HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Soru | Sonraki Soru | Bütün Sorular | Bütün Konular |

Soru-(250) CHP Hakkında Bir Röportaj.

CHP Hakkında Bir Röportaj.

Sayın; Prof. Dr. Hayrettin Karaman;
Farklı bir çalışmayı sizlerle paylaşmanın mutluluğu içinde satırlarıma başlarken, en derin saygı ve sevgileri sunarım.
Muhterem Efendim;
Bir süredir yoğun bir çalışma içindeyim. Yazı dizisi ve kitap olarak planladığımız bu çalışma dini ve milli hassasiyeti olan entelektüel, düşünce, fikir adamlar ve yazar-çizerlerinin "CHP ve sol"u tartışmaya açmalardır.
Yıllardır bazı kesimlerin İslam ve değişik konuları tartışarak bu konuda kamuoyunda oluşturduklar ve bunu bir tartışma ortamına taşıdıklarına beraberce tanık oluyoruz.
Bu bağlımda solun ve özellikle CHP'nin de bir süreden bu yana; bazı dini ve milli değerleri de sahiplenerek kendisine yeni bir çizgi ve yol açma gayreti içinde olduğunu gözlüyoruz. Bunun yorumunu elbette ki sizler gibi bu alanda yıllardır fikri ve ilmi yazılarıyla kültürel hayatımıza katkı sağlayan kişilerin yapması anlamlı olacaktır.
Muhterem Efendim;
Zat-ı Alilerinizden aşağıda sıralanan soruların cevaplanması isteğiyle bu mektubu yazıyorum. Cevaplarınız aynen yayınlanacak ve arz ettiğim iki çalışmada da kullanılacaktır. Kabul buyurmanız halinde soruların cevaplarını 1 Mart 2002 tarihine kadar ya e-mail ya da faks yoluyla bize ulaştırmanızı istirham edeceğim.

Fehmi Çalmuk
Gazeteci-Yaz

Soru:
1-) Türk toplumu ve Türkiye'deki işleyiş, tarihsel süreç içerisinde CHP'yi nasıl algıladı?
Cevap:
Türk toplumu homojen bir yapı arzetmiyor. İlerideki sorularda bahis konusu edilen "iki çeşit CHP" de bu toplum içinde oluşmuş, az veya çok taraftar bulmuştur. Taraftarların çeşitli vesilelerle dile getirdikleri, ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla eski CHP Atatürk'ün partisidir, onun devrimlerini benimsemiş, altı okuna yansıtmıştır. TC. nin ulaşması gereken muasır medeniyet ve ötesi ancak bu partinin öncülüğünde gerçekleşecektir. Halkın önemli bir kısmı Atatürk'ü ve onun devrimlerini benimsemişlerdir. Buna karşı direnenler ise -sayıları ne kadar olursa olsun- geri kalmış, kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmeyen avamdır. Bunların istedikleri değil, Parti'nin onlar için iyi bulduğu, iyi gördüğü şeyler yapılmalıdır.
Türk toplumunun muhafazakâr kesimi ile aynı zihniyeti ve dünya görüşünü paylaşan bir kısım münevverlerine göre eski CHP jakobenlerin partisidir, demokrasiyi kullanır ama ülkeyi demokratlaşmaya yanaşmaz. Başta irtica korkusu olmak üzere çeşitli bahanelerle demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini gelişmiş ülkeler standardında tanımlama ve uygulamayı devamlı erteler. İktidar, ancak CHP nin olmalı, aldığı oy buna yetmezse araya askeri vb.lerini sokarak Parti'nin programını hayata geçirmeye devam etmelidir. Parti'ye göre dinin devri geçmiştir, halk bilim ve eğitim yoluyla aydınlatılmalı, dinle alakalar asgariye indirilmelidir. Laiklik dini devlete asla müdahale etmemesi, kamusal alandan temizlenmesi, ama devletin amaca ulaşıncaya kadar dine müdahalesini sürdürmesi şeklinde anlaşılmalı ve uygulanmalıdır...

Soru:
2-) 18 Nisan seçimleri sonrası CHP'deki söylem ve eylem farklılaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cevap:
1946 seçimlerinden beri CHP oy kaybetmiş ve programını uygulayacak güçte iktidar olamamıştır. "Halka rağmen halkın idaresi" ilkesi tutmamış, ne kadar eksikli olursa olsun uygulanan demokrasi, halka rağmen halk idare etmenin mümkün olmadığını, halkın içine girmenin, onu anlamanın, neyi niçin istediğini bilmenin, neyin iyi ve doğru olduğu konusunda halkla bir uzlaşmaya varmanın zorunlu olduğunu göstermiştir. Olup bitenler bu gerçeği göstermiştir ama CHP'lilerin tamamının bunu gördüğünü söylemek zordur. Farklı söylem ve eylem, işaret edilen gerçeği gören ve zorunluluğu kavrayan kesime aittir.

Soru:
3-) Türkiye'nin normalleşmesi için CHP önemli bir aktör müdür? Eğer böyle ise CHP ne yapmalıdır?
Cevap:
Türkiye'nin normalleşmesi için bütün tarafların bir "normalleşme" kavramında birleşmeleri ve bunu gerçekleştirmeyi istemeleri gerekir. Bütün tarafların "Ben olmazsam veya benden sonra tufan" anlayışını terketmesi, bunun yerine "Hepimiz aynı gemideyiz, öncelik geminin selametle yol almasıdır" anlayışına gelmesi zorunludur. "Geminin daha iyi bir yere doğru, daha hızlı ve daha güvenli yol alması" amacına yönelik farklı anlayış, model ve program sahiplerinin tartışmaları ve her bir tarafın gemide kumandayı (iktidar) ele geçirmek için meşru yoldan çaba göstermesi tabîî olmakla beraber bu mücadele gemiye ve yolculara zarar vermemelidir. TC.nin kuruluşundan bu yana CHP Türkiye'de önemli bir aktördür ve faktördür. CHP'liler "normalleşme" konusunda başkalarıyla işbirliği yapmaya, üzerine düşeni yerine getirmeye razı olmazsa elbette normalleşmek güçleşecektir.

Soru:
4-) Anadolu solu yeni bir ideolojik format anlamına gelir mi? Gelirse size göre Anadolu solunun parametreleri neler olmalıdır ?
Cevap:
Halihazırda Anadolu Solu diye bir oluşum veya ideoloji mevcut değil, bu ifade "içi boş bir kavram"dır. Türk solu Kemal Tahir çizgisinde oluşabilirdi, ama bu anlayış siyasi alanda temsil imkanı bulamadı, düşünce alanında da zayıf kaldı. Bugün siyasete yansıyan sol din, tarih ve gelenekle barışık değil. Atatürkçülük-solculuk ve milliyetçilik karması bir sol ideolojiyi savunanlar ile sosyalizmin bazı yorumlarına dayanan solcular siyasi arenada boy gösteriyorlar.
Günümüzde kapitalizmin, postmodern sömürgeciliği "küreselleşme" adıyla dünyaya hakim olmak istiyor. Buna karşı demokrasi ile idare edilen ülkelerde bile, insan, adaleti, hakkaniyeti önceleyen bir çeşit sol muhalefet güçlenerek gelişiyor. Anadolu solu insafsız, merhametsiz, adaletsiz servet edinmeye ve servet dağılımına karşı hem geleneğe hem de çağdaş evrensel değerlere dayalı bir model geliştirebilir.

Soru:
5-) Sivil siyaseti devlet adına münipüle eden CHP'den sivil siyasetin önünü açan ve kurumsallaştıran, kurumsallığına katkı sağlayan CHP'ye yolculukta Sayın Deniz Baykal size göre ne anlam taşır?
Cevap:
Sayın Baykal geçmişi ile hesaplaştığı, "nerede hata ettik" sorusunu sorduğu ve yeni bir sol siyaset anlayış ortaya koymak ve bunu siyasete yansıtmak üzere yola çıktığı izlenimini veriyor. Hem modelini iyi anlamak hem de samimiyetini ölçmek için biraz daha bekleyip görmek gerekiyor.

Soru:
6-) CHP'deki yeni diyalektiğin temelini Şeyh Edibali'nin vasiyeti ile başlayan; insan, bilgiyi ve hoşgörüyü esas alan Anadolu kültürü olduğunu belirten Baykal'ın bu anlamda Anadolu'da yaşanan ve Selçuklu ve Osmanlı kültürünü de içine alacak şekildeki İslam anlayış önemsenmektedir. Bu bağlımda nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Cevap:
Böyle bir anlayışa "sol" demek, sol kavramının yapısını bozmak demektir. Bu modele gerçek mânada, başka bir ifade ile "bizim geleneğimizdeki millet kavramına bağlı olarak "millî" demeyi tercih ederim. "İnsanı, bilgiyi, hoşgörüyü esas alan, Selçuklu ve Osmanlı din ve kültürünü ihtiva eden bir model, hasreti çekilen "kendi olarak, kendi kalarak yenileşme, çağdaşlaşma" modeli demektir. Bu modeli tek başına Baykal'ın ve çevresinin oluşturabileceği konusunda ciddi kuşkularım vardır. Böyle bir niyetleri varsa kadrolarında önemli değişikler yapmalar gerekir.

Soru:
7-) CHP'nin yıllardır din eksenli ve kaynaklı bir literatür geliştirmediği hatta bu konulara mesafeli (uzak da denilebilir) kaldığı bilinmektedir. Sağın din kaynaklı politik kaygıların içinde olduğu gerçeğinden hareketle CHP'nin bu çıkışı bu anlamda nasıl görülebilir?
Cevap:
Laik Türkiye'de din eksenli veya kaynaklı bir siyaset olamaz. Siyasette dine yer verenleri ikiye ayırmak gerekir: Dini istismar edenler, siyaset yoluyla dini toplum hayatına daha fazla sokmak isteyenler. İstismar edenler zaten çok ileri gitmezler, er veya geç dindarlar tarafından teşhis de edilirler. Dini toplum hayatına daha fazla sokabilmek için siyaset yolunu tercih edenler de -Türkiye'nin mevcut şartlarında- çok sınırlı imkanlara sahiptirler. Dini ve dini yaşayış biçimini bütün topluma dayatmak üzere siyasete soyunanların ise hiç şanslar yoktur.
Siyaset din ilişkisi, insan haklar çerçevesinde siyasete sokulmalıdır. Mevcut şartlarda bir siyasi partinin dindara verebileceği şey, kamil mânada bir "din özgürlüğüdür". Din özgürlüğü "inanma, inandığı gibi yaşama, öğrenme, açıklama ve örgütlenme" hak ve özgürlüklerini içerir. Başkalarının hak ve özgürlüklerine gerçek anlamda zarar vermedikçe dindarlar, eksiksiz olarak din özgürlüğünden yararlanmalıdırlar. İnanmayan veya İslam'dan başka bir dine inananlar da tabîî olarak bu özgürlüğe sahip olacaklardır. Farklı inanç ve hayat tarzlarına sahip vatandaşların yaşadığı bir ülkede milli birlik (bağımsız, belli kimliğe sahip bir toplum olma şuuru) ortak bilinç ve değerlere dayanır. Türkiye'nin ortak değerleri içinde -en azından bir kültür tarafıyla- İslam vardır ve önemli bir yer tutarak vardır. Müslüman Türk tarihi, dili, (içinde geleneğin, ahlakın, manevi değerlerin de bulunduğu) kültürü ülkenin "genel ahlakı"nın da temelini teşkil eder. İşte bu çerçevede hakları, özgürlükleri ve bunları belirleyen/sınırlayan, farklı kılan değerleri temel alan, bunların armonisini yansıtan bir siyasi modele "millî" demek daha doğru olur ve bunu hangi siyasi kadro gerçekleştirirse ona millet minnettar olacak, yıllardır beklenen model gerçekleşme yoluna girecektir.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Soru | Sonraki Soru | Bütün Sorular | Bütün Konular |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: