HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


Temel Meselelerimiz (1)
Türkiye'nin, Türk dünyasının ve daha genel olarak da İslâm dünyasının temel problemlerini kimlik bunalımı, bilimde ve teknolojide geri kalış, ekonomik olarak da kalkınmamışlık şeklinde sıralamak mümkündür. Bu problemlerin çözümü için girişilmesi gereken fikrî ve amelî hareket, Batı'da olandan; yani Rönesans ve Aydınlanma'dan farklı olmalıdır; çünkü bu hareketler öncesinde Batı'nın durumu ve içinde bulunduğu problemler ile bugün İslâm dünyasının içinde bulunduğu durum ve problemler aynı değildir. Batılı toplumlar bozulmuş bir dînin, bu dîni istediği gibi yorumlayıp kullanan kilisenin, kilise ile işbirliği yaparak halkı sömüren, köleleştiren iktidar ve servet sahiplerinin zulmüne, nefes aldırmayan baskısına isyan etmiş, başkaldırmışlardır. Aydınlanma bu isyanın fikri yönünü, Fransız İhtilâli amelî yönünü temsil etmektedir. İslâm dünyasında mevcût problemlerden sorumlu olan -en azından bir asra yakındır- ne dindir, ne de toprak ve servet sahiplerinin zulmü ve baskısıdır. Sorumlu önce Batı'nın sömürgeci tutumudur, sonra -siyasî sömürgecilik nihayete erince- yine Batı'nın yetiştirip İslâm dünyasında işbaşına getirdiği ve ekonomik sömürmede maşa gibi kullandığı bir kısım aydınlar ve yöneticilerdir. Aslında toplumu kendine getirecek, yabancılardan bünyeye sızmış bulunan mikropları temizleyerek hastayı ayağa kaldıracak olanlar bu aydınlardı; ne yazık ki İslâm dünyası, kendi aydınlarının inâyetine mazhar olacak yerde ihanetine marûz kalmıştır. (İhaneti gerçekleştirenlerin kimi kötü niyetlidir, haindir; kimi ise iyi niyetlidir, toplumu için iyi olanı bulmakta hatâya düşmüş, yolunu şaşırmıştır; ıslâh için, iyileştirmek için ağaca, uygun aşılar yapmak yerine hurmaya çam aşılamaya kalkmıştır.) Misal olarak Türkiye'yi alalım: Yetmiş yıldır bu ülkede "siyasette, hukukta, eğitimde, ekonomide ve sosyal hayatta" Batı modeli uygulanmaktadır. Artık ne medreseler var, ne tekkeler var, ne şerîat var, ne de saltanat var. Bu dönem içinde en az iki yeni nesil (iki Cumhuriyet nesli) yetişti. Batılılaşma (bu mânâda çağdaşlaşma) yetmiş yıl boyunca devlet politikası olarak takip edildi. Bütün bunlara rağmen hâlâ bilimde, teknolojide ve ekonomide Avrupa'nın en geri ülkesinden daha geri isek, kapılarında boynu bükük bekliyor, bizi içeri almaları için yalvarıyorsak ortada bir yanlış var demektir. Ölçüsüz vaadlerle iktidara gelip bir şey yapamayınca durmadan geçmiş iktidarları suçlayarak kendine mâzeret arayan siyasîler gibi, bizim aydınlarımız da durmadan şerîati, Osmanlı'yı suçlayacak, geçmişi karalayacak yerde akıl ve insaf ile olanları bir "yeniden gözden geçirmelidirler", "nerede yanlış yaptık" diye düşünmelidirler.
Bizim her alanda kalkınmamız, güçlenmemiz, kazanabilmemiz için Batılı olmaya değil, biz olmaya ihtiyacımız vardır. "Biz olmak", kimliğimizi bulmak, kimlik bunalımını aşmaktır. Kimliğimiz bellidir; biz müslümanız, İslâm ümmetiyiz. Tarihî zarûretlerle ayrı millî devletler oluşturmuş bulunsak da yeniden ümmet câmiasını -şu veya bu şekilde- kurabiliriz. Yapılacak şey, yanlış yoldan dönmek, yeniden müslüman olmak, müslümanca davranmak ve yaşamaktır. Bunun için gerekli eğitim programını ve seferberliğini yapmaktır. Evet yol budur; çünkü müslüman olmak kainâtta her şeyi doğru tanımak, yerine koymaktır. Allah'ı tanımak ve O'na iyi bir kul olabilmek için kendini ve kainâtı her an yeniden düşünmek, okumak ve keşfetmektir (düşüncedir, ilmî araştırmadır, bilim üretmektir), insanın rûhu ile bedeni, aşkın boyutu ile toprak boyutu arasında ideal dengeyi kurmaktır, toplumda sosyal adâleti ve refahı gerçekleştirmektir, dünyada hak ve adâletin (insan hak ve hürriyetlerinin) hâkim olmasını sağlamaktır (bunun için çalışmaktır, cihaddır), maddî ve manevî değerleri korumak, rûhu ve tabiatı temiz tutmaktır... Bütün bunları yapmayan, yapmak istemeyen, gerçekleştirmenin tedbirlerini almayan, bilmeyen, öğrenmeyen... müslüman değildir (adı müslüman olmak yetmez). Müslümanların elinde yetiştirilecek insan, işlenecek yeraltı ve yerüstü servetleri, yollarına ışık tutacak Kur'an-ı Kerim ve Sünnet, kendilerine örnek olacak Kâmil İnsan Son Peygamber (s.a.v.) vardır. Müslümanlarda eksik olan şuurdur, kendini ve değerini bilmemektir, kendisi için ve kendinden olan yöneticidir, aydındır. Eğer zinde güçler fırsat verirse dünyanın şurasında veya burasında örnek bir İslâm toplumu oluşacak, kültürünü ve medeniyetini tecdid ederek yaşayacak ve dünyaya örnek olacaktır (alternatif medeniyet).


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: