HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Cami içinde kilise ve sinagog

Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın babasının anısına Bilkent'te yaptırdığı, belli bir alanın kilise ile sinagog olarak ayrıldığı ve yapıyı "Cumhuriyet dönemi camisi" diye tanımladığı mabet tartışma konusu oldu. Böyle bir yapıyı, ilgililerin bir kısmı müspet, bir kısmı ise menfi değerlendiriyorlar.

Müspet yaklaşanlar geçmişte buna benzer mabetlerin bulunduğu, Peygamberimizin, Yemen'den gelen Hristiyan delegeye Mescid'inde ibadet etmeleri için izin verdiği, İslam'da alnızca Müslümanların ibadet ettikleri cami diye bir yapının olmadığı, bunun sonradan ortaya çıktığı, aslında dinimizde bütün yeryüzünün mescid (namaz kılınabilecek yer) olduğu delillerine dayanıyorlar.

Sayın Doğramacı'nın, babasının anısına, hem de üniversite alanında böyle bir bina yaptırmasını örnek bir davranış olarak görüyor, kendisini takdir ve tebrik ediyorum. Ancak farklı alanlarda üç ayrı mabet yerine iç içe, bir yapı içinde üç mabet uygulamasını ben de uygun görmüyorum. Bunun birçok sakıncası yanında çan çalma, yüksek sesle okuma gibi sebeplerle farklı din mensuplarının ibadet sırasında rahatsız olmaları, İslam'a göre mabede girmemesi gereken haç vb. sembollerin bulunması gibi sakıncaları hemen akla gelenlerdir.

Evet bazı zaman ve mekanlarda bu üç mabedin yan yana yapıldığı, Hz. Peygamber'in Mescid'inde Hristiyanlara ibadet izini verdiği doğrudur. Ama bunlar (özelikle Peygamberimizin izni) zaruret yüzünden ve geçici -hatta bir defaya mahsus- olmuştur. Peygamberimiz sıradan insanların, diğer dinlerin mabetlerine gitmelerini ve kitaplarını okurken dinlemelerini hoş karşılamamıştır.

Hz. Peygamber Medine'ye hicret ederken ilk müsait yerde (Kuba'da) hemen bir mescid yapmış, bu bölgede birkaç gün kaldıktan sonra Medine'ye gelince de ilk işlerinden biri bugün O'nun adıyla anılan (Mescidu'n-nebîy: Peygamber'in Mescidi denilen) mescidi yapması olmuştur. Bu mescid ve diğerleri, tarih boyunca yalnızca Müslümanların ibadet ettikleri yerler olmuştur. Fatihler, Hristiyan ülkelerini fethettikleri zaman -zaruri olarak kilisenin bir köşesinde namaz kılmış olabilirler- genellikle ya bir tek kiliseyi camiye çevirmişlerdir veya hemen yeni camiler inşa etmişlerdir.

Peygamberimiz (s.a.) "Bana yeryüzü temiz ve mescid kılındı" buyurmuştur, ama bunun manası kışın ve yazın rahatlıkla ibadet edilecek ve daha başka hizmetler için kullanılacak mescidlerin yapılmasını yasaklamak veya hoş görmemek değildir. O'nun bu sözü ile, bizzat ve ilk iş olarak mescid yapma fiili yan yana okunduğunda şu sonuç çıkar: Müslümanlar, kirletilmemiş olan her yerde namaz kılabilirler. Yerleşim yerlerinde de namaz kılmak, eğitim ve öğretim yapmak için Müslümanlara mahsus mescidler yaparlar, yapmalıdırlar.

Dedikoduyu ve muhtemel çatışmaları engellemek için sayın Doğramacı'nın, bu yapıyı yalnızca Müslümanların ibadetine tahsis etmesi, diğer din mensupları için de farklı alanlarda ve ihtiyaç ölçüsünde mabetler yapması uygun olacaktır.

Bir de "Cumhuriyet dönemi camisi" ifadesi var.

Cumhuriyet dönemi 85 yıl önce başladı ve kuruluşundan bu zamana kadar farklı bir mabet yapılmadı. Böyle bir yapıya dense dense "Cumhuriyet bid'atı" denebilir.

26.09.2008



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: