HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |


Kardeşler ve Ötekiler Arasında
"Bütün insanlar eşittir", "Hepimiz kardeşiz" sloganları kulağa hoş gelmekle beraber gerçekleşen, gerçek olan insan hayatında eşitlik ve kardeşliğin yeri ve boyutları çok farklıdır. Dünden bugüne insanlar, olması gereken alanlarda bile eşit olamamışlar, okuyan-okuyamayan, zengin-fakir, asil-sıradan, yöneten-yönetilen, akıllı-saf, güçlü-güçsüz, kadın-erkek, Doğulu-Batılı, dinli-dinsiz, siyah-beyaz... arasında hep farklar, farklı konumlar ve değerlendirmeler olagelmiştir. Bütün insanlar -genel inanışa göre- bir ana-babadan geldikleri halde birbirlerini kardeş bilmemişler, Ademoğullarının birbirlerine ettiğini canavarlar etmemiştir. İslâm tabiî, fıtrî (insanın fıtrat ve tabiatına uygun, Allah Teala tarafından ona göre tasarlanmış) bir din olduğu için eşitliği de, kardeşliği de gerçekleşme şansı en çok, en tabii olan alanlara inhisar ettirmiş, bu alanlar dışında eşitlik ve kardeşliği öngörmemiştir.
İslâma göre hak ile batıl, alim ile cahil, ahlaklı ile ahlaksız, faydalı ile faydasız, İslâma inanan ile inanmayan (mümin ile kâfir), günahsız ile günahkâr arasında eşitlik yoktur; bunlardan birinciler üstün, makbul, saygıya ve mükâfata layıktırlar; ikinciler davete, ıslaha, gerektiğinde cezaya muhataptırlar. Buradaki eşitsizlikler, insan olmaya bağlı insan hakları (statü hakları) alanında olmadığı, liyakat ve ehliyete (hak etmeye) bağlı haklar alanına ait bulunduğu için "insan hakları" açısından da bir mesele, bir ihlal söz konusu değildir. Fazilet toplumunda genel ahlak, fazilet temeline oturur ve bu ahlaka aykırı davranışların alenen (açıkça) ortaya konması engellenir.
Hz. Nuh, sözünü tutmayan, ilahi emre uymayan oğlu için Allah Teala'ya yalvararak "Ya Rabbi! Oğlum benim ailemdendir..." deyince Rabbin ona cevabı şöyle olmuştur: "Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir, şüphesiz o, salih bir amel değildir (onun imanı farklı, zihniyet ve davranışı bozuktur)." Bu ilahi beyana bir de miras, savaş, velayet gibi hukukî ilişkilerdeki hükümler ve "Müminler ancak kardeşlerdir" ilkesi eklenince ortaya, İslâmın getirdiği yeni ve farklı bir kardeşlik tablosu çıkmaktadır. Buna göre kardeş olabilmek için bir ana-babadan doğmak yeterli değildir; aynı iman, zihniyet, dünya görüşü, hatta ahlakın paylaşılması gerekir. İman farkı birçok hukukî ilişkide farklı hükümlere mesnet teşkil ettiği gibi kesin olarak kardeşlik bağını da keser; zihniyet ve ahlak farkı da en azından bağı zayıflatır, işlevini ortadan kaldırır.
Müslümanların, "bizden olan ve olmayan" değerlendirmelerinin ölçüsü de kardeşlik kavramına bağlıdır/ bağlı olmalıdır. Kardeşliği belirleyen iman olduğuna göre, "bizden"i belirleyen de parti, tarikat, cemaat, mezheb gibi guruplara mensubiyet değil, imana ve İslâma mensubiyet olmalıdır. Bir müslümana göre -muteber ve meşrû olmak kaydiyle en geniş ölçütler kullanılarak- iman ve islâm dairesi içinde kalanlar "kardeştir, bizdendir", bu dairenin dışında kalanlar ise diğerleridir, bizden değildirler, ancak bizden olmaya namzettirler, davete ve hidayete muhtaçtırlar, müslümanlar onlarla beraber yaşayabilir, Allah'ın nimetlerini onlarla da paylaşır, insan olmaya bağlı hak ve hürriyetleri onlara da tanırlar; ancak onlar fiilen kardeş olmayıp, liyakat ve ehliyete bağlı haklarda da müminlere eşit değildirler.
Bir arada yaşamanın modellerini bir başka yazıya bırakarak kardeşler arasında ortaya çıkan, fakat taraflardan birini -en geniş ölçütlere göre- iman dairesinden çıkarmayan ihtilaflara uygulanacak kurallardan birkaçını hatırlatmakta fayda görüyoruz: Kol kırılır, yen içinde kalır. Kardeşler arası ilişkilerde aslolan rahmettir, hoşgörüdür, ıslah kastıdır, yumuşaklık ve tatlılıktır. Yumuşaklık beyanda (ifadede), hoşgörü de ictihad farkında kendini gösterir. Farklı ictihadı dine eşdeğerde saymak ve doğruyu, ictihadlardan birinin tekeline vermek müslümanca bir yaklaşım ve davranış biçimi değildir.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Makale | Sonraki Makale | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: