HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


Peygamberler, Namaz, Kur'ân İslâm'ı
Selâmün aleyküm hocam nasılsınız? İnşaallah iyisinizdir. Hocam Peygamberlerin İSMET sıfatı hakkında bilgi verir misiniz? Biz bu sıfatı Peygamberlerin günahsız olması olarak biliyoruz.Meselâ Kur'ân-ı kerim'de Hz. Peygamber'e (s.a.v.) yönelik olarak "kendi günahın ve müminlerin günahı için ba_ışlanma dile" vb. ayetler var. Bunlar ne mânâya geliyor. Hıristiyanlar bu âyetleri kendi ilk günahlarına delîl olarak gösteriyorlar.
İkinci sorum namazlarda farzlara ilaveten kıldığımız sünnet namazlarının dayanağı nedir? Ayrıyeten Kur'ân-ı kerim'de 5 vakit namaz yok mu? Beş vakit namazın dayanağı nedir?
Uzun süredir gündemde olan Kur'ân İslâm'ı hakkında bilgi verirmisiniz?
C. Ünlü, Bursa

Cevap:
Önce bütün müslümanların fıtır (Ramazan) bayramlarını tebrik ediyor, hem onlar hem de bütün insanlık için hayırlı bir geleceğin başlangıcı olmasını Mevlâ'dan niyaz eyliyorum.
1. "İsmet" korumak demektir. Peygamberlerdeki ismet sıfatı da onların, günahlardan korunmuş olmalarını ifade eder. Peygamberlerin vazifeleri arasında, aldıkları vahyi muhataplarına ulaştırmak (tebliğ), uygulamaları için gerekli tedbirleri almak ve onlara örnek olmak da vardır. Allah'ın râzı olduğu kul örneği, günah işlemeyen, Allah'a ve insanlara karşı ödevlerini yerine getiren, güzel ahlâkı davranışlarıyla temsil eden insandır. Eğer peygamberler günah işleselerdi, onları örnek alan ümmet fertleri de günah işlerler, böylece din kağıt üzerinde kalır, hattâ orada da -peygamberin günahları kurallaşacağı için- kalmaz, bozulurdu.
Kur'ân-ı Kerim'de "kendi günahın ve müminlerin günahları için Allah'tan bağışlamasını dile" emri olduğu gibi, onun gelmiş geçmiş günahlarının bağışlandığı ifadesi de vardır (Fetih: 48/2). Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bir günah işlediği görülmemiştir; şu halde onun günahlarına tevbe etmesi, günah işletmeyen Allah'a şükretmesi demektir, Allah'ın onu günahtan koruduğunun bir başka belgesidir. Müminlerin günahları için af istemesi ise, onlar tarafından işlenmiş günahların bağışlanmasını dilemektir. Peygamberimiz'in müminler için duâ etmesi, onların bağışlanmasını istemesi iki önemli kurala daha ışık tutmaktadır: Şefâat ve duâ/ibâdet yardımı. a) Hz. Peygamber, Allah'ın kullarını affetmesi için duâ ederek aracılık (şefâat) etmektedir. b) Onun yaptığı duânın başkalarına faydası dokunmakta, onların Allah tarafından affedilmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu iki yardımın başka kullar için de sözkonusu olduğunu gösteren delîller vardır.
2. Namazın belli vakitlerde kılınacağı, vaktinde yapılması gereken bir ibâdet olduğu (Nisâ. 4/103) ve bu vakitlerin yaklaşık tarifleri (Hûd: 11/114; Nûr: 24/58... ) Kur'ân'da vardır. Vakitlerin başlangıç ve sonlarını detaylarıyla belirleyen hadîsler ile Hz. Peygamber'in (s.a.v.) uzun yıllar devam eden uygulaması konuya daha fazla açıklık ve kesinlik getirmiş, ümmet asırlar boyu namazı beş vakit olarak belirlenen zamanlar içinde kılmışlardır. Normal hallerde beş belli vakitte kılınan namazlar, savaş hali, baskın tehlikesi, yolculuk, hastalık, soğuk, çamur, şiddetli yağış gibi durumlarda birleştirilerek de kılınmış, bu da Hz. Peygamber'in (s.a.v.) uygulamasına dayalı bir ruhsat (örnek verilen durumlarda kullanılacak bir kolaylaştırma) olarak kurallaşmıştır. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bir savaşta, çarpışma devam ettiği ve namazı normal vaktinde kılmak mümkün olmadığı için, ilk fırsatta dört vakti arka arkaya kıldığı, kezâ yolculukta öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı birleştirerek birinin vaktinde (meselâ öğle vaktinde veya ikindi vaktinde öğle ile ikindiyi) kıldığı sağlam rivâyetlerle (hadîslerle) sabittir.
Namazların önünde ve sonunda kıldığımız sünnet namazlardan on iki rekâtını (iki sabahın farzından önce, dört öğlenin farzından önce, iki de farzdan sonra, iki akşamın farzından sonra, iki de yatsının farzından sonra) Peygamberimiz hayatı boyunca devamlı kılmıştır. Bunlara kuvvetli mânâsında "müekked" sünnet denir. Diğer sünnet namazlar da yine Peygamberimiz'in tavsiye ve teşviklerine dayanmaktadır.
3. Kur'ân İslâm'ı yeni çıkmış (bir mânâda bid'at) bir ifadedir, adlandırmadır. Doğrusu "hak din İslâm"dır. Hak din olan İslâm vahye dayanır. Vahiy iki türlüdür: a) Hem sözleri hem de anlamı vahiy olan Kur'ân, b) Anlamı, içeriği vahyedilen, söz ve uygulaması Hz. Peygamber'e (s.a.v.) ait olan sünnet. Beşerî, özel, belli bir durum ve niteliğe bağlı olmayıp dîni açıklayan, uygulayan, tamamlayan sünnet de vahye dayanır; Allah bildirmiştir veya Hz. Peygamber (s.a.v.) uygulamış O da onaylamış, yanlış olmadığı için değiştirmemiştir. İşte bu iki kaynağa dayanan hak din İslâm'dır; bu sebeple de "Kur'ân İslâm'ı" ifadesi eksiktir, kaynağın birini dışarıda bırakmaktadır. Esasen Kur'ân doğru okunur ve anlaşılırsa onda, Hz. Peygamber'in din konusundaki yetkilerinin açıkça ortaya konduğu konusunda tereddüt gösterilemez. Kur'ân'a göre O örnektir, yolu aydınlatan ışıktır, ona itâat Allah'a itâattir, o bir hüküm ve karar verdiğinde kimsenin başkasını tercih hakkı yoktur, Kur'ân'ın yetkili açıklayıcısıdır. Elçilik kavramı da Hz. Peygamber'in (s.a.v.) din konusundaki yetkisini anlamamız için yeterli delîldir. Şöye düşünebiliriz: Bir âmir memurunun eline bir yazı vererek yönetimindeki insanlara gönderiyor. Yazıda iki husus bulunuyor: a) Bazı bilgiler, öğütler, emirler, yasaklar, b) Tereddüt hâsıl olursa memura sorulması ve ona itâat edilmesi, söylediklerine uyulması, uygulamada onun örnek alınması emri. Bu durumda memurdan yazıyı alanlar "Biz yalnızca burada yazılanlara (a maddesine) uyarız, memurun açıklamaları, örnekliği, uygulamaları ve buyruklarına itâat etmeyiz derlerse, yalnızca memura değil, âmire de itâat etmemiş olurlar. Bu örnekte âmir Allah'tır, memur (elçi) Hz. Peygamberdir, muhataplar da ümmettir, müslümanlardır. "Kur'ân İslâm"ı diyenler, Kur'ân'dan başka din kaynağı tanımayanlar elçiye, dolayısıyla onu gönderene itâat etmemiş olurlar.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: