HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


İhtiyaç Kredisi
Yurt dışından gelen mektupların çoğunda şu ortak soru yer almaktadır:
"Yurt dışına geçici olarak çalışmak için gidenlerin önemli bir kısmı dönmemek üzere oraya yerleşmiş bulunuyorlar. Bu değişim bazı yeni ihtiyaçları da beraberinde getiriyor; önceleri Türkiye'de ev, dükkan vb. alanlar şimdi yeni yerleştikleri yerlerde bunları almak istiyorlar, eskiden başkalarının yanında çalışanlar şimdi kendi işlerini kurup başkalarını çalıştırmayı deniyorlar. Avrupa ülkelerinde devlet veya bankalar, vatandaşı iş, mesken, araba edinmeye, dolayısıyla bu sektörleri teşvik etmeye yönelik krediler veriyorlar, kredilerin faizini de vergi yoluyla devlet ödüyor. Buralarda yaşayan din kardeşlerimiz sık sık soruyorlar: Bu kredileri almak câiz midir?"
Biz, ister yurt içinde olsun ister yurt dışında, teşvik kredilerinin alınmasının câiz olduğunu defalarca söyledik ve yazdık. Dayanağımız ise şudur: Teşvik kredisi reel faiz içermez, faiz adıyla alınan rakkam fazlalığı enflasyon oranının altındadır veya ona eşittir; bu durumda devlet (ve onun adına banka) değer bakımından verdiğini geri almaktadır, reel faiz yoktur. Müslümanlar teşvik kredilerini almalı ve ne maksatla veriliyorsa orada kullanmalıdırlar. Yurt dışında bankalar yine teşvik amaçlı, fakat az da olsa reel faiz içeren krediler vermektedirler. Oralarda yaşayan Müslümanlar bu kredilerden de şu şartlarla istifâde edebilirler: 1. Krediyi mesken, binek gibi gerçek ihtiyaçlar için kullanmak ve bunları edinmek için kendi paraları bulunmamak. 2. Kredi ile orada yaptıkları iş sonucunda kendileri kazançlı çıkmak.
Yurt içinde faizci banka ile işlem yapmak, faiz alıp vermek, İslâm'a göre câiz olmadığı için normal hâllerde (zarûret bulunmadığında) bunlar yapılamaz. Burada zarûretten maksat, giderilmediği takdirde normal olmayan sıkıntılara sebep olan ihtiyaçtır. Meselâ insan yeterli beslenmez, giyinemez, tedâvi olamaz, oturacak bir mesken sağlayamaz... ise zarûrete düşmüş sayılır.
Yurt içinde (Türkiye'de) verilen mesken ve araç kredilerini almanın câiz olması şu şartlara bağlıdır:
1. Verilenin teşvik kredisi olması (faiz yoluyla paradan para kazanmaya değil, belli sektörleri teşvik etmeye ve vatandaşların aslî ihtiyaçlarını sağlamayı kolaylaştırmaya yönelik bulunması, bu maksatla veriliyor olması).
2. Eğer reel faiz ihtivâ ediyorsa alanın buna gerçek mânâda muhtaç olması ve ihtiyacını başka bir kaynaktan aynı şartlarda karşılama imkânından mahrûm bulunması. Bir insan kendisinin, ailesinin ihtiyacı sebebiyle veya işi bunsuz yürümediği için bir (veya daha fazla) arabaya, meskene, işyerine... muhtaç olabilir. Bunları almak için yeterli parası yoktur, sermayeden ayırsa -yalnızca kârı azalacak değil- işi yürümez hâle gelecektir, faizsiz olarak kredi alacağı bir kaynak yoktur, kiralama veya murâbaha (vâde farkıyla satın alma) yöntemleriyle almaya kalkışsa arada önemli bir fiat farkı bulunmaktadır... İşte bu gibi durumlarda -lüks olan arzusunu değil, mübrem, gerekli, olmazsa rahatsız edici, zarar verici olan- ihtiyacını gidermek için faizli kredi alabilir. Geçmiş zamanlarda da âlimler bunu -bu şartlarda- câiz görmüşlerdir.
Şunu untmamak gerekir ki, zarûretlerin, çâresizliklerin oluşması çoğu kere müslümanların ihmâli, vurdumduymazlığı, duyarsızlığı, topluma karşı ödevlerini yerine getirmemesi gibi kusurlarına dayanmakta bunlardan kaynaklanmaktadır. Başını açarak okumak veya çalışmak mecbûriyetinde olan bir kadın, a) Müslümanlar gerekli irâdeyi gösterip siyasete baskı yapsalardı ve başörtülü okuma ve çalışma hakkını alsalardı, b) Bunu alıncaya kadar mağdurlara başka yerlerde okul ve iş bulsalardı, c) İş bulucaya kadar kadının geçimini sağlayacak tedbirleri alsalardı, "başörtüsünü açma zarûreti oluşmayacaktı". Keza müslümanlar, zekâtlarını tam ödeselerdi, -bir gün bile olsa- kullanmadıkları paralarını, hem koruyan hem de ihtiyacı olanlara faizsiz olarak kullandıran güvenilir kurumlar oluştursalardı faizli kredi kullanma zarûreti meydana gelmezdi. Hâsılı yalnızca namaz, oruç, tesbih müslümanları sorumluluktan kurtarmaz; ictimâî, ahlâkî, hukûkî daha nice sorumluluklarımız var ve bunlardan hesaba çekileceğiz.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: