HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


7. Sigorta Primleri Karşılığında Verilen Şeyin Güvenlikten İbâret olması:
Tebliğimde "Sigorta akdinde ödenen karşılıklar, akitle birlikte gerçekleşmektedir; zannedildiği gibi ğarar kabilinden ve ihtimâle bağlı değildir; sigorta primine karşı verilen şey, sigortalının kavuştuğu güvenliktir, teminattır, huzurdur" demiştim; Profesör bunu da tenkit ederek soruyor: "Bu güvenlik de nedir, nasıl karşılık olabilir?"
Üstad, bekçi tutma akdini "şer'an güvenlik ve teminat için bir bedel vermenin câiz olduğuna" delîl getirmemi de tenkit ederek şöyle diyor: "Bekçi tutma akdinde, akde mevzû teşkil eden bir iş vardır: "Bekçilik". Bu, güvenlik değil, belli bir iş üzerine yapılmış kiralama (hizmet) akdidir."
Cevap: Bekçi tutma akdinin bir iş üzerine yapıldığını ben de kabûl ediyorum. Fakat tebliğimde de kısaca işâret ettiğim gibi, şahısların tutulmaları ve kiralanmalarına mevzû teşkil eden her nevi işin meydana getirdiği, kiralayanın maksudu olan, ona fayda getiren elle tutulur neticesi, eseri vardır; işi veren ücreti bunun için verir. Ekmek pişirmek için tutulan ekmekçinin işi, ağaç işlerini yapmak için tutulan marangozun işi böyledir. Hattâ fukahânın, "taşıdığı mal üzerinde işinin bir eseri yoktur" dedikleri hammalın işinin bile, taşıdığı mal dışında, kiralayan için faydalı olan "malın yerini değiştirmekten ibaret" bir eseri, bir neticesi vardır.
Bütün akitler gâye ve neticelerine göre meşru olur. İmdi bekçilik akdinin gâyesi ve bekçinin işinden hâsıl olan eser, netice nedir? Cevap açıktır; beklenen malın, tecavüz, hırsızlık, itlâf, sabotaj gibi tehlikelerden, bu bekçilik sâyesinde masun olacağına inanan mal sahibinin, huzur ve güven duygusudur; yoksa bekçinin işi beklenen şeyin değerini arttıracak bir tesir veya onun fiyatını arttıracak bir yer değiştirme... durumu meydana getirmiş değildir.
İşte bu, tehlikelerden emîn olmanın, güvenliğin, bir bedel karşılığında talep edilebileceğini, bunun şer'an câiz olduğunu göstermektedir; çünkü şer'î kaideler arasında "işler maksatlara göredir", "akitlerde mânâ ve maksatlara bakılır" esasları vardır. (Mecelle, madde: 2,3).
İşte benim, bekçilik akdini delîl getirmekten maksadım budur. Yoksa ben, bekçinin yaptığı bir iş yoktur demedim. Bu cevapla getirdiğim delîlin sağlamlık ve geçerliği anlaşılmış olacaktır.
Bu ilmî münâkaşada ileri sürülen noktalara verdiğim cevapları bitirirken, dikkatleri şu husûslara çekmekte fayda görüyorum:
İlk imam fâkihlerimiz, kır ve köylerde yaşayan kimselerin uzak kalmaları ve kaçınmaları güç olduğu için (umûmî belvâ sebebiyle) davar, sığır gibi, hayvanların dışkılarının temiz olduğuna fetvâ vermişler; onları güçlük içinde bırakmamak ve kolaylık sağlamak için, bu nevi dışkının necâset vasfının affedileceğini bildirmişlerdir. Hânefî mezhebine ait kitapların, tahâret bölümünde, İmam Muhammed'den naklen açıklandığı gibi, bu nesne aslında şer'an pis olmasına rağmen, açık kuyu ve göllerini bundan korumak güç olduğu için bu fetvâyı vermişlerdir.
Dînin müsamaha ve müsâadesinden bu aydınlık ve hayırlı ölçüleri getiren mezkûr imam fâkihlerimiz, şu asrımızda yaşasalardı, insanların hayatî menfâat ve zarûretlerinin ne ölçüde sigorta sistemine bağlı olduğuna görseydiler, birçok nevileri önceki asırlarda bulunmayıp, bu asırda doğan ve sigorta nizâmı olmazsa fertlerin varlığını silip süpürecek olan tehlike, felâket ve kazâları müşâhede etselerdi, sonra da bu yeni sigorta akdini emreden veya yasaklayan bir nassın bulunmadığını görselerdi, ona karşı durum ve tutumları ne olurdu? Onlar ki güçlüğü defetmek için köylerde, belli hayvan terslerinin temiz olduğuna fetvâ vermişlerdi.
Büyük âlim, Prof. M. Ebû-Zehra'nın tenkit ve düşünceleri üzerine bu cevaplarla iktifâ ediyorum. Çünkü onun dışında kalan muhterem âlimlerin muhtelif tenkit ve düşünceleri, bu çerçeve içinde dolaşıyor, dışına çıkmıyordu. Prof. Ebû-Zehra'nın îtirazlarına cevabım aynı zamanda onlara da cevaptır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: