HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |


Mezhep ve Bid'at

...Gerçek Hayat dergisindeki yazılarınızı titizlikle takip ediyorum. Hocam, bidat kavramının sınırı nedir? Yani neler bidat kavramı içerisine girer? Bu soruyu sorma sebebim bir çok mezhepsiz arkadaşımın mezhep, mevlid, cami kubbesi gibi şeyleri bidat kabul etmesidir. Örnekleri çoğaltabilirim. Hocam ikinci sorum, dinimizde mezheplerin yeri nedir? İllaki bir mezhebe tabi olmak mı gerekir? ...(S. K.)


Cevap:
Bid'atın sınırını geniş ve dar tutan tarifler yapılmıştır. Dine aykırı olan ve yasaklanmış bulunan bid'atı, "iman, ibadet ve bağlayıcı kurallar alanında dine ekleme yapan, onda olmayanı varmış gibi gösteren inanç ve uygulamalardır" şeklinde tarif etmek mümkündür.
Müslümanların hayatlarında oluşan geleneklerin sünnete (Hz. Peygamber'in yoluna) uygun olanları -yalnızca Hz. Peygamber döneminde yoktu diye- bid'at çerçevesine sokulamaz. Bu bakımda geleneğin sahihi ve sapmışı vardır; birincisine geniş manada sünnet; ikincisine bid'at denir. Yaşayan sünnetin (ümmetin dinî anlayış ve uygulaması) sahih sünnet olması da, bid'at olması da mümkün ve vâkidir; yani ilk devirlerde daha az olmakla beraber ümmetin yaygın anlayış ve uygulayışında sahih gelenek mânasında sünnet bulunduğu gibi, sapmış gelenek mânasında bid'atlar da var olagelmiştir. Bu ayırımı Hz. Peygamber'in (s. a) ''kendi sünnetine ve O'nun yolunda olanların sünnetine uyulmasını, sapık bid'atlardan uzak durulmasını emir ve tavsiye ettiği'' hadîslerinde de bulmak mümkündür (hadîs kitaplarının İ'tisâm bölümü). Müctehidler de daha birinci yüzyıl içinde belli şehirlerde ve bölgelerde yaşayan ümmetin anlayış ve uygulamalarının -başka bir kritere tâbi tutulmadan- sünnetin devamı ve bu mânâda yaşayan sünnet kabul edilemeyeceğini, bu bağlamda Medine uygulamasının (amel-ü ehl-i 'l-Medîne) hiçbir ayırım gözetmeden fiilî hadîsler gibi değerlendirilmesinin sahih olmayacağını ifade etmişlerdir (İbn Teymiyye, Sıhhatü usûl-i mezheb-i ehli'l-Medîne, s. 20, 23-30)
Sünneti, "Hz. Peygamber ve ashabının uygulamalarında vahyin hayata yansıması, uygulama olarak ferdî ve sosyal hayatta yer alması" şeklinde tanımlarsak bu anlayış ve uygulama doğrultusunda olmayan, bunlara ters düşen anlayış ve uygulamalar -bazıları bunların bir kısmına da yaşayan sünnet dese bile- sünnetten sapıştır, sapmış gelenektir, bid'attır. Tecdid hareketi işte bu mânada bid'ata karşı bir harekettir ve sünneti esas alarak toplumsal bir arındırma ve yeniden sünnete uygun bir yapılandırmayı amaçlamaktadır. Yenileşme, geleneğin -yüzeysel veya radikal, yahut da organizasyonla ilgili olarak- değişmesidir. Her değişme bir yenileşmedir. Fakat her yenileşme bir sünnete dönüş, sünnet doğrultusunda ilerleyiş değildir. Sünnete dönüşün veya sünnet doğrultusunda ilerleyişin/gelişmenin tersine işleyen ve oluşan yenileşmeler bid'attır; bu mânâda bid'atın çağdaş örneği Batılılaşma ve Batıyı örnek alan çağdaşlaşmadır.
Mezhep gidilen yol, uygulanan yöntem demektir. Bir din terimi olarak mezhep, müctehidin ictihadı manasında kullanılmaktadır. Dört mezhep örneğinde olduğu gibi bazı müctehidlerin ictihadları toplanmış, kitaplara geçirilmiş ve müctehid olmayan müslümanlar tarafından -müctehide olan güvene dayanılarak delil ve kaynak sorulmadan- uygulanmış ve bu "uygulanan ictihadlar bütününe" de mezhep denmiştir. İctihad meşru olduğuna göre "buna bid'at denemez". Alim olmayanların dini alimlerden öğrenmeleri; bilgi ve fetva almaları zaruridir. Bir kitapta yazılı olan ictihadları alıp uygulamaya da bid'at denemez. Bid'ata en yakın olan mezhep anlayışı, "bütün din hayatında yalnızca bir müctehidin ictihadlarına bağlanmak, başka türlü davranmayı caiz görmemektir". Eğer tek mezhebe bağlanan ve yalnızca onu uygulayanlar, "başka müctehidlere uymak da caizdir ama ben bunu tercih ediyorum"diyorlarsa bu anlayış ve uygulamanın da bid'atla alakası kalmaz.

Mevlid okumak ve okutmak ne zaman bid'at olur?
"Eğer -ölüm, doğum, düğün vb. - belli bir sebep ve münasebetle mevlid okutmak dince gereklidir" denirse bu inanç ve uygulama bid'at olur. "Dince gerekli olmamakla beraber Peygambere karşı sevgi ve saygımız sebebiyle..." denirse bid'at olmaz.
Cami kubbesinin bid'atla hiçbir alakası yoktur. Çünkü kimse, "kubbe yapmak vaciptir, sünnettir..." demiyor, cami mimarisinde çeşitli uygulamalar var, bunlar arasında kubbesiz çatılar da bulunuyor ve bunlar da Hz. Peygamber'in yaptırdığı mescidin çatısına benzemiyor; benzememek bid'at olsaydı, ilk mescidden farklı olan bütün şekiller bid'at olurdu.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: