HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler | Tarihe Göre: Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

DEVLET, HUKUK HAKLAR ve ÖDEVLER

AİHM ve Demokrasi

Yozlaşan ahlak, ekonomi, çevre, genel olarak insan hakları, demokratikleşme, siyasi ve ekonomik olarak gelişmek ve güçlenmek için başka ülkelerle yapılacak işbirlikleri veya bloklaşmalar gibi konular elbette önemlidir, ama bu ülkede yaşayan müslüman sünnî çoğunluk için din eğitimi ve başörtüsü ile ilgili problemler (bunlara karşı olan farklıların özenle oluşturup kangren haline getirdikleri problemler) asla göz ardı edilemezler, unutulamazlar, çözülmeden "çözülmüştür" denilerek rafa kaldırılamazlar. Başkalarına göre bu konular önemsiz olabilir, artık gına gelmiş de olabilir, "ülkenin bunca derdi ve işi var iken yine mi..." kabilinden tepki konusu da yapılabilir, ama ateşin düştüğü yerdeki insanlar için durum hiç de böyle değildir, yangın devam etmektedir, tahribat çekilemez boyutlara doğru ilerlemektedir. İşte bu sebeple, başörtüsüne ve din eğitimine (İmam Hatip Okullarına ve genel olarak din eğitimine) müslümanları tatmin edecek bir çözüm getirilinceye kadar gerekirse her yazımda bu iki konuya temas edeceğim. Vicdanım, inancım, aldığım binlerce mektup ve mesaj beni bu davranışa sevk ediyor.
Bu yazıda değerli insan ve genç bilim adamı Nuray Mert'in bir yazısından (Radikal, 8-7-2004) genişçe bir iktibas yapmak istiyorum. Sayın Mert yazısının önceki kısmında Avrupa'nın, müslümanları oryantalist bakışla değerlendirerek farklı muamele yaptığına, örtünme konusunda insan haklarını, buna karşı olanlar lehine işleterek müslümanlara haksızlık ettiğine isabetle parmak bastıktan sonra şunları yazıyor:
"...Türkiye'ye dönersek, en tuhafı ve çirkini, AİHM'nin kararından dolayı AKP hükümeti köşeye sıkıştı diye zil takıp oynamak. Bunda hiç kimse açısından sevinilecek bir şey yok, öncelikle bu, sorunu çözmeye değil, çıkmaz bir sokağa sokmaya yarayan bir karar. İkincisi, AB yolunda kararlı adımlarla ilerliyor diye bu kadar desteklenen bir hükümetin bu yolda başını duvara vurması neden bu kadar sevindirici olsun anlaşılır gibi değil. Güya, demokrasinin standarlarını AİHM belirliyor ve onun kararı olduktan sonra, başörtüsüne karşı olanlar, artık top vursa yıkılmayacak, başörtüsü konusundaki iddialar batıl oldu! Hiç de değil, ne AİHM demokrasinin tartışılmaz standartlar enstitüsü, ne bir kararla toplumun bir kesimini ve taleplerini yok saymak mümkün ve meşru. Bu karar, ne AKP'yi, ne başörtüsü ile toplumsal hayata katılma talebinde olanları köşeye falan sıkıştırmamalı, bu kararın köşeye sıkıştırdığı tek şey; Avrupa demokrasileri ve onların kendilerine ilişkin iddiaları. Politik, diplomatik olarak köşeye sıkışmak başka, ilkesel olarak köşeye sıkışmak, çifte standarda düşmek başka. Birincisi, konjonktürel ve pratik bir sorun, ikincisi ilkesel ve saygınlığa ilişkin bir sorun. Ve önemli olan ikincisinde dara düşmemek, köşeye sıkışmamak."
AİHM aksine karar verseydi bizim sosyal mühendisler mahkemeyi karalar, ona karşı hürriyet ve bağımsızlık şarkıları söylemeye başlarlardı. Mahkeme işlerine gelen bir karar verince ona sarılıyor, lafı "artık bu konu kapanmıştır, kaderinize küsün" demeye getiriyorlar.
Aklını ve vicdanını paraya veya ideolojiye rehin vermemiş her münevverin sayın Mert gibi düşünmesi gerekiyor, ama ne çare ki "fikri, vicdanı ve irfanı hür" insan bulmak gittikçe güçleşiyor.
AB'de başörtüsü konusunda farklı uygulamalar var. Mahkeme de kararında Türkiye'nin -ona bir şekilde yansıtılan- özel şartlarını göz önüne alıyor. Türkiye özel (antidemokratik) şartlarını ıslah ederse buna mahkemenin ve AB'nin bir diyeceği olmaz. Türkiye din özgürlüğü konusunda çifte standart uygulamazsa, laikliği -gerekmediği halde- özgürlüğe karşı kullanmazsa AB'nin buna da bir diyeceği olmaz, olursa pazarlık yapılır ve kırmızı çizgilerimiz korunur.
Bizim Peygamberimiz, kendisiyle yapılan bir pazarlıkta şöyle demişti: "Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz teklifinizi kabul etmem; ya inancıma uygun yaşarım ya da bu yolda ölürüm."


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler | Tarihe Göre: Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: