HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Siyasetçiler ve din

İslam'da din-siyaset ilişkisi ayrı bir konudur. Bugün yazmak istediğim konu, demokratik ve laik bir ülkede siyasetçilerin din ile ilişkileridir.

Dindar siyasetçiler vardır; "bunların laik bir ülkede siyaset yapmaları, parti kurmaları, meclise girmeleri caiz midir, değil midir" konusu da hep tartışılmıştır. Diyelim ki "caizidir, zaruridir" görüşünü benimsediler ve mümin, âmil (inancını hayatında uygulayan) kimseler oldukları halde siyasete, hatta meclise girdiler ve diyelim ki iktidar da oldular. Bu kimseler daha öncesinde olduğu gibi ibadetlerine ve İslami hayat tarzlarına devam edeceklerdir ve bu halin "dini istismar" sayılması doğru olmayacaktır. Bu dindar siyasetçiler laik bir ülkede siyaset yapıyorlarsa bütün inançlara ve hayat tarzlarına -insan hakları çerçevesinde- eşit mesafede durmaya mecburdurlar, aksi halde siyasette şansları olamaz.

Mümin, fakat amelsiz (uygulaması eksik) siyasetçiler vardır. Bunlar mesela alkollü içki kullandıkları ve namaz kılmadıkları halde seçmenlerin yanında birincisini terk eder (hatta içki kullanmadığını ima eder) ve namaz da kılarlarsa -daha sonra buna devam etmedikleri takdirde- dini istismar ediyor, seçmeni kandırıyorlar demektir. Ama uzun vadede başarılı olamazlar, takke düşer kel görünür.

Dine inanmayan siyasiler vardır. Bunlar da ikiye ayrılabilir:

1. Dine ve dindarlığa karşı olanlar. Böyleleri genellikle dine ve dindarlığa karşı âdeta "savaş" açarlar, ya dini tamamen ortadan kaldırmak için mücadele ederler, tedbirler alır, yasaklar koyar, dindarlaşmanın eğitim ve öğretim kaynaklarını kuruturlar veya dini değiştirmek, kendi inanç ve felsefelerine uygun hale getirmek ve onu bir engel, bir rakip, bir alternatif olmaktan çıkarmak için -işbirlikçi ilahiyatçılar da bularak- çaba gösterirler.

Bu iki çabanın da sonuç vermediği, dinin yok edilemeyeceği ve İslam gibi kaynakları sağlam bir dinin değiştirilemeyeceği tecrübe ile sabit olmuştur.

2. Kendileri inanmasa da inananlara saygılı, insan hak ve hürriyetlerini korumada ilke sahibi olan siyasiler vardır. Bunların hedefi dini ve dindarlığı ortadan kaldırmak veya zorlaştırmak değil, herhangi bir inancın ve hayat tarzının, onu benimsemeyenlere dayatılmasını ve insanları tek tipleştirme çabalarını engellemek, başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar verilmediği sürece din ve düşünce hürriyetinin en geniş ölçüde yaşanmasını sağlamaktır

Demokratik ve mutedil laik ülkelerde dindarlardan oy alma bakımından bu grubun da başarı şansları vardır.

Ülkemizde siyaset yapanların hangi gruba girdiklerine bakmaları ve tarihten ders alarak hem dini istismar etmekten hem de dine ve dindarlığa karşı mücadeleden vaz geçmeleri gerekiyor.

16.05.2010



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: