HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Devlet katılım bankası

Önce "Özel Finans Kurumu" adıyla vücut bulan ve uygulanan "farklı banka" modeli daha sonra, özelliğine uygun olan "Katılım Bankası" adını alarak yolculuğuna devam etti ve ediyor. Evet bu isim mahiyetine daha uygun idi; çünkü bu bankaların temel niteliği insanlara faizli kredi vermemesi, hesap sahiplerine de faiz değil, olursa ticaret kârı vermesiydi; yani bu bankaların işlemlerinin özü "kâra ve zarara katılma" idi.

Laik ülkelerde işlemlerinin büyük kısmı faizli muameleye dayalı bankalar yaygındır. Türkiye'deki bankaların sahip olduğu para ve işlem hacmi göz önüne alındığında halen faizci bankalara göre katılım bankalarının varlık oranı yüzde beştir. Halkının yüzde doksanından fazlası Müslüman olan bir ülkede faizciliğin bu kadar yaygın ve neredeyse tabii hale gelmesi düşündürücüdür. "İnsanlar yaşadıkları gibi inanırlar" denir ya, elhak doğrudur; anlaşılan odur ki, bu ülkenin insanlarının çoğu önce faiz alıp vermeye başlamışlar, sonra da bir kulp bularak faizi meşrulaştırmışlardır.

Peki katılım bankaları, faizciliğin bu kadar yaygın olduğu bir ortamda varlık amaçlarını gerçekleştirebiliyorlar mı?

Şekil şartları bakımından bu soruya "evet" cevabı verilebilir. Öz ve maksat bakımından ise ortada büyük bir engel mevcuttur: Faizci bankalarla rekabet engeli. Şöyle ki:

Bugün mevcut dört katılım bankası da özel kesim sermayesine aittir. Çalışanlarının da önemli bir kısmı, "faizsiz ekonomi" konusunda -ülkemizde verilmediği için- öğrenim görmemiş kimselerdir. Özel kesim, koyduğu sermayenin para kazanmasını ister, çalışanlar da azami kâr ve asgari risk için çırpınırlar. İşte bu yüzden katılım bankalarının işlemlerinin yüzde doksanından fazlası "murabaha" adını verdiğimiz, "malı peşin alıp isteyene vade farkı ile satma" şeklinde olmaktadır. Bu işlem caiz olmakla beraber bu bankaların kuruluş maksatları daha ziyade "ortaklık yoluyla finansman" olduğu için amaç bir türlü gerçekleşmemiştir. İyi niyetli yöneticilerin ortaklığa alan açmak için gayret ettiklerini biliyorum, ama özel sermayenin bu bakımdan sınırlayıcı olduğu da bir gerçektir.

Son aylarda devletin katılım bankası kuracağı haberleri dolaşmaya başladı. Bazı bankalar da devlet ile ortak olarak katılım bankası kurma niyetini ızhar ettiler. Bütün sermayesi devlete ait olmak üzere kurulacak katılım bankası amaca ulaşma bakımından büyük bir fırsat olacak, devletin kâr beklentisi ikinci planda bulunacağından amaca giden yoldaki önemli engel de ortadan kalkacaktır. Bazı üniversitelerimizde İslam bankacılığı ve islamî finansman konularında lisans üstü öğretim verilmeye başlandı. Hem özel hem devlet katılım bankaları yönetici ve personel seçerken bunları tercih ve ayrıca bu alanda eleman yetiştirmeyi teşvik etmelidir.

Devlet kamu yararı sözkonusu olduğunda yüklü teşvikler veriyor. Bu ülkede yatırım, üretim ve ticareti ortaklık yoluyla finanse eden farklı bankaların başarılı olması, faizci işlemlere bir alternatifin hayat bulması kamu yararına önemli bir katkı olacaktır. Tamamen veya kısmen özel sermayenin katılmadığı devlet katılım bankalarına imkan verilirse bunun sosyo-ekonomik sonuçları sosyal adaletten yana olan herkesi sevindirecektir.

22.09.2013



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: