HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


H- Şefâat ve tevessül:
Bir kimsenin diğerinden yardım dilemesi vâsıtasız ve vâsıtalı olmak üzere ikiye ayrılır. Birincisi (vâsıtasız olanı) çaresizlik ve sıkışma halinde olursa "istiğase: imdat isteme", normal durumda olursa "istiâne: yardım isteme" diye ifâde edilir. Kulun gücü yeteceği işte ondan yardım ve imdat dilemek caizdir; bu durumda da asıl yardımın, Allah'tan olduğunu, kulun vâsıta bulunduğunu bilmek gerekir. Kulun gücü ve irâdesi içinde olmayan şeyleri ondan istemek caiz değildir; yaratma, hidâyet, şifâ gibi.20
Allah'tan istenecek birşeye kulu aracı ve vâsıta yapmak "şefâat" ve "tevessül" kelimeleriyle ifade edilir.

1. Şefâat:
Kur'ân-ı Kerîm'de, Allah'ın izni ve rızâsı olmadan hiçbir kimsenin, O'nun nezdinde şefâat edemeyeceği ifade buyrulmuştur. (el-Bakara: 2/255, Tâhâ; 20/100; el-Enbiyâ: 21/28).
Sahih hadisler kıyâmet günü, Şefi'u'l-ümem (s.a.v.) Efendimizin, Allah'ın izni ile şefâat edeceğini bildirmektedir.
Bu âyet ve hadisler karşısında ümmet şefâati ittifakla kabul etmiş, ancak mefhumunda farklı görüşler getirmişlerdir.
Bilindiği üzere halk arasında şefâat, araya ricacı koyarak bir kimsenin diğerine, yapamayacağını yaptırmak, yapacağını yaptırmamak istemesi mânasında kullanılır.
Allah'ın hüküm ve kararı âdil ve kesindir. Onun hakkında, bu mânada bir "şefâat haktır, Allah Teâlâ'nın, kıyâmet gününde bazı kullarına tanıyacağı bir meziyettir, imtiyazdır; ancak "mâna ve mahiyetini biz bilemeyiz" demişlerdir.
Sonrakiler ise şefâate: "Allah nezdinde yapılacak şefâat, Zât-ı Kerim'inin kabul buyuracağı bir duâdır" mânasını vermiş, bu anlayışı benimsemişlerdir.21

2. Tevessül:
Tevessül, aracı (vesile) kılmak mânasında olup, aracı kılınanın amel veya şahıs olması bakımından ikiye ayrılır:

a) Amel ile tevessül:
Bir kimse, iyi bir amelini ortaya koyarak, bunu aracı kılarak Allah Teâlâ'dan dilekte bulunabilir.
"Ey imân edenler! Allah'tan sakının, O'na ulaşmaya yol (vesile) arayın, yolunda cihad edin ki kurtulasınız..." (el-Mâide: 5/35) âyetinin şahıs ile tevessül mânasında ihtilâf edilmiş olmakla berâber, amel ile tevessül mâna ve hükmünde ittifak edilmiştir.
Bu nevi tevessülün Sünnet'te de delil ve örnekleri vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in anlattığına göre üç kişinin sığındığı bir mağaranın ağzını büyük bir kaya kapatmıştı. Her biri en iyi amelini vesile kılarak Allah'a duâ etmeye karar verdiler. Birincisi ana ve babasına itâati, ikincisi Allah korkusu ve iffeti, üçüncüsü kul hakkına riâyeti ile alâkalı en seçkin amellerini vesile kılarak yalvardılar ve Allah tarafından kayanın, mağara ağzından çekilmesi ile kurtuldular.22

b) Şahısla tevessül:
Araya, Allah'ın sevdiği bilinen veya sanılan bir kulu konularak taleb üç nevidir.
Birincisi: Şefâat mânasında tevessüldür; yâni araya konan şahıs, isteyen nâmına duâ eder, talepte bulunur. Hz. Ömer (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)'in amcası Abbas ile tevessül ederek: "Ya Rabbi, kuraklık içinde kalınca Peygamberimiz ile sana tevessül ederdik, bize yağmur verirdin; şimdi de O'nun amcası ile tevessül ediyoruz, bizi suya kavuştur" derdi ve yağmur yağardı23 Burada tevessül Hz. Abbas'ın onlar için duâ etmesi, onların da bu duâya katılmaları şeklinde olmaktadır.
Bu sağlam rivâyetler sebebiyle mezkûr tevessül, ulemâ-nın ekseriyetince benimsenmiştir.
İkincisi: Vesile kılınan şahsın, Allah nezdindeki değerine dayanarak tevessüldür. Eğer bu şahıs Habib-i Hüdâ (s.a.v.) ise ekseriyet bunu da caiz görmüştür.
Birisi Peygamberimiz (s.a.v.)'e gelerek "Ya Rasûlallah! Gözlerim kapandı, benim için Allah'a duâ buyur" dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurdu: "Abdest al, iki rek'at namaz kıl, sonra da şöyle de: Allah'ım, Peygamberin Muhammed ile sana yönelerek yalvarıyorum. Ey Muhammed, gözümün açılması için senin şefâatçi olmanı istiyorum; Allah'ım onun, hakkımdaki şefâatini kabul buyur." ve ekledi: "Bir ihtiyacın olduğunda hep aynısını yap."
Bunun üzerine adamın gözü açıldı.24
Vesile kılınan Peygamberimiz'den başka birisi ise bâzı âlimler bunu da caiz görmüş, bâzıları görmemişlerdir.
Üçüncüsü: Vefât etmiş bir kimse ile ikinci mânada tevessüldür. Bu tevessül çeşidi de tasavvuf erbâbı ile birçok ulemâ tarafından caiz görülmüştür. İbn-İ Teymiyye ve taraftarları ise duâ mânalı şefâat dışında kalan tevessül nevilerini caiz görmemişlerdir.25
Başı oldukça kavgalı olan tevessül meselesinde titizlik gösterilen nokta tevhid inancının korunmasıdır. Bilindiği gibi duâ bir ibâdettir ve ibâdet ancak Allah'a yapılır; yardım da -vâsıtalı ve vâsıtasız- yalnız Allah'tan gelir: "Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz" (Fâtiha). Tevessülü caiz görenler ise tevessül edenin şirk koşmadığını, bunun tevhid inancına aykırı olmadığını söylemişlerdir.
Uygulamada her tevessül edenin şirk koştuğu iddiâ edilemez. Her üç nevi tevessülü, üsûlünce kullanan, istediğini Allah'tan isteyen, yardımı O'ndan bekleyen; ancak kendi aczini, kusurunu, günâhını bildiği için bir Allah sevgilisini araya koyan, onun hatırı için isteyen kimseye "sen şirk koştun, haram işledin" denemez.
Ancak türbelerin etrafında toplanan, dede ve tekkelere kurbanlar kesen, adaklar adayan, ellerini kaldırarak, ölülerden medet, imdât, şifâ... bekleyen kimselerin hatalı hareket ettikleri, imanlarını tehlikeye düşürdükleri bir gerçektir; onlara yolun doğrusunu göstermek mürşidlerin görevidir.



20. A. Mahfûz, ag. esr, s. 196 vd.
21. Aynı eser, s. 197-198
22. Buhârî, K. el-Enbiyâ, 53; Müslim, K. ez-Zikr, 100.
23. Buhârî, K. el-İstıska, 3; K. Fedâili's-sahâbe, 11.
24. Tirmizî, K. ed-Da'avât, 118; İbn Mâce, K. el-İkâmeh, 189; Ahmed, Müsned, 4/138.
25. A. Mahfûz ag. esr, s. 199-204. Tevessül hakkında İbn Teymiyye taraftarlarının görüşü için bk. İbn el-Âlûsî, Cilâu'l-Ayneyn, Kahire, 1961, s. 432-505; M. Ebu Zehra, İbn Teymiyye, Kâhire, 1958, s. 320 vd.; karşı görüş için bak. es Sübki, Şifâu's-sekâm, Kahire 1318, s. 133-149; M. Zâhid el-Kevserî, Muhikku't-tekavvül, Kahire 1369.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: