HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


YİNE BAŞÖRTÜSÜ
Türkiye demokratikleşme, enflasyon, iç ve dış borç yükleri, gelir dağılımındaki çarpıklık, ilmî ve teknolojik gerilik, erozyon, devletin kurumlarını ve yöneticilerini de şaibe altına sokan rezaletler, millî varlığımızı tehdit eden dış politika darboğazları, bilgi ve üretimden para kazanmak yerine paradan para kazanma üçkağıtçılığı gibi temel meselelerle başedeceğine veya başedemediğinden, bu dev meselelerle savaşacak iman, azim, ahlâk ve ehliyette yöneticilerden ve bunları destekleyecek şuurlu halk tabanından yoksun olduğundan küçük, önemsiz, gülünç, halkın temel ihtiyaç ve talepleriyle hiçbir ilgisi bulunmayan işlerle uğraşmaktadır. Bunlardan biri de kamuda çalışan, okullarda eğitim veren ve gören kadın ve kızlarımızın kıyafetleri, özellikle başörtüleridir. Önce bir kanun veya yönetmelik çıkarılıyor, sonra genelge yayınlanıyor ve mevzuatın uygulanması isteniyor. İnancı gereği belli şekilde giyinen vatandaşlar ile yakınları buna itiraz edince yüksek mahkemelerden resmi uygulamanın tasdiki (kanunların böyle gerektirdiği, itirazların haklı olmadığına dair kararlar) çıkartılıyor, sonra baskı ve dayatma başlıyor. Çağdaşlığı, insan haklarını, demokrasiyi kimselere bırakmayan bu yöneticiler ve yetkililer hâlâ "kanuna uygunluk ile hukuka uygunluğu" birbirinden ayıramıyorlar. Aklı, bilgisi ve vicdanı tamam olan hiçbir kimse, din ve vicdan hürriyetine aykırı bir kanunun, bir yönetmeliğin, bir idarî kararın hukuka uygun olduğundan söz edemez. Bu ülkede başörtüsü mağduru olan kızlarımız ve kadınlarımız inançları gereği örtünmektedirler; başkaları ne derlerse desinler, nasıl inanırlarsa inansınlar bunlar (örtünen kadınların kâhir ekseriyeti) "kadınların elleri, yüzleri ve ayakları dışında kalan vücutlarının, uygun giysilerle örtülmesinin farz, açılmasının haram olduğuna" inanmaktadırlar. Bu davranışlarının arkasında hiçbir maddî veya siyasî beklentileri olmadığı halde inançları uğruna işkencelere katlanmakta, mahrumiyetleri göze almaktadırlar. İnsanları "inanç mı, ekmek mi; inanç mı, tahsil mi; inanç mı, memuriyet mi" şeklinde ikilemler karşısında bırakan, bir kısım inananlara zihin ve ruh burkuntuları yaşatan, onları bunalımlara sokan düzenlemeler, tasarruflar, dayatmalar çağdaş olamaz, hukuk ve demokrasi adına savunulamaz.
Meselenin dinî cephesine gelelim:
İnsan haklarına ve özellikle çağdaş din ve vicdan hürriyeti anlayışına göre "kişinin inancı esastır, onun herhangi bir standarda göre sahih olup olmadığını sorgulamak hiçbir şahsın haddi ve hakkı değildir". Kişi öküze de tapsa bu bir inançtır ve ibadettir, devlet ve hukuk buna saygı göstermekle yükümlüdür. Bu hürriyet ancak kamu düzeni, genel sağlık, ülkenin bütünlüğü, hakların çiğnenmesi, suça teşvik gibi kriterlerle sınırlanabilir. Ülkemizde başlarını örten kadınlarımız ve kızlarımız sahih İslâm inancına göre örtünmektedirler. Bu örtünmenin hiçbir kimseye ve şeye zararı yoktur. Bütün İslâm mezhebleri ve müctehidleri böyle örtünme ve giyinmenin farz, açılmanın da haram olduğunda birleşmişlerdir. Bazı yeni müctehidlerin(!) çağdaş yorumları Müslüman halkımız tarafından benimsenmemiştir. Bu kadınlarımız ve kızlarımız açılmaya zorlanırlarsa ya işlerinden ve tahsillerinden olacaklardır, yahut da dinlerine aykırı davranma psikolojisine girecek, bunalımlar geçirecek, olumsuz duygular ve tavırlar edineceklerdir.
Meselenin hukuk ve din boyutları bundan ibaret olunca siyasî boyutu nasıl olmalıdır?
Bir ülkede siyaset, çağdaş dünya standartlarına göre yürütülürse bu konuda yapılacak şey, isteyenin örtünmesi, isteyenin açılması ve bir yandan dinin, diğer yandan genel ahlâkın belirlediği sınırlar aşılmadıkça her iki grubun da hem kamu alanında çalışabilmesi, hem de tahsiline devam edebilmesidir.
Siyasîler, yöneticiler "biz hak, hukuk, çağdaş dünya standardı filan tanımayız, bizim ülkemizin, bize göre şartları ve menfaati bunu gerektiriyor..." diyerek dayatmalarına devam ederlerse bunlara karşı direnecek olanlar "sivil toplum örgütleri"dir. Demokrasilerde sivil toplum örgütlerinden (eğer bunlar varsa) daha güçlü bir kuvvet (erk) olamaz. Sivil toplum örgütleri bütün demokratik mekanizmaları kullanarak haksızlıklar karşısında direnebilirler ve sonuç alırlar.
Bir not:
İslâm'da örtünmeyi tanımlayan metinler şu şartları ileri sürmüşlerdir: a) Örtülmesi gereken yerler (avret yerleri) kapatılacaktır. b) Kapatan örtü altını göstermeyecektir. c) Kapatan örtü dar ve ince olup kapatılan uzvun hatlarını belli etmeyecektir. Başörtüsü yerine peruk takıldığında, şekil yönünden başı (yalnızca saçları ve bu yetmez) örtse bile altını (örtülen saçları) belli etmektedir; hatta peruk yalnızca saçları belli etmekle kalmayıp onların mislini (benzerini) veya daha güzelini teşhir etmektedir. Bunu, teşbihte hata olmazsa "kadının göğsünü, aynen ona benzeyen, sentetik bir maddeden yapılmış giysi ile örtmesine" benzetebiliriz. Ayrıca Peygamberimizin (s.a.) saça, başkalarının saçını (buna saça benzeyen nesneler de dahildir) eklemeyi yasakladığını biliyoruz.
Durumlarını çaresiz gören, zaruret içinde değerlendiren (özel durumları diğerlerinden farklı olan) bazı kızlarımız ve kadınlarımız peruk takarak kendilerini aldatmak yerine -zarurete binaen- başlarını açarlar, zaruretin bittiği yerde de kapatırlar. Zaruretler, sebepleri ortadan kaldırılmak üzere mücadele gerektiren hallerdir, mücadele devam eder ve sonunda normale dönülür.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: