HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Bilimin siyasete alet edilmesi

Üniversitelerde başörtü yasağının kaldırılması konusu bir tv. kanalında tartışılıyor. Haberci, bir anayasa profesörüne karşı bir deprem profesörünü çağırmış, -kendisi bu konuların bilimini yapmadığı halde- "bilim adına" konuşacakmış.

Ve konuşmaya başladı, özetle şöyle dedi:

"Başörtüsü serbest bırakılamaz, biz üniversitede öğrencilere, Kur'an'da yer alan bilgilerin yanlış olduğunu, evrenin yedi günde yaratılmadığını, insanların Adem ile Havva'dan gelmediklerini, Nuh Tufanı diye bir şeyin olmadığını... öğretiyoruz. Başını örterek gelen öğrenci 'Ben bunları öğrenmem' demiş oluyor, not alacak kadar öğrenip sonra bir tarafa atacak."

Bilimi, siyaset ve ideolojiye alet eden bu zatın yukarıdaki sözlerini tahlil ve tenkit edelim:

Kendisi depremle ilgili bir bilim dalına mensup; yani fen ve tabiat bilimi ile uğraşıyor; ne felsefeci ne de sosyal bilimci. Üzerinde konuştuğu konu ise teoloji, eğitim ve sosyal bilimle alakalı. Şu halde bu konuda "bilim adına konuşacak bir bilim adamı" değil.

Evrenin ve insanın yaratılışı veya var oluşu dinin ve felsefenin konusudur; bilimin konusu değildir; yani bilimin kullandığı yöntem ve meşgul olduğu alan bu konuları içine almaz. Evreni Allah'ın yaratmış olması da aklın kesin ilkeleri ile çelişmez. Böyle olsaydı Allah'ın varlığına ve evrenin yaratılmış olduğuna inanan birçok büyük filozofun akılsız olmaları gerekirdi.

Yüksek öğrenim için üniversiteye gelen bir öğrencinin zihninin nötr, bilgi ve inanç dağarcığının boş olması mümkün değildir ve eğitimde böyle bir şart da yoktur. Eğitim ve öğretimin amaçlarından biri de öğrenciyi tenkide, düşünmeye, sorgulamaya yönlendirmektir. Bu yönlendirmede başarı elde edilirse öğrenci, daha önceki bilgi, inanç ve kanaatlerini de sorgular.

İslam'ın ilmini yapanlar asırlarca önce şu kuralı kullanmışlardır: "Akıl evvel, nas müevveldir". Yani aklın ilkeleri ile nas çelişir gibi gözüküyorsa aklın ilkeleri esas alınır ve nas (ayet, hadis) buna göre tevil edilir; yani yorumlanır.

Depremci profesörün ileri sürdüğü örnekler şu ana kadar "bilimle" çatışmış değildir. Yaratılışa karşı ileri sürülen evrim teorisi bir bilim kanunu değil, bir teoridir. Bilim, Nuh Tufanı için "olmuştur veya olmamıştır" diyemez. Bu Tufan'ın Kur'an'daki anlatımı akıl ve ilimle çatışmaz. Eğer çelişir gibi bir durum olsaydı mümin, akla ve bilime rağmen belli bir anlayış ve inanışta ısrar etmeyecek, dini metinlere dayalı inancını, akıl ve bilimin kesin sonuçlarına paralel kılan bir yorumu benimseyecekti. Evrenin yedi günde yaratılışının, dünya için söz konusu olan 24 saatlik yedi günle alakası yoktur. Yaratmanın birbiri ile ilgili yedi evre ve belli bir süre içinde olduğu ifade edilmektedir.

Ben hayatım boyunca bu yolda önemli bir tecrübe edindim: Bir insanın bilgisi arttıkça tevazuu da artıyor, daha ihtiyatlı konuşuyor, akıl ve bilimin sınırlarının farkında oluyor. Genel veya belli bir konuda bilgisi az olduğu halde konuşanlar ise kesin, iddialı ve yüksek sesle konuşuyorlar; tıpkı boş tenekenin sesinin fazla çıkması gibi.

31.01.2008



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: