Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git
(Google Arama ile sayfaya gelenlere not: Yazılarda sorun varsa tarayıcınızda adresimize dokunup GiT veya ENTERe basın. Veya sayfalarımızı sadece site üzerindeki bağlantıları kullanarak dolaşın. Sorun Google kaynaklı.)
|
Hâricî Hukuk (Devletler Hukuku)
İslâm Hukuku bu sahada şu prensipleri getirmiştir:
1. Bazı din ve milletlerde mevcut üstün ırk ve seçkin millet nazariyesinin aksine, insan hakları mevzuunda bütün milletler eşittir.
2. İslâm devletleri ile diğer devletler arasındaki ilişki ve işlemler, gerek harb ve gerekse sulh hallerinde adalet esasına dayanmalıdır. Sulh halinde devletler ve raiyyelerinin tüm müketeseb haklarına saygı gösterilir. Savaş halinde, düşmanın kötülüğünü defedecek tedbir ve fiil sınırını aşmak caiz değildir. Düşman ölülerini kesip biçmek, esirlerine işkence etmek, işkence ile öldürmek, savaş zarureti bulunmaksızın meyve ağaçlarını imha etmek, yemek veya savaş zarureti olmaksızın hayvanlarını öldürmek, kilise ve mabedlerine kapanmış din adamlarını incitmek, silah taşımaktan aciz kadın, çocuk, yaşlı ve hastalara eziyet etmek caiz değilidr.
Bütün bunların dayanağı şu ayettir: "Biz insanları mükerrem (saygıya lâyık) kıldık. Onları yarattıklarımızın çoğuna -gerçekten- üstün tuttuk."12 İslâm'ın benimsediği nazariyeye göre insan, insan olduğu için saygıya layıktır. Savaş eziyet etmek için değil, eziyeti defetmek için -zarurî olarak- meşru kılınmıştır; zaruretler de kendi sınırlarını aşmamalıdır.13
İlk halife Hz. Ebû-Bekr'in, Üsâme ordusunu hazırlayıp yola çıkarırken verdiği öğütlerinde, konuya ait büyük ve geniş kapsamlı sözleri vardır.14
3. İslâm devleti ile diğerleri arasındaki anlaşmalara saygı gösterilir. Fertler arasındaki akitler gibi bunlar da bağlayıcıdır; iyi niyetle yerine getirilmesi ve ahde vefa gösterilmesi gereklidir. Resulullah ve halifeleri bir çok anlaşmalar yapmış, karşı taraf ihlâl etmedikçe de Müslümanlar tarafından bunlara tam bir hüsnüniyetle riayet edilmiştir.
4. Haber verip ikaz etmeden savaş caiz değildir. Emevî halifesi Ömer b. Abdilaziz ile Semerkand'dan gelen heyet arasındaki hâdise malumdur. Heyet İslâm ordusunun komutanını şikayete gelmişti, halife onlara bir kadı tayin etti, kadı komutanı muhâkeme etti ve neticede ordunun Semerkand'dan çıkmasına hükmetti. (Bak. el-Belâzürî, Semerkand'in fethi bahsi.)
5. Misilleme hareketi, İslâmî esaslara aykırı olmamak şartıyla caizdir. İşte bu esasa binaen İmam el-Evzâ'î (ikinci asırda yaşamış büyük İslâm müctehidlerinden biridir.) Bizans'ın, Müslümanlarla yaptığı bir muâhedeyi bozması üzerine -muâhedeye riayetlerini temin maksadıyla- kendilerinden alınmış olan rehinelerin katledilmesine cevaz vermemiştir. el-Evzâ'î'nin bu fetvasındaki dayanağı, "bir kimsenin suçundan dolayı başkasının cezalandırılmasını meneden" Kur'ân âyetidir.15
İslâm Hukuk nizâmının hâricî hukuk bölümünde, mezkûr esasların çevresinde -fıkıh kitaplarının özel bablarına dağılmış bulunan- çok geniş ve teferruatlı bir hukuk dalı doğmuştur.16
Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git
|