HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Soru | Sonraki Soru | Bütün Sorular | Bütün Konular |

Soru-(236) Avrupa İslam'ı, Batı ve Müslümanlar.

Avrupa İslam'ı

11 Temmuz 2002 tarihli Le Figaro gazetesinde Hollanda'daki Müslümanlar ve Rotterdam İslam Üniversitesi ile ilgili bir yazı/haber çıktı. Önce bu yazının, Avrupa İslam'ını ilgilendiren kısmını verecek, sonra da (gelecek haftanın yazısında) yorum ve değerlendirmelerimizi kaydedeceğiz. Bu yazı ile ilgilenmemizin sebebi Avrupa Birliği'ne girme aşamasında olan Türkiye'nin ve müslümanların hangi meydan okumalarla karşı karşıya olduklarını ve olacaklarını, Avrupa'nın nasıl bir İslam'a razı olduğunu açıkça ortaya koymasıdır. Yazı, siyah harflerle verilen alt başlıktan sonra aşağısındaki gibi devam ediyor:

"11 Eylül'den beri Avrupa ülkeleri, kendi memleketlerindeki Müslümanların mutlaka asimile edilmesi gerektiğinin farkına vardılar. Avrupalılar İslam'ı nasıl entegre edeceklerini merak ediyorlar."

Avrupa toplumlarında Müslümanlar nasıl entegre edilebilirler?
11 Eylül'den beri, Avrupa toplumları için siyasal İslam'ın ne kadar potansiyel bir tehlike olacağı fikri bütün Avrupa hükümetlerinin gündemine geldi. Bu yoldaki görüşlerin baskısıyla, siyasi irade göç akımını kontrol etmek ve zorla da olsa daha iyi uyumu sağlamak için, ekonomik ve siyasi sığınmacıların tolerans liman kabul edilen Kuzey Avrupa'daki Danimarka, Hollanda ve İsveç gibi Avrupa ülkeleri dahi adımlar atmaya hazırlanıyor. 'Biz paralel bir şekilde iki noktaya da gereken önemi vermek istiyoruz' diyen Hollanda Azınlıklar Bakan van Boxtel, Avrupa'daki meslektaşlarının da sempatisini toplamıştır. Bir taraftan 'İstihbarat servislerinin desteğiyle bütün organizasyonları takip ederek Hollanda'nın düşmanlarını tespit etmek', diğer taraftan da 'uyumu sağlamak', zira aşırı hareket edenlerin hatalarını bütün Müslümanlara yüklemek de çok büyük bir hata olur.'

İlk etapta dört mahalli camide bazı radikal imamlar tarafından okunan hutbeler, ülke çapında yayın yapan televizyon kanallarına malzeme oldu, kasetleri ise gizli servis ifşa etti. Bir imam Bush'a ve Şaron'a meydan okuyordu, bir diğeri de Filistinliler'in terör saldırılarını övüyordu. Adli soruşturma başlatıldı. Hollanda Parlamentosu da fundemantalist grupların elinden fırsatları almak için İslami eğitim üzerinde durulmasını istedi.

İkinci etapta Bakan van Boxtel Hollanda İslam zemininde daha iyi bir entegrasyonun tamamlanabilmesi için, Hollanda'daki Müslüman toplulukların temsilcisi olabilecek, tüzel bir kişiliğin ortaya çıkması için düğmeye bastı. Bakana göre, 'Hiç kimse kendisini temsil etmek üzere kimseye yetki vermiyor.' Bu gayret Fransa İçişleri Bakan Sarkozy'yi de harekete geçirdi ve Müslüman grupların seçeceği ve Fransa İslamını temsil edecek bir organizasyonun kurulması için harekete geçti. Bütün Avrupa'da şu anda bir Avrupa İslamı rüzgar esiyor. Yani İslam ancak Avrupa'nın değerlerine kıymet veren bir İslam. İmamların eğitimi için üniversiteler veya akademilerin açılması her yerde tartışılıyor. Freiburg Üniversitesi'nden İslamolog Profesör Tarık Ramazan, bütün Müslüman entelektüelleri bu işi yapmak üzere göreve davet ediyor. "Avrupa Hükümetleri'nin öncelikli konularının başında İslam'la diyalog geliyor. Hollanda, imamları eğitmek istiyor."

Rotterdam İslam Üniversitesi'nin Hollanda'da kurulması ve faaliyete başlamasıyla, şüpheli bir söylenti ve garip bir duygu Hollanda'da yayılmaya başlıyordu...

İslam Üniversitesi! Hem de Avrupa'nın merkezinde! Bu devrim değil miydi?

Bazı insanlar, Hollanda'da, protestanlıktan sonra ikinci dinin İslam ve 16 milyon insandan 1 milyonunun Müslüman olduğunu söyleyip bunu "gerekli bir proje" olarak yorumlarken, bazıları da doğrudan fundamentalist Suudi sistemiyle ilgili şüphelerini savurdular. Diğer bir kısım da, Türkler'in projeyle alakalı rollerinin kritiğini yapıyorlardı...

UR Araştırma Komisyonu Üyesi Doktor Saidi'nin savunması şöyleydi: Evet, Rotterdam İslam Üniversitesi'nin Hollanda'daki Türk toplumunun teşebbüsü olduğu doğrudur, fakat bunun yanında biraz geri plandan da olsa Faslılar da varlıklarını hissettiriyorlar. Buna ilaveten, Üniversite olarak hiç bir ülkeye bağımlı kalmamak için dışarıdan gelebilecek bütün yardımları reddettik. Bizim hesaplarımız şeffaftır ve bu konuda Hollanda haber ajanslarının tatmin olmalar için yeterli zamanlarının olduğuna inanıyorum...

Üniversite Yönetim Kurulu Üyesi E. Öztüre hedeflerini, İslam ve Modernizmi birleştirmek olarak ifade etti. "Zaman su gibidir. Müslümanların entegrasyonu gibi konuları ilk etapta ele almak isteyen Hollanda hükümetinin, bizim gibi kuruluşlarla birlikte olmaya acil ihtiyacı vardır" diyen Dr. Saidi, entegrasyon konusunda çok kararlı ve titiz oldukların dile getirdi.

Din işlerine müdahale etmeme prensibi bağlamında, Hollanda devletinin Protestan, Katolik ve Yahudilere gerekli kolaylığı göstermesiyle, Müslümanlara da gerekli kapılar açıldı. 15 yıl önce Müslümanların Hollanda'ya aşırı oranda gelmeleri sonucu İslam okulları kuruldu. İmamlar konusunda Hollanda'da doktora tezi hazırlayan Oussama Cherribi, "Bu çok normaldi, bazılarına verdiğimiz özgürlüğü, bazılarından saklayamayız" diyerek bu olayın doğruluğunu tasdik etti. Fakat ortada bir hata vardı. Şayet onlara, çok az demokrasinin uygulandığı ülkelerden gelen imamlar aracılığıyla, Hollanda kültürüyle hiç bağlantısı olmayan bir öğrenim verdiysek entegrasyondan bahsetmemiz mümkün olabilir mi?

11 Eylül 2001'den sonra herşey değişti. Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırılarla birlikte, aniden siyasi İslam tehdidinin artmaya başlamasının farkedilmesi, Avrupa toplumunun derinliklerinde geniş çaplı bir yankıya sebep oldu. Hollanda gizli servisleri, Hollanda topraklarında birçok fundamentalist kuruluşun hiçbir engelle karşılaşmadan büyüdüğünü fark ettiler. Açılan 33 okuldan 6 tanesi kapatıldı.

Aynı zamanda, birçok eşcinsel temsilcisi, seslerini yükseltmeye başladı. Bazı Faslılar tarafından homoseksüel bir ilkokul öğretmeni halk arasında tartaklanırken Hollanda toplumunda birçok Müslüman tarafından eşcinselliğe karşı iyi bir bakış açısının olmayışı, Hollanda toplumu tarafından çok ciddiye alındı.

Rotterdam'dan imam Al-Moumni'nin eşcinselliği hastalık olarak görmesi ve eşcinselleri domuz olarak adlandırması polemiğin şiddetini artırdı. Suikasta maruz kalan, eşcinsellerin temsilcisi ve politikacı Pim Fortuyn, göç olayına çok katı kurallar getirmeyi hedefleyerek, İslam hakkında gelişmemiş bir din diye açıklamada bulundu. Partisi, geçen mayıs ay seçimlerinde hayret verici bir başarı sağlarken, Müslümanlar sorunuyla ilgili birçok insanı ikna ettiğinin de mesajları veriliyordu. İslamcılar aleyhine geniş bir çalışma başlatarak, Hollanda siyasi otoriteleri Müslümanlar'ın entegrasyonunu ilk etapta görüşmeye başladı. Hollanda'ya davet edilen imamlar için mecburi bilinçlendirme kursları önerisi, Bakan van Boxtel rehberliğinde Entegrasyon Bakanlığı'nın düşünceleri arasında yer almaya başladı. Rotterdam İslam Üniversitesi de dahil olmak üzere birçok kuruluş bu konuda verebilecekleri hizmetleri ifade ettiler. Birçok Müslüman cemaatin üzerinde ittifak ettiği bir kurumu bulabilmek, siyasi yetkililerin karşılaştıkları en büyük zorluklardan bir tanesidir.

Amsterdam Üniversitesi'nin bir parçası olarak Hollandaca'ya ağırlık veren bir oluşum da devlet destekli olarak yaşamaya çalışıyor. Oussame Cheribbi, "İslamı'ı dar bir bakış açısından çıkarıp, modern İslam düşüncesini yerleştirmek acilen gerekmektedir" diye bu konudaki ısrarını dile getirdi.

YAZI İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMEM:
Yazıda özetle "Avrupa'da yaşayan müslümanların mutlaka Avrupa kültürüne uyum göstermelerinin sağlanması, bunun için okul ve camilerin de kullanılması ve gerekirse zor kullanmak dahil bütün tedbirlerin alınması gerektiği" ifade ediliyordu. Yazıya göre müslümanların Avrupa kültürüne uyum göstermeleri, dinlerinin bu kültürü benimsemesi/içselleştirmesi ile olacaktı. Bu amaca ulaşmak için kurumsal desteklere de ihtiyaç vardı; bu kurumlar içinde ikisinin alt çiziliyordu: Müslüman toplulukların temsilcisi olacak tüzel kişilik ve Rotterdam İslam Üniversitesi.

Hollanda Azınlıklar Bakanı van Boxtel, bir taraftan 'İstihbarat servislerinin desteğiyle bütün organizasyonları takip ederek Hollanda'nın düşmanlarını tespit etmek', diğer taraftan da 'uyumu sağlamak' hedeflerini ortaya koyarak Avrupa'daki meslektaşlarının da sempatisini toplamıştı. Bu hedeflere ulaşabilmek için "ilk etapta dört mahalli camide bazı radikal imamlar tarafından okunan hutbeler, ülke çapında yayın yapan televizyon kanallarına malzeme oldu, kasetleri ise gizli servis ifşa etti. Bir imam Bush'a ve Şaron'a meydan okuyordu, bir diğeri de Filistinliler'in terör saldırılarını övüyordu. Adli soruşturma başlatıldı. Hollanda Parlamentosu da fundemantalist grupların elinden fırsatları almak için İslami eğitim üzerinde durulmasını istedi." Buna göre Hollanda'da (ve Avrupa genelinde) camilerde imam ve hatiplik yapan müslümanlar, Bush'a ve Şaron'a meydan okudukları ve Filistinlilerin "terör" saldırılarını övdükleri zaman "radikal, Hollanda ve Avrupa'nın düşmanı" ilan ediliyorlar. Radikal, fundamentalist, gelişmemiş bir din mensubu ve Avrupa düşman olmanın diğer belirtileri de yazıya göre şöyle: "11 Eylül 2001'den sonra... Hollanda gizli servisleri, Hollanda topraklarında birçok fundamentalist kuruluşun hiçbir engelle karşılaşmadan büyüdüğünü fark ettiler. Açılan 33 okuldan 6 tanesi kapatıldı. aynı zamanda, birçok eşcinsel temsilcisi, seslerini yükseltmeye başladı. Bazı Faslılar tarafından homoseksüel bir ilkokul öğretmeni halk arasında tartaklanırken Hollanda toplumunda birçok Müslüman tarafından eşcinselliğe karşı iyi bir bakış açısının olmayışı, Hollanda toplumu tarafından çok ciddiye alındı. Rotterdam'dan imam Al-Moumni'nin eşcinselliği hastalık olarak görmesi ve eşcinselleri domuz olarak adlandırması polemiğin şiddetini artırdı. Suikasta maruz kalan, eşcinsellerin temsilcisi ve politikacı Pim Fortuyn, göç olayına çok katı kurallar getirmeyi hedefleyerek, İslam hakkında gelişmemiş bir din diye açıklamada bulundu. Partisi, geçen mayıs ayı seçimlerinde hayret verici bir başar sağlarken, Müslümanlar sorunuyla ilgili birçok insanı ikna ettiğinin de mesajları veriliyordu. İslamcılar aleyhine geniş bir çalışma başlatarak, Hollanda siyasi otoriteleri Müslümanlar'ın entegrasyonunu ilk etapta görüşmeye başladı."
Görülüyor ki, Müslümanların Avrupa'da makbul olmaları, "İsrail'in zulmüne, Amerikanın bu zulmü desteklemesine ses çıkarmamalarına, yalnızca ses çıkarmamak değil, bunlar benimsemelerine, meşru görüp savunmalarına, İsrail'in yaptıklarını meşru savunma, Filistinlilerin yaptıklarını terör olarak kabul etmelerine, eşcinsellik hakkında kötü düşünmemelerine, eşcinsellere karşı iyi davranmalarına... bağlı. Avrupalılara göre Avrupa İslam'ı, böyle "müslümanların" İslam'ı olmalı, başka İslam anlayışlarına Avrupa'da hayat hakkı tanımamalıdır. Müslümanları böyle müslüman haline getirmek için de camiler (imamlar) ve Üniversite başta olmak üzere eğitim kurumlar devreye sokulmalıdır.

"Hollanda'ya davet edilen imamlar için mecburi bilinçlendirme kurslar önerisi, Bakan van Boxtel rehberliğinde Entegrasyon Bakanlığı'nın düşünceleri arasında yer almaya başladı. Rotterdam İslam Üniversitesi de dahil olmak üzere birçok kuruluş bu konuda verebilecekleri hizmetleri ifade ettiler." ifadesinin de yer aldığı yazıya göre, "Üniversite Yönetim Kurulu Üyesi E. Öztüre hedeflerini, "İslam ve Modernizmi birleştirmek olarak" ifade etmiş. Dr. Saidi de, 'Zaman su gibidir. Müslümanların entegrasyonu gibi konular ilk etapta ele almak isteyen Hollanda hükümetinin, bizim gibi kuruluşlarla birlikte olmaya acil ihtiyacı vardır' demiş ve entegrasyon konusunda çok kararlı ve titiz oldukların dile getirmiş.
Ben Hollanda'da bulunduğum bir tarihte, eşcinselliğin aleyhinde konuşan bir İmam'dan söz ediliyor ve İmam'ın işinin zor olduğu söyleniyordu. Ben bir konuşma yaparken, fazla bir değerlendirme yapmadan eşcinsel örneğini vermiştim, kurumun sorumlular sıkıntıya düştüler ve bir daha Hollanda'da, umuma açık konuşmalar yaparken eşcinsel kelimesini ağzıma almamamı rica ettiler.
Bütün bunlardan çıkan sonuç şu oluyor: Batı'da müslümanlara tanınan özgürlük, onların Batı değerlerini benimsemeleri veya -en azından- bu değerlere aykırı konuşmamaları ve davranmamaları şartına bağlıdır.
Gerek kurulacak olan temsil kurumu ve gerekse İslam Üniversitesi, yazıda iddia edildiği ve bazı mensuplarının sözleriyle desteklendiği gibi "İslam ile modernizmi birleştirecek" ve Avrupa'nın istediği mânada bir "uyumu/entegrasyonu sağlamada onlara yardımcı olacaklar mı?"
Bu sorunun cevabını Rotterdam İslam Üniversitesi'nin ilan ettiği, internet adreslerine gönderdiği yazıda yer verilen "misyon"larına bakarak alabiliriz:
- İslam'ın temel kaynakları olan Kur'an ve Sünnetten taviz vermeden, Hollanda gibi giderek artan kültürel farklılıkların bulunduğu modern bir toplumda yaşadığımızı unutmadan ilim öğrenmeyi teşvik etmek;
- Adaleti netice veren iman kuvvetini dayanak alarak akademik kaliteyi yükseltme yolunda sosyal sorumluluğumuzu unutmamak;
- İslami perspektifi esas alarak diyalog, harmoni ve barış içinde bir hayat sürdürebilmek için ilim öğretmek ve bilim üretmeye katkıda bulunmak;
- Hollanda ve Müslüman topluluklar arasında uyumu temin edebilmek gayesiyle bilimin prensiplerini temel kabul eden model bir İslami Bilim Kuruluşu olmak;
- Aklın nurunun müsbet bilimler, kalbin ışığının da dini ilimler olduğunu; öğrencinin ancak bu iki bilimi birleştirerek geleceğin semasında uçabileceğini, gelecek milenyumda bilimin ve hakkın hakim olacağını bilmek ve bunu bütün dünyaya göstermek.
Benim bu misyon açıklamasından (açıklamada açık olmayan veya çelişen bazı hususlar bulunsa da) çıkardığım sonuç, Üniversite'nin Kur'an ve Sünnet'ten taviz vermeyeceği, ancak içinde yaşadığı toplumun huzur ve güvenini bozacak, toplum için problem oluşturacak davranışlardan da uzak duracağıdır. Üstü kapalı da olsa, Avrupa topluluklarının önüne İslam'ın ışığını tutma hedefinden bile söz edildiğini kabul edebiliriz.
Avrupa'da olsunlar, totaliter veya laik-demokratik idareler altındaki İslam ülkelerinde olsunlar müslümanların da, onları sindirmek, asimile etmek, değiştirmek isteyen başka ideoloji ve kültür sahiplerinin de işleri zor. Bu zoru nisbeten kolaylaştırmanın yolu, insanlar zorla değiştirmeye kalkışmamak, hak ve özgürlüklere riayet etmek, çok kültürlü insan topluluklarına alışmaktır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Soru | Sonraki Soru | Bütün Sorular | Bütün Konular |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: