HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |


Emeklilik, satranç ve tarikat

1-"İslam'da isteğe bağlı olarak bağkur ve sigortanın tevekkül inancına ters düştüğü için haram olduğunu" söylüyor bazı hocalarımız. Sizden bu konuda bizi aydınlatmanızı bekliyoruz.

Cevap:

Bağkur ve sigorta kelimeleri yanyana kullanıldığına göre "sosyal güvenlik kurumu" olarak sigorta kastediliyor ve bu iki kurumdan emekli olmak için mecburi veya gönüllü olarak prim yatırmanın hükmü soruluyor demektir. Bir gün işten yorulan, çalışamaz hale gelen veya kabul edilen çalışma ve prim ödeme süresini dolduran bir kimsenin emekli olarak artık çalışmadan maaş alması konsuna iki noktadan bakılabilir: 1. Çalışmadan para almak, 2. Bir gün aç kalırım diye önceden -emekli olmak üzere- tedbir almak.
Birinci konunun da bir yandan aynı sisteme dahil olan insanların haklarına tecavüz ihtimali, diğer yandan da faiz alma ihtimali vardır.
Sisteme dahil olan insanlar -mesela hayat sigortası gibi- belli bir süre para yatırıp sonra bu paranın faiz vb. yollarla çoğaltılmasına bağlı olarak daha fazlasını almayı hedeflemiyorlar. Bağkur ve sosyal sigorta kurumu faizcilikle para kazanan bir banka vb. de değil. Buraya dahil olan ve prim yatıranların işçi olanlarının bir kısım primlerini de işveren ödüyor. Sistemin esası, temeli, felsefesi -paradan para kazanmak değil- yardımlaşma ve dayanışmadır. Prim ödeyenler başkalarına geçecek paralarını -kendilerine de geçme ihtimali bulunduğu için- helal etmektedirler. Bu sebeple faiz veya hak geçmesi açıdından bir sakınca yoktur.
Bu konuda daha önce yaptığım açıklamalarda, "geçime muhtaç, geliri giderini karşılamayan işçilerden de prim kesildiğini, daha çok muhtaç olanın daha az, az muhtaç olanın -derecesi yüksek olduğu ve fazla prim ödediği için- daha çok maaş aldığını, bu yoldan yoksulun hakkının zengine (ihtiyacı olmayana) geçtiğini...göz öüne alarak emekli maaşı alanların, ödedikleri ve onlar için ödenen primler ve enflasyon karşılığını aldıktan sonra -eğer maaşa muhtaç değil iseler- yoksul ve dar gelirli çalışanlara ve emeklilere gelir aktarmalarının uygun olacağını" ifade etmiştim; burada da hatırlatıyorum.
Tevekküle gelince, Hz. Peygamber'in (s.a.) devesini bağlamadan mescide gelen birine "önce deveni bağla sonra Allah'a tevekkül et" dediğini biliyoruz. Allah kullarına vereceği hayrı ve şerri gökten atmıyor, yine kulları aracılığı ile, onları vesile ve alet kılarak veriyor. O'nun koyduğu temel kanunlardan biri "esbaba tevessül" diye ifade edilir ve manası "Allah neyi neyin sebebi, yolu, çaresi, çözümü...kılmış ise onu yapmak, o tedbiri almaktır" ve bu tevekküle mani değildir, Allah'ın irade ve rızasına uymaktır. Bir kimse "aç kalırsam zayıf düşer, hastalanır, ölürüm" diye ekmek ve yemek yer, "ben yemesem de Allah beni yaşatacaksa yaşatır" demez; bu tevekküle mani olmadığı gibi ileride aç kalmamak için emekli olmanın tedbirini almak da tevekküle mani olmaz.


2-Satranç oynamayı çok seven bir arkadaşım var. Ben ona bu oyunun İslam'a ters düştüğünü söylüyorum, o da bana ileri gitmemek kaydıyla (aşırı oynamadıktan sonra) oynamanın normal olduğunu söylüyor. Sizin bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz.

Cevap:

Satranç oyununa mekruh diyen fıkıhçılar vardır, ama mübah diyenler de vardır. Bana göre gerekli işler, ödevler, yükümlülükler aksatılmadan satranç oynamakta bir sakınca yoktur.



3-Ben bir konuda araştırma yapmaktayım. İslamiyette ruhbanlık olmamasına rağmen bugün bir çok insan şeyh, veli, pir, derviş, imam, baba namı adı altında bir çok insana tabi olup, "mürşit buldum" demektedir. Gerçekten İslamiyette Allah, Peygamber ve Kitap dışında mürşit aranıp bağlanmalı mıdır. Bunun hükümleri nelerdir. Mürşit olmanın vasıfları ve belirtileri nelerdir. Mürşit mutlaka yaşayan biri mi olmalıdır. Geçmişte yaşayanlar olabilir mi.
Bu konuda bilgi vereceklerin gerekçelerini kanıt, kaynak göstererek bildirmeleri rica olunur...

Cevap:

Bu konuda çok uzak olmayan bir geçmişte Gerçek Hayat'ta uzunca bir yazı yazmış, orada bütün sorularınıza cevap olacak şeyler söylemiştim. O yazıyı bulup okumanızı tavsiye ederim.
Çok kısa bir özet:
Mürşidin hayatta olması gerekir; çünkü müridi o eğitecektir. Ruhaniyet yoluyla eğitimden de söz edilmiştir ama bu istisna teşkil etmektedir.
Mürşid alim olacak, takvâ derecesinde âmil olacak (ilmini hayatına uygulayacak), muteber bir mürşidden icazet almış olacak, yaptığını dünya menfaati için yapmayacak, istisnaları dışında kendisinden eğitim alanların sonraki durumları önceki durumlarından daha iyi olacak...
Bir kimsenin iyi bir müslüman olabilmesi ve kurtuluşa erebilmesi için bir mürşide teslim olması (tarikata girmesi) şart değildir, ama yalnızca okumak yetmez, bir şekilde eğitime ihtiyaç vardır.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler | Kelime İndeksi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: