HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Öğretmenlikte İslâmcılık

Yüksek İslam Enstitüsü son sınıfından itibaren düzenli ve dava arkadaşlarımla birlikte başlayan ve inşallah ömrümüz boyunca devam edecek olan İslamlaştırma faaliyetinin seyri hakkında etraflıca bilgi “Bir Varmış Bir Yokmuş-Hayatım ve Hatıralar” isimli kitabımda mevcuttur.

Burada İmam Hatip Okulu öğretmeni iken dâva çerçevesinde yaptığımız faaliyetlerden ve özellikle ders kitaplarını nasıl davaya araç kıldığımızdan söz etmek istiyorum.

1963-65 yılları arasında geçen İstanbul İmam Hatip Okulu öğretmenliğimiz sırasında henüz 27 Mayıs 1960 darbesinin gölgesi üzerimizde idi. Darbeciler ve CHP zihniyeti din eğitim ve öğretimine yan bakıyor, ellerinden geldiğince baltalamaya çalışıyorlardı.

İstanbul merkezli hizmet hareketinde ilk dönemde beraber çalıştığımız arkadaşlarım merhum Bekir Topaloğlu, Tayyar Altıkulaç, okul dışından Y. Ziya Kavakçı, Mehmed Nazif Şahinoğlu… idi. İlk dönem Y. İslam Enstitüsü mezunlarından olup taşrada görev almış arkadaşlarımız ile Ankara İlahiyat Fakültesi'nden mezun olup çoğu Diyanet’te görevli arkadaşlarımız da hizmet halkasına dahil idiler. Bu halka gittikçe genişlemiş, oldukça başarılı bir seyir takip etmekte iken üzerimize kâbus gibi çöken “tepeden ıslahatçı ve öğrencileri parti siyasetine çeken hareket” yüzünden zayıflamış ve yöntem değişikliğine gidilmiştir.

Diyanet’te, Milli Eğitim’de din eğitimine ve halka yönelik faaliyetlerimizi isteyen Hatıratım’dan okuyabilir. Burada şunu kaydetmeyi de hakkaniyet gereği görüyorum: Bütün kararlarımız ve yaptıklarımız istişare sonu olmuş bir heyet (kadro) faaliyetidir; başarısı da sorumluluğu da tek kişiye (belli kişilere) ait olmaktan ziyade ortaktır.

Evet, İstanbul İmam Hatip Okulu'nda değerli hocalar vardı, bir kısmı yukarıda adları geçen İstanbul mezunu bazı arkadaşlarımızın da hocaları olmuşlardı, Allah cümlesine rahmet eylesin!

Ama biz okula öğretmen olarak geldiğimizde hiçbir meslek dersinin kitabı yoktu. Anlı şanlı bir hoca fıkıh usulü dersi okutmuştu, notlarını istedim, sekiz sayfalık giriş bilgileri ile bir yıl geçirilmiş olduğunu anladım.

Bu okullar için çok önemli olan Arapça dil öğretimi de başarısız olmuştu; çünkü hemen her yıl sınıflara dağıtılan farklı hocalar hep yeni baştan başlamışlar, kimi kadim sarf ve nahvi, kimi en-Nahvu’l-Vâdıh serisini, kimi de başka kitap ve usulleri takip etmiş, hiçbiri sona ermemiş, istenen neticeyi vermemişti.

Üzerimizde bulunan ders yüklerinin yanında gece gündüz çalışarak bir Fıkıh Usulü, Bir Hadis Usulü kitabı yazdım, Buhârî’den seçerek 120 hadis verdim, merhum Bekir Topaloğlu ile beraber bir Arapça Sarf Nahiv, bir de Arapça Okuma ve Eski Metinler kitabı yazdık. Daha sonra bunları bir de Arapça-Türkçe Yeni Kamus isimli lügat kitabı ile tamamladık.

Bugün İmam Hatiplerde öğretmen olan arkadaşlara seslenmek istiyorum: Bütün bu işler ve daha başkaları iki yıl içinde oldu. Bir yandan Allah Teâlâ’nın lütfettiği zaman bereketi, diğer yandan belki buna da vesile olan dava aşkı ile yapılabilecek çok şey vardır.

Arapça dersine ilk olarak altıncı sınıfa girmiştim. Elimdeki programa ve müfredata göre bu sınıfta Arap Edebiyatı Tarihi ve Abbâsiler dönemi edebî metinleri okutulacaktı. Yolda belde okumak için hep çantamda taşıdığım bir kitap olurdu, Arapça olan kitabı çıkardım, ilk sıradan başlayarak bir dersin sonuna varmadan bütün öğrencilerin birer satır okumalarını (okuyamamalarını) sağladım. Öğrencilerin tamamına yakını, bırakın Abbâsî dönemi edebî metinlerini, bir fıkıh usulü kitabından bir satırı okuyamıyorlardı. Eğer ben de “neme lazım” deyip, riski göze almayarak müfredatı uygulasaydım o yıl da boşa geçecekti. Karar verdim, deftere resmi konuları yazdım, fiilen ise öğrencilerin seviyelerine uygun bir yerden başlayarak Arapça öğretmeye çalıştım.

Okul müdürünün denetimini geçiştirme konusunda, bize inanan ve destekleyen, müdürün de sevdiği ve itimad ettiği Mahmud Bayram Hocanın aracılığı ve koruyuculuğunu rahmetle anıyorum.

İmam Hatip öğrencilerine biz, ülkemiz halkını ve ümmeti “yeniden İslam’a” yönlendirecek dava ve davet adamı namzetleri olarak bakıyor, bu yolculuğa uygun bir formasyon vermek istiyorduk. Bu sebeple hem hadislerin seçiminde hem de Arapça grameri örnekleri ile Arapça Okuma Parçalarında bu amacı gözettik.

Gelecek yazıda Arapça Okuma kitabı ile İslamcılığa nasıl hizmet etmeye çalıştığımızı yazacağım.

09.03.2018



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: