HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


Mâlî ibâdetler (Adâlet)
2. Dünya Bankası Başkanı J. Wolfensohn bir konuşmasında, dünyada yaşayan altı milyar insanın yarısının yoksul olduğunu, günde 2 dolar ile yaşamaya çalıştıklarını, bunların yarsının da günlük gelirinin bir doların altında bulunduğunu ifade etmektedir. En tartışılmaz insan hakkı yaşama hakkıdır; yaşama hakkından maksat, yarı aç yarı tok sürünmek değildir, tabîi ihtiyaçlarını gidererek yaşamaktır. Bugün dünya üzerinde yaşayan insanların inançları, dünya görüşleri ne olursa olsun, bütün insanlar için böyle bir yaşama imkânını sağlamak ödevleri vardır; bu her şeyden önce bir insanlık ödevidir, ödevin ihmâl edilmesi, umursanmaması, bu yüzden milyarlarca insanın yarı aç ve ihtiyaç içinde yaşamaya mahkûm olmaları, namus ve özgürlüklerinden feragât etmek mecbûriyetinde kalmaları bir insanlık suçudur. Zengin toplulukların ve fertlerin, başkalarının giderek daha da yoksullaşmaları pahasına, servetlerini arttırmaya devam etmeleri vicdanlarını sızlatmıyorsa, Allah onlardan bunun hesabını soracaktır. "Ben O'na inanmıyorum ki..."diyenler de öte dünyadan önce burada, ya yoksullar eliyle veya başka yollardan cezâlarını çekebileceklerini unutmasınlar.
İslâm ilk günlerinden itibaren yoksulluk meselesi ile ilgilenmiş, mensuplarına, yoksulların durumlarını iyileştirmek üzere kimi mecbûrî, kimi ihtiyari bir çok ödev vermiş, yol göstermiştir. Zenginlerin muhtaç akrabaya bakma (nafaka) mecbûriyeti, komşu hakkı, devam eden hayırlar (sadaka-i câriye, bu çerçevede vakıf kurumu), zekât, fitre, kurban, yoksulluk maaşı (son kapı olarak devlet yardımı) bu yolların ve ödevlerin başlıcalarıdır. Bu konuda genel İslâmî ölçü şudur "Muhtaç olanların, kime ait olursa olsun ihtiyaçtan fazla malda hakları vardır; servet belli ellerde toplanmamalıdır, her şahıs için ekonomik olarak da fırsat eşitliği bulunmalıdır; sebebi ne olursa olsun yoksulluk, yaşama hakkını temin edecek ölçüde yardım sebebidir" (Zâriyât: 51/19; Me'âric: 70/25; Tevbe: 9/60; Haşr: 59/7).
Eğer belirlenmiş ölçüde zekât ödendiğinde yoksulluk derdine çare bulunuyor; yani temel ihtiyaçlar karşılanıyorsa zenginlerden, bu maksatla başka bir şey istenmez, ama zekât ödendiği halde ihtiyaç devam ediyorsa kırkta bir ile yetinilemez; çünkü farz olan yalnızca belli malın, belli şartlarda kırkta birini vermek değildir, yaşama hakkının gerçekleşebilmesi için gerekli bulunan mâlî yardımın yapılmasıdır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: