebilecek servetler zekât dışı kalmış olmaz mı? İşte bu suallere cevap aramadan ferdlerin durumuna geçmek uygun olmayacaktır.

Zekât mükellefiyeti bakımından şirketler:
Uygulama pratiği ve hesap kolaylığı bakımından sabit ve hareketli sermayenin nisbetine göre şirketleri sınâî ve ticârî kısımlarına ayırarak: Sermayesinin yarıdan fazlası bina, âlet, makina ve techizata yatırılmış olanlara "sınâî", sermayesinin azı sabit tesislere yatırılmış olup çoğu hareketli olan, devamlı mal ile nakid vb. arasında yer değiştiren şirketlere de "ticarî" diyeceğiz. Bu ayırım tamamen zekât yükümlülüğü bakımından kolaylık sağladığı için tercih edilmiş olup, ekonomik ve ticârî teâmül ve terminoloji gözönüne alınmamıştır. Buna göre sermayesinin çoğu otel, motel ve taşıma vasıtalarına yatırılmış bulunan bir turizm şirketi de "sınâî" mutâlâa edilmiş olacaktır. Bu farklı isimlendirmenin mevzûumuz bakımından önemi yoktur.
Ticârî şirketlerin sermayeleri büyük ölçüde hareketli olup alıp satma sûretiyle kazanç sağladıklarına göre zekâta tâbi olacaklarında şüphe yoktur. Bu şirketin zekât matrahı olan malvarlıkları, hareketli sermayeleri ile kazançlarının toplamı olup ödenecek miktar %2,5'tur. Ülke içinde veya ülkeler arasında ticaret yapmak için kurulmuş bir şirketi örnek olarak alırsak, bu şirket büro, sabit malzeme, vasıta vb. için yatırılmış sermaye dışında kalan sermayesi (hareketli sermaye) ile yıllık kazancını hesap edecek ve ortaya çıkan meblağın %2,5'unu zekât olarak ödeyecektir.
Sermayesinin çoğu otel, gemi, otobüs, uçak, fabrika, makina gibi sabit olan ve üretime, kazanca vasıta teşkil eden şeylere yatırılmış bulunan şirketlere gelince (ki biz bunlara sınâî ismini vermiştik) "bunların yalnızca yıllık kazançları zekâta tâbidir" dediğimiz takdirde çok büyük rakkamlara varan servetler zekât dışı bırakılacak, ticâri şirketlere haksızlık edilmiş olacak, fukaranın aleyhine bir uygulama ortaya çıkacaktır. On milyonla ticaret yapan bir şirkete, meselâ iki milyon da kârını ekleyerek 12 milyonun %2,5'u üzerinden 300 bin lira zekât düşerken, on milyonluk bir vâsıta ile yılda iki milyon kazanan bir kimseye yalnızca kazancının yüzde iki buçuğu olan 50 bin lira ödetmek makul ve meşrû görünmemektedir. İşte bu durumu gözönüne alan muâsır İslâm bilginleri sınâî şirket ve kuruluşları, eski uygulama içinde "mülk veya kiralanmış arâziden elde edilen mahsûl ile, kiraya verilen zînetten elde edilen gelire" benzetmiş ve buna göre üretim masrafı ve amortisman bedeli çıkarıldıktan sonra elde edilen sâfi kazancın onda biri veya gayr-ı sâfî kazancın yirmide biri zekât olarak ödenir demişlerdir. Tâbiî bu görüşün karşısında iki görüş daha vardır; bunlardan birisi yukarıda çürüttüğümüz "yalnız kârı ve kazancı yüzde ikibuçuk üzerinden zekâta tâbidir" görüşüdür. Diğeri de "hem sâbit sermaye, hem de kazancı yüzde ikibuçuk üzerinden zekâta tâbidir" görüşüdür. Bu ikinci görüş de hem şer'î dayanağı bulunmadığı (çünkü sâbit sermaye nâmî mal sayılamaz) ve hem de mükellefe ağır yük getirdiği için zayıf kalmaktadır. Katıldığımız görüşe gelince: Buna göre on milyon sâbit sermaye ile iş yapan bir sınâî şirket yılda iki milyon kazanmış ise sâfî kazançtan 1/10, gayr-i sâfîden ödemesi halinde ise 1/20 zekât ödeyecek; bu durumda 10 milyonluk sâbit sermaye zekâta tâbi olmazken, bunun getirdiği iki milyonluk kazanç kırkta bir üzerinden değil, onda veya yirmide bir üzerinden zekâta tâbi olacaktır. Gayr-ı sâfîden daha az ödenmesi, masrafın düşülmemesi ve matrahın büyük olmasından ileri gelmektedir.

Zekâtı şirketin ödemesi ve nisâb:
Nisâbın yâni zekâtla yükümlü olabilmek için kişinin mülkiyetinde bulunması gereken asgarî servet ve sermayenin hesaplanması ve zekâtın ödeme şekli bakımından önemli olan bir husus da şirketi bir hükmî şahsiyet olarak değerlendirmenin mümkün olup olmaması meselesidir. Hükmî şahsiyet bugünkü mefhumu ve müessese hüviyetiyle oldukça yenidir. Bu sebeple de İslâm hukuku ile iştigal edenler "hükmî şahsiyet"in tanınması, hak ve borçlarda taraf olması meselesini tartışmışlardır. Bizim mevzûumuz olan zekât açısından meseleye bakılınca İmam Şâfiî'nin "ortak malın nisâbında ortakların herbirine düşen miktarın değil, hisseler toplamının esas alınacağı" şeklindeki ictihadı, şirketin zekât mükellefi bir hükmî şahsiyet olarak değerlendirilmesine müsait bulunmaktadır. Şâfiî'ye göre yirmişer koyunu olan iki kişi ayrı ayrı zekât mükellefi olmadıkları halde, koyunlarını birleştirir, ortaklık kurarlarsa şirketin malvarlığı kırk koyun olacağı için bir koyunu zekât olarak ödemeleri gerekecektir. Nevevî gibi Şâfiî fukahâsının açıklamalarından, bu hükmün yalnızca hayvan ortaklığına mahsus bulunmadığı anlaşılmaktadır. İşte buradan hareketle "bir şirketin ortakları, mâlik oldukları hisseler bakımından zekât mükellefi olmasalar dahi şirket sermayesi nisâba ulaşıyorsa, şirket zekât mükellefidir" demek mümkündür. Ancak bu takdirde karşımıza bazı problemler çıkmaktadır:
1. Lâik ülkelerde şirketin bütün ortakları zekât ödenmesi kararına katılmayabilirler. Veya ortaklar arasında gayr-i müslimler bulunabilir. Buna rağmen zekâtı şirket ödeyecekse ödemeye razı olmayanların veya gayr-i müslimlerin hissesine düşen miktar ayırılarak gerisini ödemek mümkündür.
2. Şirketin bazı ortakları fakir ve dar gelirli olmaları sebebiyle zekât alabilecek kimseler olduğu halde şirket vasıtasıyle zekât mükellefi olmakta ve zekât ödemektedirler.
Bu da bir gerçek olmakla beraber, böyle ortakların tesbit edilmesi, ödenecek zekâtın bir miktarı ayrılarak bu ortaklara ödenmesi, probleme çözüm olabilecektir.

Zekâtı ortakların ödemeleri:
Şirketi zekât mükellefi bir hükmî şahsiyet olarak kabul etmemek, şartları, şirketin zekâtı ödemesine uygun ve müsâit bulmamak gibi sebeplerle zekâtı her ortağın bizzat kendisinin ödemesi yoluna gidildiği takdirde önümüze çıkan meseleleri çözüm teklifleriyle beraber şöylece sıralayabiliriz:

1. Nisâbın hesaplanması:
Ortağın hissesi, yıllık kazancı ve diğer zekâta tâbi malların toplamı nisâbı buluyorsa (meselâ 85 gram altının TL. olarak karşılığı olan bir meblağa ulaşıyorsa) zekât ile mükellef olacaktır.
Hisseler senedlerle tevsik ve ortaklara tevzî edilmiş ise bu hisse senetlerinin değerlerini tesbit mevzûunda iki yoldan yürünmüştür:
a) M. Ebû Zehra, Abdurrahman Hasen, Hallâf gibi bazı İslâm bilginlerine göre bu senedler borsada alınıp satılan menkul kıymetlerdir. Bu sebeple onların üzerinde yazılı bulunan değerler (nominal değerler) değil, piyasa ve borsada alınıp satılan değerler muteberdir; nisâbın hesaplanmasında bu değerler esas alınacaktır.
b) Diğer bazı bilginlere göre senetlerin borsadaki değeri değil, nominal değerleri esas alınacak, aynı zamanda hissenin, sınâî şirkete mi, ticârî şirkete mi ait olduğu gözönünde bulundurulacaktır:
Şirket ticârî ise sermayenin büyük bir kısmı ticârî mal ve nakit halindedir. Bu sermayenin yıllık kazancı tezvî edilirse eldeki hisse senedinin nominal değerine eklenerek nisâba girecek, tevzî edilmemesi halinde ise sermaye arttırılmış ve nominal değer (ek hisse senetleriyle) büyümüş gibi olacaktır. Şirketin sınâî olması hailnde ise tevzî edilen kârdan ödenecek zekât miktarı (nisbeti) daha büyük olacaktır.

2. Ödenecek miktar:
Şirketin ticârî veya sınâi oluşuna göre ödenecek miktarın değiştiğine yukarıda işaret etmiştik. Buna göre elinde ticârî şirket hisse senedi olanlar yıl sonunda senedin nominal değerine kârı eklemek suretiyle matrahı bulacak ve bunun %2,5'unu zekât olarak ödeyeceklerdir. Sınâî şirket hisse senetlerine sahip olanlar ise yalnızca yıllık kazancın, sâfî olduğu için onda birini zekât olarak ödeyecektir.
Senetleri ait oldukları şirketin nev'ine göre değerlendirmeyip, menkul kıymetler borsasında alıp satılan mal gibi telâkki edenlere göre ise -hisse senedinin cinsine bakılmaksızın- borsadaki değerleri ile yıllık kârı toplamının yüzde ikibuçuğu zekât olarak ödenecektir. Bu iki yoldan birini seçmek ve uygulamak mükellefe aittir; çünkü bu seçimde çeşitli şartlar ve faktörlerin tesiri olacaktır.
Durum ne olursa olsun aynı malvarlığından dolayı hem şirketin, hem de ortakların ayrı ayrı zekât ödemeleri (aynı maldan çift zekât ödemesi) gibi bir sonucun ortaya çıkması önlenecektir. Çünkü bir malı, aynı yıl içinde aynı sebeple iki defa vergilendirmek İslâm'ın, asırlarca önce menettiği bir uygulamadır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: