HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Hırsızlık ve ahlak

Serkan Permken ABD'den yazıyor: "ABD nin Iowa State Üniversitesi'nin Eğitim Bilimeri bölümünde de doktora eğitimimin son senesindeyim. Geçenlerde eğitim psikolojisi üzerine bir kitap okurken Lawrence Kohlberg'in ahlak gelişimi (moral development) teorisi çok ilgimi çekti. Kohlberg ahlak gelişimi üç kısma ayırıyor ve üçüncü kısım ile ilgili çok enteresan bir hipotez ortaya atıyor. Hipotez şu: Eğer insanlar hukuk ile vicdan (conscience) arasında ikilemde kalırsa, daha çok vicdanın sesi ağır basar. Bu hipotezini ortaya atmasını sağlayan senaryo aşağıdaki gibi:

Bir bayan ölüme yakın ve bir tip kanseri var. Bu bayanın hayatını kurtarabilecek sadece bir ilaç var. O ilaç da bayanın bulunduğu şehirdeki bir ilaç kampanyası tarafından yapılmış. İlaç ise çok pahalı ve ilaç firması bu ilacı maliyetinin 10 katına satıyor. Bayanın kocası ilaç parasını bulmak için çok uğraşıyor, ancak gerekli parayı bir türlü bulamıyor. İlaç firmasına gidiyor ve karısının ölmek üzere olduğunu söylüyor. Bundan dolayı ilaç fiyatında indirim istiyor. İlaç firması ise 'Bu ilacı biz yaptık para kazanmak hakkımız" diyerek herhangi bir indirim yapmıyor. Çaresiz koca ise ilaç firmasının deposuna girip hırsızlık yaparak ilacı çalıyor.

Yukarıdaki senaryo bir grup insana veriliyor ve "sizce adam haklı mı, siz olsaydınız aynı şeyi yapar mıydınız, ilaç firmasının yaptığı doğru mu?" gibi sorular soruluyor. Katılımcıların bu senaryo ve diğer senaryolara verdiği cevaplara göre Kohlberg yukarıda belirttiğim hipotezi ortaya atıyor.

Sizin bu konudaki genel görüşünüzü merak ettim. Ayrıca kocanın yaptığı sizce dinimize ne kadar uygun? Ahlaki gelişim üzerine köşenizde bu teoriyi baz alarak yazı yazabilir misiniz? Eğer yazamaz iseniz kanaatinizi bana e-mail yolu ile belirtebilir misiniz?"

Eşitlik, adalet, kardeşlik, hak ve hürriyet gibi bazı değerler ard arda sıralanır ve bunların evrensel değerler olduğu, fert ve toplum hayatında geçekleşmesinin daha iyi bir dünya düzenine önemli katkıda bulunacağı ifade edilir. Ama bu kavramlara biraz daha dikkatli bakıldığında ve uygulamadan yola çıkarak tahlil edildiğinde aralarında önemli çatışma ve çelişmelerin bulunduğu da görülür. Sol ve sosyalist sistemler eşitlik ve adalet kefesine ağırlık verdiklerinde ne bunlar gerçekleşti, ne de hak ve adalet hayata geçirilebildi. Liberal kapitalist sistemler de hak ve hürriyet kefesine ağırlık verdiler, bu defa adalet, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri zarar gördü, görüyor. Bu değerler arasında denge kurmak ve her birini, bu dengeyi bozmayacak ölçüde gerçekleştirmek için yalnızca beşeri otorite yetmiyor, bunun manevî-ilâhî-vicdanî otorite ile desteklenmesi gerekiyor.

Sorunun İslam'daki cevabına gelince:

Haklara ve sorumluklara temel teşkil edecek birçok âyeti ihtiva eden kitabımız Kur'an-ı Kerim, "insana, darda kalması, çaresiz olması, başta yaşama hakkı olmak üzere bir takım haklarını koruyup kurtarmak için başka çarenin kalmaması halinde bazı yasakları, zaruret sınırını aşmaksızın çiğneme/aşma hakkı tanıyor".

Hz. Ömer halife iken, hırsızlık suçu işlemiş (yiyecek çalmış) birkaç köleye ceza verilmesine karşı çıkarak şöyle demiştir: "Bunları yanlarınızda tutuyor, çalıştırıyor, ama karınlarını doyurmuyorsunuz; eğer bu durumda birine ceza uygulamam gerekirse bunlara değil, sahiplerine uygularım." İslam bir yandan -belli bir süre içinde- kölelerin hürriyete kavuşturulması için tedbirler alırken, öte yandan "Onlara yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin ve ağır iş yüklemeyin, yüklerseniz beraber çalışarak onlara yardım edin" emrini veriyordu. Bu emirler ve örnek uygulamalardan çıkan sonuç şudur: Köleyi, işçiyi, memuru... çalıştırıp da karnını doyurmayanlar, temel ihtiyaçlarını temin etmeyenler (iş verenler, cemiyet ve devlet), onların bu yüzden -normal durumlarda hukuka ve ahlaka aykırı olan- davranışlara sapmalarına sebep olanlar bundan sorumludurlar ve hayati mecburiyetlerin sebep olduğu bazı suçlar suç olmaktan çıkar. Hayatı korumak, hayati tehlike içinde bulunan birine yardımcı olmak da ahlak gereğidir, başkalarının haklarına (mesela mülkiyet hakkına) tecavüze etmemek de ahlak gereğidir. Bu iki gereklilik çatıştığında hayatı kurtarmak, mülkiyet hakkını korumaya tercih edilecek ve bu da hukuka olduğu kadar ahlaka da aykırı görülmeyecektir.

19.10.2007



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: