HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


SORULAR-CEVAPLAR

Soru: Hastalık ve âfetlerin manevî sebepleri var mıdır?
Cevap:
Bazı zamanlarda ortaya çıkan, uzun zaman çaresi bulunamayan, binlerce insanı telef eden hastlalıkların şüphesiz maddî sebepleri ve âmilleri vardır. Ancak bu sebepler ve âmillerin ortamı daha önce de mevcut olduğu halde neden hastalık o zaman değil de bu zaman ortaya çıkmıştır? Atmosferde daima yağmur oluşturma kabiliyeti vardır; buhar, yukarıda ısı farkı, yoğunlaşma ve yağmur her zaman olabilir, fakat yağmur her zaman olmuyor da bazı zamanlarda, bazı yerlerde oluyor; bazen ip çekercesine iki bölge birbirinden ayrılıyor. Bunları tesadüfe bağlayanların, tesadüf denilen o harikulâde varlığı izâh etmeleri gerekir! Bunların da kanun ve sebepleri vardır diyenlerin bu sebeplilik zincirinin yapıcısı üzerine düşünmeleri icab eder. Allah'ın varlığına iman edenlere göre ise hem rahmetin, hem de cezanın maddî, tabiî sebepleri, âmilleri yanında ve üstünde manevî sebepleri de vardır. Nimetin sebepleri duâlardır, ibâdetlerdir, iyiliklerdir, fakir fukaraya yardımdır; cezanın sebepleri küfrân-ı nimetler (nankörlükler), isyanlar, israf ve savurganlıklar, fitne, fesat ve çeşitli günahlardır.
Başta AIDS olmak üzere tıbbın henüz çaresini ve devasını bulamadığı bir takım hastalıklar vardır. Allah Teâlâ bunları, kulların hata, isyan ve günahları sebebiyle bir ceza olarak vermiş ise ancak O'nun iradesi ile ve ceza yerini bulduktan sonra -yahut rahmetin galebesi ile afvettikten sonra- bu hastalıkların çaresi bulunacak ve belâ kalkacaktır. "Küçük dağları ben yarattım" diyenler, "Bilim çağında bilinmeyen, üstesinden gelinmeyen birşey yoktur" iddiâsında bulunanlar bu gibi olaylardan ve bu çaresizlikten ibret almalı, yola gelmelidirler; zaten Allah Teâlâ'nın dünyada bu gibi cezaları vermesi de bu maksadı hâsıl etmek içindir.
Bir önceki maddede temas edildiği üzere gerek bu nevi hastalıklar ve gerekse başka neviden felâketler ve belâlar Allah'ın insanlar için çok değerli uyarılarıdır ve O'nun sonsuz rahmetinin eserleridir. Bu uyarıları alan ve algılayan insanlar derlenip toparlanır, içinde bulundukları günah ve isyan batağından çıkar, ilâhî irşâdın ışığında doğru yolu bulurlar. Uyarılara kulak asmayan, bunları tabiat olayları ve tesadüfün eserleri olarak değerlendiren, "niçin ben!" diye isyan eden, bataklığın dibinde mutluluk ve kurtuluş arayanlar ise Allah Teâlâ tarafından bir müddet daha serbest bırakılırlar, imtihanları devam eder, sonunda ebedî cezanın dönülmez yoluna girerler.
Başta bütün çeşitleri ile fuhuş ve müstehcenlik bulunmak üzere çeşitli günahların, azgınlık ve sapkınlıkların, zulümlerin, fitne, fesat, israf ve taşkınlıkların hem çaresi bulunmaz hastalıklara, hem tabiatın kirlenmesine, hem de doğal dengenin bozulmasına sebep teşkil ettiğini açıkça ifade buyuran birçok âyetten ikisini burada hatırlamakta fayda görüyorum:
"İnsanların kendi elleriyle (iradeleriyle) yapıp ettikleri sebebiyle, belki (yanlış yoldan) geri dönerler diye yaptıklarının bir kısmının acı sonucunu onlara tattırmak için denizde ve karada fesat (bozulma, bozukluk) ortaya çıktı." (Rûm: 30/41)
"Zulmetmeleri sebebiyle gökten üzerlerine ricz (pislik, cezâ....) gönderdik." (A'râf: 7/162)
Bu iki âyet genel olarak insanların günahlarının, kötülüklerinin çeşitli cezalara, hastalıklara, felâketlere sebep teşkil ettiğini açıkça ifade etmektedir. Özel olarak fuhuş günahının nasıl bir ilâhî cezaya sebep olduğunu Hz. Lût'un günahkâr kavminin macerâsını anlatan Neml sûresinden öğreniyoruz: Hz. Lût kavmine öğüt vermiş, bu çirkin âdeti terketmelerini, tevbe edip doğru yola gelmelerini istemişti, ona karşı çıkmaları ve inananlar ile birlikte kendisini sürgüne göndermeye kalkışmaları üzerine Allah Teâlâ onları cezalandırdı ve bu cezayı Kitâbında şu şekilde ifade buyurdu: "Onların üzerine bir nevi yağmur indirdik, önceden uyarılanların (bu) yağmuru çok yaman oldu." (Neml: 27/58).
Gökten indirilen yağmur genellikle rahmet olurken bazen yaygın fuhşun cezası da olmaktadır. Bu ceza yağmur ve tûfan olabileceği gibi yağmurla, rüzgârla gelen, uygun ortamda üreyen virüsler, mikroplar, hastalıklar ve zararlı kimyevî maddeler de olabilmektedir.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: