HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


İthamlar ve gerçekler (6)

[Önceki makalenin sonunda girişi yapılan] Bu konuda bana şöyle bir soru gelmişti: « Bazı sohbetlerde, Hazreti Eyyüb (a.s.)’ın hastalandığı, vücudunda yaralar oluştuğu, yaralarının kurtlandığı, ailesi tarafından terk edildiği, mezbelelere atıldığı, Hazreti Musa (a.s.)’ın kekeme olduğu ve bu yüzden Yakup(*) peygamberin kendisine yardımcı olarak gönderildiği, Hazreti İbrahim (a.s.)’ın yıldıza, aya, güneşe taptığı veya bunlara benim Rabbim dediği, sonra bunlardan vazgeçtiği (ve bu durum peygamber olmadan öncesine aittir diye izaha çalışılıyor) peygamberler için bu vb. ifadeler doğru mudur, peygamberlik sıfatları kendilerine ne zaman verilmiştir, peygamberlere nasıl iman edeceğiz? »

Şu cevabı vermiştim:

“Allah Teâlâ Duhâ suresinde Peygamberimiz'e hitaben “Seni yanlış yolda bulup da doğru yola yönlendirmedi mi?” buyuruyor. Şu halde peygamberlere vahiy gelmeden önce onların düşünce ve davranışlarının Allah rızasına uygun olduğunu düşünmemiz ve böyle inanmamız doğru olmaz; böyle olsaydı vahye de gerek kalmazdı. Hz. İbrahim ile ilgili ifadeler onun, vahiy gelmeden önce aklı ile düşünerek gerçek Allah inancına varmak için geçirdiği tefekkür çilesini anlatıyor. Mesela gökte ayı görünce “Bu benim Rabbim” diyor; (bunu şöyle de okuyabiliriz) yani “Bu Rabbim olabilir mi”? diye soruyor, böyle varsayarak tefekkür ediyor sonunda daha büyük güneşi görünce ayın, güneşin battığını görünce de güneşin Rab olamayacağını anlıyor. İnsanlar vahiy gelmese bile akıllarıyla Büyük Yaratıcı'ya ulaşmak durumundadırlar; Hz. İbrahim bunu temsil ediyor.
Peygamberlerin dini başkalarına anlatma, sevdirme, onları dine davet etme (teblîğ) vazifeleri vardır; insanların nefret edecekleri, tiksinecekleri hal ve durumlar peygamberlerde olmaz; olursa tebliğ vazifesi aksar. Tebliğ vazifesine ters düşen hastalık vb. ile ilgili hikayeler, inanç konusunda delil olabilecek kadar sağlam rivayetlere dayanmıyor, bunları gerçek saymak için yeterli delil (bilgi kaynağı) yoktur.”
Şimdi şu cümleleri de ekleyeyim:
“Peygamberlere vahiy gelmeden önce de onlar, Allah’ın sonradan bildirdiklerini ve razı olduğu hayat tarzını biliyorlardı” demek vahyin değerini hiçe saymaktır. Elbette beşer olarak imkanları sınırlı olduğu için bilemezlerdi, Allah bildirdi ve bildiler. Şûrâ suresinin 52. ayeti de bunu teyit eder: “İşte böylece sana kendi buyruğumuzla bir ruh (Kur’an) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun, ama şimdi onu, dilediğimiz kullarımızı sayesinde doğruya eriştirdiğimiz bir ışık kıldık. Hiç şüphe yok ki, sen doğru yolu göstermektesin”.
“Peygamberler, vahiy gelmeden önce de Allah’a şirk koşmadılar” demek başkadır ve bu doğrudur, “vahiy gelmeden önce de dini biliyorlardı” demek başkadır ve bu doğru değildir.

İtham:

« Hayrettin Karaman; hak mezhepleri İslam’dan ayrı birer kurummuş gibi göstermeye çalışarak halkın aklını bulandırmaya uğraşmaktadır. “Söze İslam’a göre diye başlarsanız, İslam’a göre kadınların erkeklerle aynı safta durup namaz kılması mümkündür ve caizdir. Yani bütün mezheplerin alternatifi olarak… Ama mezhebe göre diye başlarsanız; mesela Hanefi mezhebine göre kadın erkek aynı safta namaz kılamaz.” Hâlbuki İslam tarihinden de bir örnek verememiştir kadın erkek aynı safta namaz kılınmasına. Sanki haşa İslam ve mezhepler birbirlerinin alternatifiymiş gibi gösteriyor. »

Cevap:

Nakilde cümle düşüklüğü yapılmış ve kaynak gösterilmemiş olsa da dediğim doğrudur. Kadınlarla erkeklerin -arada ayırıcı bir şey bulunmaksızın- aynı hizada durarak, aynı imama uyarak namaz kılmalarının cevazı (muhâzât meselesi) konusunda mezhepler arasında ittifak yoktur. Hanefiler dışındaki üç mezhebe göre aynı hizada olan erkeklerin de kadınların da namazları sahih olur. Ancak Mescid-i Haram’da olduğu gibi kaçınılmaz durumlar bulunmadan ve kasten aynı hizada durmak mekruhtur.

İtham bilgisizlikten veya peşin hüküm ve taassuptan kaynaklanmıştır.

İslam ve mezhepler birbirinin alternatifi değildir; ama tek bir mezhep değil, bütün hak mezhepler (toptan) İslam’dır. Tek bir mezhep, İslam’ın farklı, meşru ve uygulanabilir yorumlarından (içtihadlar bütününden) yalnızca biridir. Bilmeyenler, bilenlerden fetva alacaklardır; ancak hiçbir mümin, daima bir tek mezhepten fetva almaya mecbur değildir.

11.01.2015

----------------------
* (Editörün bilgi notu:) Yazının başında soru sahibi sehven Yakup (as)'in, Hz Musa (as)'a yardımcı verildiğini yazmıştır. Hocamız -âdeti olduğu üzre- orada bu soruyu değiştirmeden, olduğu gibi vermiştir. Hz. Musa (as)'a Hz. Harun (as)'ın yardımcı verildiği Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette açıkça yazmaktadır (mesela bkz: Furkan Suresi Ayet 35). Bu konuda uyarı mesajları aldığımız için açıklama gereği duyduk. Bilginize.
----------------------



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: