HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Egemenlik kimin?

Batı ürünü olan demokrasi, egemenliği kilisenin (bu manada Tanrı'nın), imparatorun, kralın ve aristokrat kesimin elinden alarak halka veren siyasi sistemin adıdır. Halkı temsil etmeyen, halkın seçmediği, denetleyemediği, hesap soramadığı ve beğenmediği zaman usulüne uygun olarak değiştiremediği bir siyasi veya bürokratik otorite mevcut olduğu sürece egemenlik halka ait olmaz ve böyle bir sisteme demokrasi denemez.

Son yıllarda gidereke netlik kazanan ve kızışan mücadelenin konusu, iddia edildiği (daha doğrusu ızhar edildiği) gibi irtica, bölücülük, ekonomik kriz ve dış siyasette başarısızlık (ülke menfaatinin korunamaması) filan değildir, asıl konu "egemenliğin sahipliği" meselesidir.

Bazı seçilmemiş, denetim dışı, sorumsuz askeri ve sivil kurumlar devlet içinde devlet gibi davranıyor, aslında kendilerine verilmemiş, demokrasilerde mümkün olmayan yetkileri kullanıyor, halka rağmen kısmi egemenlikleri ellerinde tutuyorlar.

Bu çarpıklığa, bu antidemokratik gidişe imkan veren 82 anayasasının mutlaka değişmesi ve yerine sivil, demokratik, olabildiğince halkın irade ve rızasına dayanan bir anayasanın konması elzemdir.

Prensip olarak anayasanın değişmesi gerektiğine katılanlar (veya açıkça buna karşı çıkamayanlar), "Efendim, biz de bu anayasanın değişmesini isteriz, ama iktidarın tekliflerinin arkasındaki niyetten emin değiliz. Bunun için teklifleri görmeliyiz, korkularımızı gerçekleştirecek maddeleri engellemeli, geri kalanları onaylamalıyız" diyorlar. Bu sözün açık ifadesi şudur: "Yargıçlar devletini, askeri vesayet sistemini, demokrasiyi engelleyen tabuları, bürokrat egemenliğini ortadan kaldıran, egemenliği eksiksiz olarak halka ve siyaseti de halkın seçtiği temsilcilere bırakan bir değişikliğe karşı çıkarız. Suya sabuna dokunmayan değişiklikleri ise kabul ederiz."

İşte mücadele, yukarıda tavır ve düşüncelerini özetlediğimiz kesim ile halkla bütünleşen ve demokrasiyi eksiksiz getirip uygulamak isteyen kesim arasında cereyan etmekte olup gerisi teferruattır.

Peki bu demokrasi dışı kesim neden -aslında halka ait olan- egemenliğin bir kısmını ellerinde tutmakta ısrar ediyorlar?

Haklarını yememek için onları da iki guruba ayırmak gerekir:

Bir gurup makam, mevki, menfaat ve imtiyaz peşinde olup bunları elde etmek veya kaybetmemek için böyle davranıyorlar.

Diğer gurup ise halka güvenmiyorlar, kendilerinin halk ve ülke için daha iyi, doğru ve uygun olduğuna inandıkları düzenleme ve uygulamaların olduğu gibi devam etmesini, halk istese de bunların değişmemesini istiyorlar. Bu istekleri tam demokrasiye sığmadığı için de eksikli demokrasiden yana tavır koyuyor ve bunu bir ölüm kalım meselesi olarak görüyorlar.

Ama korkunun ecele faydası yoktur. Bu milletin yüzde kırk yedisi değil, parti olarak muhalif olsalar bile demokratikleşme amacında iktidara ters düşmeyen daha büyük bir halk kitlesi demokrasiden yana ağırlığını koymuş, iradesine sahip çıkmış ve haksız olarak ona el koyanları tasfiye yoluna girmiştir.

05.08.2007



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: