HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


Bu Kadarına da Pes Doğrusu!
28 Şubat tedbirlerini ve bu cümleden olarak başörtüsüne karşı yürütülen mücadeleyi savunanların bir kısmı şöyle diyorlardı: "Biz de müslümanız, dedemiz, ninemiz... hacca gitmişlerdi, namaz kılarlardı, ninemiz başını örterdi. Bizim karşı olduğumuz başörtüsü değil türbandır; yani köktendinciliğin (fundamantalizmin, şerîatçılığın, siyasal İslâm'ın) simgesi olan örtünme biçimidir. Bu örtünme şekli dinden, inançtan değil, siyasî bir tavırdan, muhâlefetten kaynaklanmaktadır, bu sebeple engellenmelidir..."
Biz bu sözleri söyleyenlerin çoğunun samîmî olmadıklarını, onların örtünmeye de, hayatlarını bir ölçüde sınırlayacak dine de karşı olduklarını, yalnızca siyasal İslâm'a değil, dindarlığa karşı da savaş açtıklarını, aldıkları tedbirlerin bunu açıkça ortaya koyduğunu söyleyip durduk. Sözlerimizi şüphe ile karşılayanlara yeni bir kanıt daha sunuyoruz: Bursa'da, başına peruk takarak görevine devam eden bayan öğretmenlerin tesbit edilmesi ve listeye alınarak gereğinin yapılması için girişim başlatılmış. Evet, yanlış duymadınız, bırakın türban şeklinde olmayan başörtüsünü, başı açık gösteren ve belli olmadığı, göze çarpmadığı, standartda olmadığı hiçbir şeyin simgesi olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmayan peruk, şimdi mücadele hedefi hâline gelmiştir. Bunun tercümeye ve yoruma ihtiyaç göstermeyen mânâsı şudur: "Biz, insanların günlük (buna dünya, sosyal da denebilir) hayatlarını etkileyen, davranışlarını düzenleyen bir dindarlık, bu ölçülerde bir din istemiyoruz."
Gelelim "irticâ raporuna:
Bizim gazetenin Perşembe günki nüshasında yer alan haber şöyle idi:
"Güvenlik birimlerinin hazırladığı ve MGK'nın son toplantısında da ele alındığı belirtilen "irticâ ile mücadele stratejisinde son durum" raporunun ayrıntıları belli oldu. Raporda irtacı grupların öncelikle devlet içinde kadrolaşmayı hedef aldığı belirtiliyor... Rapora göre 8 yıllık zorunlu öğretim, irticâ ile mücadelede önemli bir dönüm noktası oldu. İmam Hatip Lisesi mezunlarının İlâhiyat fakültesi dışındaki yüksekokullara girişlerinin zorlaştırılması da irticânın kaynaklarının kesilmesinde önem taşıdı."
Rapora göre okulların dışında, devletin gözetim ve denetimi altında (meselâ Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı ve kurumun denetimine tâbî câmilerde ve kurslarda) da olsa verilen din eğitimi ve öğretimi irticâyı desteklemektedir. Keza İmam Hatip Liselerinden mezun olanlar irticâya bulaşmışlardır, onların din hizmetleri alanınının dışına taşırılmaması, ülkenin diğer vatandaşlarının kullandığı hakları onların da kullanmalarına imkân verilmemesi, özellikle devlet hizmetinden uzak tutulmaları şarttır. İşte bu sebeple sekiz yıllık mecbûrî eğitim, çocukların dışarıda din eğitim ve öğretimi almalarını engellediği, M.E.B ile Y:Ö:K'nun aldıkları tedbirler de İmam Hatip Liselerinden mezun olanların üniversitelere girmelerine mânî olduğu iyi olmuştur, irticâya karşı alınmış en etkili tedbirler arasına girmiştir.
Şimdi şu irticânın, istismar edilen, masum ve iyi niyetli insanların din özgürlüklerini kısıtlamak için kullanılan irtcanın (irticâ'ın) mânâsının, din ve dindarlık karşıtlarına göre ne olduğu açıkça ortaya çıkmış oluyor: Onlara göre irticâ, siyasal İslâmcılık, şerîatçılık, kökten dincilik değil, dindarlıktır. Çünkü bilimsel araştırmalar ortadadır. Bu araştırmalara göre küçüklüğünde din eğitim ve öğretimi alan veya İmam hatip Liselerinden mezun olan vatandaşlar köktendinci değil, sadece bir ölçüde dindar oluyorlar, kendi öz değerlerine daha çok sahip çıkıyorlar, millî ve dînî ahlâklarına daha uygun yaşıyorlar.
Evet mücadele edilen şerîatçılık değil, dindarlıktır. Bize göre demokratik laik devlet, "bir görüş, bir inanç olarak kaldığı ve yazılıp söylendiği" sürece şerîatçılığa da karşı çıkamaz. Gel gör ki bizim devlet yöneticilerimiz, bırakın şerîatçılığı, dindarlığa (laik demokrat bir devlette, başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermeden kendi inancını olabildiğince geniş bir alan içinde yaşama talebine ve hayat tarzına) karşı bile mücadele bayrağını açmış durumdadırlar.
Millî Güvenlik irticâ ile mücadeleyi sıkı bir şekilde takip ediyormuş, çıkması gereken otuzdan fazla kanunun bir an önce çıkarılmasını istiyormuş; iyi, istesinler, ama halk da "irticâ adı altında yürütülen ve dindarlığı hedef almış bulunan mücadeleyi" takip ediyor. M.G.Kurulu'nun tavsiye niteliğindeki kararlarına kulak verecek siyasîlerin bir de halka kulak vermelerinde fayda vardır; daha doğrusu istismar edilen demokrasi aslında budur, halkın irâdesini hâkim kılmaktır, hak ve özgürlükleri korumaktır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: